Paylaş
Ben zaten sonuçları son bir haftadır net biliyordum. Keşke üç- beş televizyoncu arkadaş beni arayıp programlarına davet etselerdi, şimdilerde şaşkın gezen bazı kesimleri o günden alıştırıverseydim.
Benim erken kalkma sebebim oy vereceğim yerin İstanbul’un bir diğer ucunda olmasıydı. Trafiğe kalmadan gidip geleyim dedim. Hiçbir işe yaramayacağına emin olduğum oyumu kullandıktan sonra alışverişe çıktım. Akşam ne yapılacak, dedim ya sonuçları biliyorum ama yine de seyredeceğim televizyondan seçimleri. Yalnız bendeki hava şu; Oscar töreni ya da Eurovision için ne hissediyorsam aynı o hissi duyuyorum televizyonda seçimleri izlemek için de. Gittim kuruyemiş, cips, cola mola, ıvır zıvır aldım, elim bir ara alkollü içeceklere gitti, orada seçim yasağına takıldım. Ha bir de mum aldım, adım gibi biliyorum çünkü elektrikler kesilecek.
O sırada da Allah sizi inandırsın -ki şimdi inanmazsınız siz- iki şey düşündüm; ya yağmur fırtına duasına çıkmışlardır dedim, hani oradan yırtarlar, yağarsa... ya da dedim, ister misin desinler mesela kargalar trafoya kaçtı falan…
Neyse şimdi gelelim benim bu seçim sonuçlarını nereden bildiğime. Müneccim olmaya gerek yok. Çoğunuz da benim gibi belki de biliyordunuz, sadece biraz sokakta dolaşmanız, toplu taşıt araçlarını kullanmanız, her gördüğünüzle konuşmanız yeterliydi.
Ben geçen hafta iş edindim kendime, sordum soruşturdum, kime soracağınızı bilmeniz yeterli. Ağva yolu üzerinde tarlasında domates, biber, patlıcan yetiştirip satan teyzeye sordum, oyun kime diye. “Başbakanıma tabi” dedi.
“Eeee” dedim, “Gezi, Berkin, Twitter… Youtube, yolsuzluk?”
“Evladım bizde televizyon yok, bilmem o dediklerini. Bir de İngilizce konuşma allasen.”
Bizim manavda bir dede var, kavun almaya gittiğimde; “N’aber?” dedim “Hüsnü Dede, yine kilo almışsın.”
“Aman” dedi, “yiyorum be kızım.”
“Kime oyun?”
“Başbakan’ıma tabi, Tayyip’ime.”
“Bak twitter’ı kapattı, youtube’u da, yazı yazamıyorum, ne haber?
“Bırak kızım, bırak şeytan icadı onlar, iyi etmiş.”
Taksiye bindim. “Oyun kime şoför bey?”
“Akp abla.”
“Hadi ya, gencecik adamsın, niye?”
“Abla bu belediye seçimleri ya. Belediyeler harika çalışıyor.”
“Ighhhhhhh.........”
Pazarda gecelik alırken yanımdaki şık bir kadına döndüm, sordum kime vereceksiniz oyunuzu diye.
Dayak yiyordum. Kadına yaşı, memura maaşı, ona da oyu sorulmazmış ama illa merak ediyorsam Recep Bey’eymiş, bizim gibiler yüzünden adamcağız hasta olacakmış, nasıl yüklenmişmişiz, yalanlar, iftiralar... Ailesi iki yüz beş kişiymiş, hepsinin oyu Recep Bey’eymiş.
Buraya kadar bir şey dikkatinizi çekti mi, insanlara oyunuzu kime veriyorsunuz diye sorduğumda aldığım yanıt çoğunlukla Başbakan’ıma, Akp’ye değil. Sanki bu başbakanlık ya da Cumhurbaşkanlığı seçimi yani.
