Paylaş
İki dakika geçmedi bu sefer kanal kendi kendine değişti. Kumandayla, sesi ve kanalı düzeltmek için savaşa girdik, sonuç başarısız. Nereye bassam fayda etmiyor. Hadi bu da yetmedi, bu sefer bilgisayardan tuhaf elektronik sesler gelmeye başladı aynı bilim kurgu filmlerindekigibi.
Bilgisayarı kapatmaya çalışıyorum nafile! Televizyon desen kendi kendine sürekli kanal değiştiriyor, sesi alçalıp yükseliyor, tüm bu gürültülere bizim köpek de avazı çıktığı kadar havlayarak eşlik etmeye başlayınca ben de başladım çığlık atmaya. Pijama, terlik atmışım kendimi sokağa, “Yetişin komşular, bizim evde uzaylılar var!..”diye bağırarak koşuyorum deliler gibi.
Allahtan bayram günüydü. Konu komşunun çoğu tatilde olduğundan bu kafayı yemiş halimi pek gören olmadı.
Eve girdim, İvanka’nın surat beton rengi. Tuttum kolundan “Gel” dedim, “Tek çare, ana sigortayı kapamak.”
Bu şekilde ses durumunu hallettik… Bir süre bekleyip, çekine çekine önce ana sigortayı, sonra televizyonu ve bilgisayarı tekrar açtım… Baktım asayiş berkemal, biraz rahatladım.
Her ne kadar hafif ürkmüş olsam da, aslında yaşadığım bu “Mork ve Mindy” durumundan da çaktırmadan keyif almaktaydım.
Her şeyden önce bizim evi seçtiklerinden ötürü koltuklarım kabarmıştı. Ayrıca onlarla dost olmayı becerebilirsem kim bilir ne faydalarını görürdüm?
Şarkıcı Reyhan Karaca’ya geldiklerinde “Daha hazır değilsin” deyip vermedikleri kanser ilacının tarifini ben kapabilirdim…
Önümüz yılbaşı loto, milli piyango kazanacak numaraları da herhalde bilirler dedim…
Bir de kendilerinden adreslerini vereceğim on onbeş kadar şahsın evlerine gidip ölesiye korkutmalarını rica etmeye karar verdim…
Ben hayallere dalmışgiderken yine gelen seslerle irkildim.
“Pıs pıs pıs pıs pıs pıs pıs…”
Bir uzaylıyla karşılaşacağım hevesiyle kafamı çevirince İvanka’yı gördüm. Elinde İncil, evde gezinerek dua okuyormuş meğer…
“N’apıyorsun?” diye sordum..
“Ay Anşa” dedi, “Bu evin durumu çok kötü. Evde ruhlar var ruhlar! Ben bir film görmüşüdüm, egzorsiz diye… Aha işte aynı böyle şeyler oliidi…”
Oturdum yanına, sakinleşsin diye başladım işin aslını anlatmaya.
“Hayır İvankacım… Ruh muh gelmedi. Sakın öyle şeylere inanma… Bize gelenler uzaylılarrrr!...”
Dilim tutulsaymış! Kadıncağız başladı mı tir tir titremeye..
“Anşa ben artıkın bu evde duramam. Ruhları kovmayı bilerim ama uzaylılar nasıl kovulir bilmirimmm.”
Yarım şişe meşhur şurubumdan içirince kadıncağız rahatladı yattı uyudu…
Ben biraz daha bekledim gelen giden olursa diye, baktım tık yok, yatmaya karar verdim ama yatmadan önce adettendir diye, evin bazı yerlerine temiz havlular ve terlikler bırakmayı da ihmal etmedim gelen olursa diye…
Gecenin bir yarısı yine tuhaf sesler beni uykumdan hoplattı.
“Kırt kırt kırt kırt….”
Bir heyecan, sesin geldiği banyonun kapısına gittim, başladım beklemeye… Ben varınca ses kesildi.
Yeni dostlar söylediklerimi anlayabilsin diye yavaş ve heceleyerek konuşmaya başladım:
“Hoooşşşşş gellllll-diiiiii-nizzzzz… Bennnn Ayyyyyy-şeeeeeeee…”
İçeriden aynı kırt kırt sesleri gelmeye başladı ve bir anda kapının altından iki adet tüylü pati uzandı…
Bizim kedi…… Meğer benim kız cezaya koymuş, tuvalete tıkmış..
“Bana baksana sen” dedim, “Bu hafta cezalısın. Yeni bir emre kadar senin balıklı mama iptal!.. Tavuklu ile idare edeceksin!..”
Ertesi sabah baktım İvanka evde yok. Bana Rusça bir not bırakmış. "Google translate"e transleyt ettirdim…
“Yıllık izin hakkımı kullanıyorum, halamın kızındayım, uzaylılar gidince ararsın.”
Sinirlerim hafif atmıştı ki, bahçede gördüklerim bana her şeyi unutturdu.
Boyubir yaşlarında bir bebeğe denk, kafasında siyah bir bere olan o uzaylı…. Arkası bana dönüktü ve sanki bahçede bir şey ararcasına bahçeyi kazıyordu…
Yine aynı taktik, başladım kısık sesle heceleyerek konuşmaya:
“Merrrr-haaaaaa-baaaa…”
“Naaaa-sııllllll-sııııııııı-nızzzzzzz?...”
Cevap geldi:
“İyiiiiiiii-yimmmmmm…”
“Hah” dedim, “Tamam işte. Bak, başladın iletişime Ayşe…”
Devam ettim:
“Naaa-pııııı-yoorrrr-suuuu-nuzzzzz?..”
“Naa-pıııııııı-yıııııım ablaaaaa… Kaaaaa-naaaaaa-lizasssssssssyoooooon yiiii-neeeeeeee tııııııııı-kannnnn-mııııııııış-innnnnnn- diiiiiiiiiiimmmmmmmmmmm kuyuyaaaaaaa açmayaaaaaa çalışıyyyyyoruuuuuuuummmmmm…”
Kafayı bir çevirdi benim uzaylım, meğer benim bahçıvan Süleyman’mış….
“Oğlum” dedim, “Manyak mısın? Ne öyle heceleyip konuşuyorsun?”
“Abla” dedi, “N’apıyım. Patron sensin. Sağın solun belli olmuyor senin. Nabza göre şerbet vereyim dedim…..”
Not 1: Tüm hayallerim yerle bir oldu haliyle ama bu sabah kumandada yine bir hareketlenme oldu… Ümitlerim devam ediyor. Eğer gelirseniz, başımla beraber.
Paylaş