Paylaş
Ömrü hayatımda ben bu işi hiç beceremedim.
Gerçi kendime çok da haksızlık etmeyeyim, para nasıl kazanılır hiç bilmedim. Ter döküp çabalamak, her Allah’ın günü sabahın köründe kalkmak, üç beş kuruş için onun, bunun ağız kokusunu çekmek bana hep uzak şeylerdi.
Şu son iki seneme kadar harçlıklarla yaşadım ben.
“Anne para ver.”
“Baba para ver.”
“Koca para ver…”
Sandım hayat bundan ibaret. Ver diyeceksin, onlar da hep verecekler.
Sonra yedim koca bir “nanik”
“Yallah” dediler, “artık git ayaklarının üzerinde dur.” Yani öyle demediler de baba gidince akış durdu, eh anaya yüklen yüklen nereye kadar? Koca desen zaten altın vuruşu yaptı. Kaldım mı ben dımdızlak?
“Yok muydu hiç birikimin?” demeyin, derseniz de başa dönüp bir zahmet tekrar okuyuverin.
Yoktu.
Ve hala da yok.
Ömrü hayatımda iki senedir kendi çabamla para kazanıyorum. Allah sizi inandırsın kazandığım parayı bir bankaya yattığı gün görüyorum, ertesi gün hesaplara bak ben yine dımdızlak.
Nerde hata ediyorum anlasam, sizlere de anlatacağım.
Ya hu ben öyle her gün, her gece nerede yediği, nerede içtiği belirsizlerden, şuursuzlardan değilim.
Her gördüğü dükkâna dalan; “Ay bu ayakkabı benim olmazsa sinir sistemim çökecek” diyenlerden de değilim.
Aylık masrafım üçse, onun katlarını yiyenlerden de değilim.
Eeee o zaman ben niye tasarruf etmeyi bilemiyorum benim canım okur dostlarım?
Buldum. Galiba şundan;
Yüzde yüzden fazla kazık yemeye meyilliyim ben.
Meyilli efendice oldu, ben resmen kazık yemek için yaratılmışım.
Eh millet de salak mı, bulunca benim gibi bir enayiyi; koy gitsin diyorlar, dayıyorlar...
En son bana kırk beş milyona karpuz sattı amcanın teki. Eve gelip anneme; “Seksen milyona iki karpuz aldım” dediğimde gözleri yerinden fırladı.
“Seninle konuşmamız lazım kızım” dedi.
Sakın şimdi “Salak mısın, asgari ücretin kaç lira olduğunu biliyorsun, gerzek falan demeyin.”
Hepsini biliyorum, Yetiş Ayşe’nin sahne arkasında yaşanılanları en iyi ben biliyorum ama nedense iş gırtlağa gelince sanki salaklaşıyorum.
Daha doğrusu; salaklaşıyordum.
Şimdilerde bunu da çözdüm. Aldım Ayşe Aral’ı önüme; “Hayırdır kızım, nedir derdin?” dedim.
Dedi ki;
“Yalnızsın ya, hayatta eskiden elini tutanlar yanında yok ya, sen de aç kalırsak, evdekileri doyuramazsam kompleksi ve korkusu belirmiş. Savaş yıllarındaki kadınlar misali, aman ev erzak, ot mot dolu olsun, kazık yediğini bilsen bile, “Evde karpuz var mı?” diyene “Ay yok, alamadım” demeyesin şeklinde bir deli hal üretmişsin. Geçen ay tüm paraları yine gırtlağa yatırıp doğal gazı ödemeyi unutan, yaklaşık bir hafta maaşın gelene kadar kaçak kullanan da sen değil misin?”
“Ta kendisiyim.”
Neyse dedim ya sanırım akıllandım. Artık pazara gidiyorum. “Karpuz kaça?” diyorum. Fiyatı uyarsa; “Kes bir dilim, tadacağım amca, yoksa almam”ı da ekliyorum.
İnsanız işte, hepimizin kompleksleri var; aç kalmakmış benimki.
Eh ne yapalım, madem öyle; artık daha fazla çalışacaksın Ayşe, yiyorsa yani. Hani olur ya canın ıstakoz falan çeker, belli mi olur senin işin kardeşim?
Not: Bu ay 250 TL biriktirdim, heyhayyyyyyyyyyttttt
Paylaş