Yaşıtım bir kadın Ceyla

Nasıl etkilendim, nasıl içim yandı size anlatamam. Diyeceksiniz ki her gün kimler kimler ölüyor; bir kısmı parasızlıktan, belki hastane kapılarında beklerken heba olup gidiyor.

Haberin Devamı

Sizinle hemfikrim ben de ama nedenini bilemediğim farklı bir acı hissettim içimde.

 

Ceyla Gölcüklü’yü tanır mıydım? Hayır, arkadaşım falan değildi yani. Onu yıllar önce bir müzayedede görmüştüm. Ben evliydim o sıralar, sanırım o da evliydi.

Müzayede arası, bir tuvalet molasında rastlaştık lavaboda. Benim kendimi en güzel hissettiğim yaşlarım, kendimi en güzel sandığım günlerdi.

Bir ayna önünde tesadüfen ikimiz de ruj sürdük. O an bir ona, bir kendime baktım; “Vay be” dedim, “sen de boşa güzelim diye geçiniyorsun valla, kadına bak kadına”

Gerçekten boy pos, hava eda hepsi vardı onda. Masmavi gözler, benden çokça uzun bir boy ki ben 1.74’ümdür.

Haberin Devamı

 

Kadın halimle ağzım açık izledim Ceyla’yı. Hatta ona gıcık dahi oldum bir an; ya şimdi benim koca görürse; havam sönerse diye.

 

Günler geçti, aylar geçti, baktım bu güzel kadın her gün boy boy resimleriyle gazetelerde; ne giymiş, nereye gitmiş, elindeki çanta ne kadarmış, parmağındaki yüzük kaç karatmış, sürekli gündemde.

 

İlerleyen zamanlarda yine onunla ilgili bir haber; kocasından boşanıyor diye. Boşanma davasının; nedeni, niyesi, başı sonu, tüm detayları yine manşetlerde.

 

Ben de o sıralarda  başıma gelen bin bir hastalıkla boğuşmakta ve de yıkılmaya yüz tutmuş  evliliğimi ayakta tutmak için çabalayıp, durmaktayım.

 

Ay ne zor boşanmak, aman Allah kolaylık versin bu kadına diye düşünürken, bir gün bir haber okudum; boşandı ve milyon dolarlar aldı diye.

“Oh” dedim, “kadın ballı, en azından parası var. Hem de sağlıklı, eh taş gibi de zaten, artık kim tutar onu.”

 

Ne yaptıysak, ne ettiysek olmadı; biz de boşanma raddesine geldik ama benim her taraf arızalı; babam ölmüş, arıza beynime de vurmuş.

Haberin Devamı

 

Mal mülk desen hiç önlem almamışım, hiç kendimi korumamışım, başıma gelecek haltlara karşı tedbir almamışım. Üzerimde olan tek mal varlığım; üç tane digitürk aboneliği, işim zor yani.

 

Al sana bir dert daha, şimdi kolaysa sürün dur mahkeme kapılarında, hakkımı alıp hayata kaldığım yerden devam edeyim diye.

 

Süründüm de. Ben sürünürken ne zaman elime bir gazete geçse Ceyla’nın mutlu, mesut resimlerine rast geldim. “Vay be” dedim, “al işte, bu kadın da Allah’ın şanslı kullarından, bir de kendi haline bak Ayşe.”

 

Bir gün, bir yerde “Ceyla âşık” diye okudum, yanda da bir resim; sevgilisiyle beraber. Yine “vay” dedim, “bak boşandıktan sonra da demek ki tekrar  kadın sevebiliyor bir erkeği.”

Haberin Devamı

 

O ağır dönemi geçirmeye çalışırken bir gece pek hazlandım, pek palazlandım kız arkadaşlarımı yanıma alıp kendimi bir gece sokaklara attım.

 

Bir bara girdik o zamanlar oldukça meşhur olan, tam birer içki söyledik, tam kız kıza eller havaya diyorduk ki, yine Ceyla ilişti gözüme.

Yine taş gibiydi, yanında arkadaşları, belli ki çok mutluydu. Barda duyulan en yüksek kahkaha onundu, enerjisi harikaydı, gözleri mutluluktan ışıl ışıldı.

“Vay be” dedim yine , “darısı başıma.”“Hastalıklarından da kurtuldun, hele al şu malını mülkünü, hakkını; yürü Ceyla gibi, kim tutar Ayşe seni.”

Ve öyle de oldu, boşandım. Haklarımın hepsini tam anlamıyla hala alamamış olsam da hala davalarım devam etse de ben de artık huzurlu ve mutlu bir kadındım.

Haberin Devamı

 

Gün oldu tekrar sevdim, tekrar sevildim. Aman Allah sağlık versin, şu hayat çok boş, sağlıktan daha mühimi yok diye abuk sabuk şeylere üzülmemek, takılmamak için kendi kendime söz verdim.

