Siz var ya siz

Evet, siz yani okur dostlarım.

Bugün bildiğiniz üzere benim için heyecan ve sevinç dolu bir gündü.

Haberin Devamı

Bugün resmime, yazıma  bir gazete sayfasında dokunabilmemin ilk günüydü.
Ne zaman dibe ha vurdum, ha vuracağım gibi olsa, gelip yakama yapışan o mucize el, yine beni kara kuyunun dibinden çekip çıkartmıştı.
Hatırlarsınız bundan bir ay önce hastalandığımda doktorlar ailemi; “Her şeye hazırlıklı olun” diye uyarmıştı ama ben yine bir yolunu bulup yırtmıştım.
Sonra bir mucize oldu ve Kelebek’te yazma durumum ortaya çıkıverdi.
Mutluydum, çabalarım boşa gitmemişti. Gerçek olmam, oynamamam, kıvırmamam, anamın babamın yetiştirdiği gibi davranmam  bir baltaya daha sap olmama imkân vermişti.
Ölümden dönüp, ikinci bir iş imkânına sahip olmuştum. Kafam karman çormandı. Sevinç yanı korkularım vardı; korku yanı gurur, gurur yanı tarifsiz gelgitlerim…
Şu son bir ayda o kadar çok şeyi bir arada yaşadım ki  bildiğiniz afalladım yani. (Onlar neler; sizlere bir ara anlatacağım)
Bazı şeyler dışarıdan güllük gülistanlık gözükse de öyle değil işte. Köşe yazarı da arada bir tiyatrocu edasında oynamak zorunda kalıyor; rolünü istemese de...
Oynamak derken; tependeki dert yüzünden anırarak ağlarken, gözün hiçbir şeyi görmek istemez iken, yazıyorsun yazını, okuruna da hiçbir şeyi çaktırmamaya çalışıyorsun.
Daha doğrusu ben çakmadığınızı sanıyormuşum.
Siz var ya siz…
Öyle bir yakınlık ve sıcaklık oluşmuş  ki aramızda, koyduğum noktalama işaretlerinden ruh halimi çözer olmuşsunuz.
Bununla da kalmayıp sıkıntımın çaresi olmak için çabalayıp mailler döktürüyorsunuz.
Siz var ya siz; psikologa gitmememin tek sebebisiniz.
Ya hu bu nasıl bir zevktir, kaç kişiye de kısmet olur bilmem ama bana olmuş sayenizde.
Siz var ya siz; çok değerlisiniz. İmkânım olsa hepinizi tek tek pamuklara sarıp, ömrümün sonuna kadar da öyle saklamak isterim.
Bu sabah gözümü maillerinizle açtım her zamanki gibi.
Tabi ki çoğu tebrik mailleriydi ama ne mailler ya; olmaz böyle şey.
Koltuklarımı kabarttınız. Ayşe, canım, Ayşe’m, Ayşecik, bizim evin kızı, çatlak hatunum, melek Ayşe gibi sözlerle başlamış mailleriniz hep.
Bir ananın, babanın ancak evladına, bir sevgilinin sevgilisine, bir kardeşin kardeşine  dileyeceklerini dilemişsiniz benim için.
Sevginizi, desteğinizi, bana olan güveninizi her biri bir köşe yazısı olacak güzellikte yazmışsınız.
Aranızda abla diyen on yedi yaşındaki genç kız da, evladım diyen seksen yaşındaki dede de var.
Şimdi ben; “Siz var ya siz; cansınız. Bana yolladığınız tüm güzel dileklerin hepsinin, Allah inşallah sizlere kat ve kat fazlasını versin” demeyeyim de ne diyeyim?
Bana seni seviyorum demişsiniz ya, uçurdunuz beni bugün, uçurdunuz.
Sizi öyle çok seviyorum ki...
Hep yanımda olun, e mi? Alıştırdınız çünkü beni, elimi hep tuttunuz, sakın ola ki bırakmayınız.
Geçen gün doktorum; “Toparlanıyorsun, harika” dedi ve ekledi.
“Kaslarını güçlendirmelisin, kalçanda bile kas kalmamış.”
Yok, tam öyle demedi, şöyle dedi; madem yazıyorum; dosdoğru yazayım bari;
“Poponda kas kalmamış, ondan böyle ağır aksak yürüyorsun ama geçecek”
Bugün ağır aksak yürümedim, maillerinizden sonra attım kendimi Bebek’e; koşar adım 3 km yürüyüş yaptım. Nasıl bu hızla yürüdüm; sonrasında ben de şaşırdım.
Mailleriniz ilaç niyetine geçti, dilekleriniz ruhumu harekete geçirdi, siz var ya siz; çok sevilesi tiplersiniz.
İyi ki hayatıma girdiniz, iyi ki.

Haberin Devamı

Siz var ya siz
Not: Okurlar mı bilmem ama biraz dedikodu yapalım; Kelebek okurları da mailler yollamış, bayıldım bayıldım, bizdenler onlar da, çok çok da sağ olsunlar.
Not: Allah sağlık versin, artık karar verdim; en kısa zamanda sizlerle bir buluşma için hazırlık yapacağım. Ne dağıtırız değil mi ama?
Siz var ya siz; sizleri çok çok çok seviyorum, köşelerimin gerçek sahipleri.
İki okur dostumun blogları:
Seksen yaşındaki okurum; Av. Eren Bilge
Blog adresi; www.tabularatalanayalanabalta.com
İkinci okur dostum   Şafak Ünal
Blog adresi; http://fortfolio.blogspot.com/

Yazarın Tüm Yazıları