Bu sinirli kadınla konuşurken kadın; “sen ne iş yapıyorsun?” dedi ben de “Hürriyet gazetesinde yazarım, köşe yazarıyım” dedim. Allah Allah kadın iki elini beline koymaz mı, “Sema, Fatma, Ahsen, Ahu…!” diye yan gecelikçilerden, eşofmancılardan ekürisini başıma toplamaz mı!
Bana bir hakaret, bir kıyamet, biz neler yazarmışız tüm yazarlar, hepsi bir ağızdan, erkeklerden duymadığım küfürleri duydum beş altı kadından, kendimi zor attım pazardan.
Ortaköy’e gittim, incik boncuk bakınayım, biraz da orayı yoklayayım diye, gerçi orası entel kesim, oylar az çok bellidir dedim kendime.
Boncukçunun birinde bakınırken yan dükkândaki iki kişiye sordum “Chp” dediler.
Boncukçu “inanma” dedi. “Dün ben bunları aralarında konuşurken yakaladım, şimdi bunlar buranın raconundan böyle diyorlar, bunlar gibi en az yüz tane var burada. Dün kulaklarımla duydum ya, hepsi laf içinde Chp, Mhp falan diyor ama Akp’ye verecekler.”
“Yok ya” dedim.
“Yoku moku yok, kulaklarımla duydum, zaten kime sorsan söylerler, herkes biliyor, bunlar da bizi salak sanıyor” dedi.
Yolda ellili yaşlarda grantuvalet, belli ki okumuş bir adama rast geldim, “oyunuz?” dedim.
“Akp”
“Ama yani, Gezi, Berkin, falan…”
“Çok üzücü ama manipülasyon, tahrik, provokasyon bla bla bla... Şimdi efendim, ben iki üniversite… bla bla bla...”
“Tamam” dedim, sinirlerim hop etti. twitter youtube yasaklar?
“Şimdi hanımefendiciğim, bu mecralar pek yanlış kullanılmakta, başbakanımız haklı, ben Amerika’da master yapar iken...”
“Davul ol sen, e mi?” dedim adama, aynen dedim.
“Yakışmadı size” dedi.
Gece lokantalara daldım. İşte orada benim ayarım hepten bozuldu. Saçı mavi-siyah boyalı adama sordum oyunu, “Akp” dedi.
Beş erkeğin içki masasına pardon deyip burnumu uzattım oyunuz kime diye, cevapları “kadehimizi başbakana kaldırıyoruz” oldu. Gençler vardı, “oyunuz?” dedim, Akp dediler.
Eh bu kadarı da bana netice ve Hatice için zaten yetti.
Baktım herkesin gözünü sis kaplamış. Dağıtmak bu seçim mümkün değil. O nedenle seçim akşamı beklentisiz kuruyemişlerimle televizyon karşısına geçtim.
Eurovision gibidir seçimler de zaten. İlk gelen sonuçtan belli olur kazanan. Zaten biliyordum, öyle de oldu. Mumları da tam zamanında yaktım, belki bir beş dakika geciktim, anca o kadar.
Gecenin en mühim olayı ve tek yanılgım şu oldu ama bir ara Muhabbet geldi yanıma; “Abla mahvolduk”
“Ne oldu?”
“Limon yok abla, Begüm gebertecek bizi.”
Limon bizim evin kedisi. “Seni gebertsin” dedim. “Yine mi balkon kapısını açık bıraktın?”
“Ne bileyim abla ya, sokaktaki kedilere yemek veriyordum, o sırada kaçtı galiba.” Bütün gece gelmedi Limon, ara ara iflahımız kesildi. Neyse ki sonra bulundu. Bakan bulmuş meğer. Trafoya kaçmış piç kurusu. Kaçarken bahçedeki diğer kedileri de almış, böyle bir şıllık bu. Elin kargalarına mok attım ben de. Dedikleri kadar varız vallahi be. Evdekine bile sahip çıkamıyoruz, şimdi gel de pazardaki kadınlara hak verme.
Not: Bu yazıyı geçen hafta yazmıştım ancak yayınlanamamıştı.
Paylaş