 

Yaşadığım türlü hastalık beni büyütüp adam etmişti. Hastalık ne demek, ölüm korkusu ne demek çok kişiden iyi biliyordum.

 

Bir sedyede, üzerimde ameliyat elbisesi, ameliyathane kapısından içeri girerken sevdiklerimle vedalaşıp, ağlamamak için kendimi zor tuttuğum, evladıma dönüp; “Üzülme canım, bana bir şey olmayacak, sana söz veriyorum en sağlıklı şekilde sana geri döneceğim” dediğim, annem gözyaşlarına boğulduğunda; “Anne bana bir şey olursa kızım sana emanet” diye tembihlediğim günlerin sayısını bile unutmuştum.

Haberin Devamı

 

Gel zaman  git zaman, ortak özellikleri; boşanmış,  aynı yaşta ve aynı yaşlarda kız evlatlara sahip olmaları olan Ceyla ve ben bir gün bir butikte yine karşılaştık.

 

Yine güzeldi, yine bakımlı, onun da yanında benim gibi kızı vardı. Bizim kızlar aynı gömleği beğendi ama askıda gömlekten sadece bir tane vardı. İki kadın gülümsedik; “Ah işte kızlar böyle” der gibi birbirimize baktık.

O; “Siz buyurun” dedi, ben; “Yok rica ederim, lütfen siz buyurun.”

İmdadımıza mağaza görevlisi yetişti; gömlekten bir tane daha bulundu, sorun çözüldü. İki kadın yan yana kasada para ödedik, kızlarımızın ellerini tutup, birbirimize iyi günler dileyip yollarımıza gittik.

 

O günden sonra onu hiç görmedim, hatta uzunca bir süredir gazetelerde de görünmüyordu.

Onunla ilgili okuduğum son gazete haberi hastalığı oldu. İçim titredi, yaşadığım her şey film şeridi gibi gözümün önüne geldi. Annesi, kızı hiç aklımdan çıkmadı. Yürümesi gereken uzunca bir yolu vardı, savaşması gereken mühim bir hastalığı. Hastalıklarım döneminde benim aklımdan geçen her şey, şimdi onun da aklından geçmekteydi.

 

“Yaşayacak mıyım, kurtulacak mıyım? Ben gidersem kızım ne yapacak, hayatının kalanını bensiz nasıl geçirecek? Annem ne olacak, o kadın bundan sonra artık nasıl ayakta duracak? Tekrar ayaklanıp, huzurlu ve mutlu eski günlerime kavuşacak mıyım, bundan bir kaç yıl sonra bir yerlerde bir bardak bir şey içerken yaşadıklarımı hatırlayıp; Vay be, ne zorlu günlerdi diyebilecek miyim?”

 

Onun sağlığına kavuşmasını çok istedim, yaşamıştım  biliyordum. İçinde kopan fırtınaları anlıyordum. Sonra okuduğum bir haber hastalığının çok ilerlemiş olduğunu, yapılabilecek çok şeyin kalmadığını söylüyordu. Yoğun bakımda acı çekmesin diye uyutulduğunu öğrendiğimde, gözümün önüne vefatından önce uyutmak zorunda kaldığımız babam geldi.

 

Ağrımın ızdırabımın çok olduğu günlerde her tarafıma takılmış olan tüpler, serumlar, saat başı yediğim iğneler, soğuk hastane odası, flüoresan ışıklar ve o  tuhaf koku fotoğraf gibi gözümde belirdi.

 

“İnşallah yener, inşallah kurtulur” dedim. Hayat bu belli mi olur, Allah’ın isteyip yapamayacağı bir şey var mı, bir bakmışız Ceyla da uyanmış.

İki üç gündür sürekli gazeteleri takip ediyorum, okuduklarım hiç iç açıcı olmasa da  onun bu savaşı kolay kolay bırakmayacağına inanıyorum, yaşıtım için bir mucize olmasını diliyorum.

 

Hayatın bazı dönemlerinde tesadüfler sonucu karşıma çıkan bu kadının anasına, evladına kavuşmasını istiyorum.

 

Bunların gerçekleşebilmesinin de gerçekten bir mucizeyle olabileceğini de biliyorum ama yine de umudu kesmemekten yanayım, çünkü şu hayatta hep bir umut uğruna yaşadım.

 

Sizler de güzel enerjilerinizi Ceyla’ya yollayın.

 

NOT: Yazımın yayınlandığı bu saatlerde Ceyla'nın vefat ettiği haberi geldi. Söz bitiyor işte. Allah evladına, anasına, tüm sevenlerine sabırlar versin..

Yazarın Tüm Yazıları