Paylaş
Üç ayda bir gidip pilimi kontrol ettirmekteyim. Yatırıyorlar beni önce, sonra üzerime bir şeyler takıp, pilimin olduğu yerin üzerine de bir magnet koyuyorlar, böylelikle en sinir olduğum durum başlıyor:
“TEST!..”
Pil teknisyeni başlıyor benimle resmen oynamaya.
“Hazır mısınız, şimdi nabız atışınızı kırka indiriyorum?”
Bende haliyle bir baygınlık hissi.
Tekrar, “Hazır mısınız, şimdi nabzınızı çıkartıyorum yüz yirmiye?”
Sinir oluyorum kendi kalp ritmimin başkası tarafından idare edilmesine, hakimiyetin onlarda olmasına. Adamın garezi olsa bana bittim yani.
Bu arkadaşlar benim kalbimin gün be gün, kaç attığını görebiliyorlar. Bir de sorular sormasalar harika olacak. Son kontrolde koptum artık, dayanamadım.
“Ah Ayşe Hanım vah vah. Gece saat 04:00’de takılmış bu pil size. Demek acil bir durumdu?”
Sinirle cevap veriyorum ben de:
“Hayır bilmemne bey, acil macil değildi! Amerika’da takıldı bu pil bana. Saat farkı saat!..”
“Ayşe Hanım siz bu aralar çok mu spor yapıyorsunuz? Bu ay yirmi kere yüz yirmi atmış da nabzınız?”
“Hayır. Spor yapmadım, yapmayı da sevmem. Düpedüz çarpıntım olmuş işte. Yüzüme vurmak zorunda mısınız?”
“Hımmm... Evet zaten bir tanesi gece saat 03:00 sularında yaşanmış. O saatte de zaten spor yapıyor olamazsınız, değil mi yani? Acaba korku filmi falan mı seyrediyordunuz?”
İşte o an sinir tepeme çıkıverdi, kalktım ayağa ve dedim ki,
“Ey be kardeşim sana ne benim sabah saat 03:00’de ne yaptığımdan?!.. Kadınım, gencim, güzelim… Bence daha fazla kurcalamasan?!..”
BİR HAYAL DAHA!
Geçen gece misafirlerim vardı. Yedik, içtik, inanılmaz güzel müzikler dinledik, her kafadan bir ses çıktı... Tam 14 kişi toplandık benim evde. Kürt, Türk, Yunan, Ermeni, Fransız. Amerikalı çift yemekten sonra geç geldi. Ama biz çok eğlendik onlar gelinceye kadar. Danslar bile ettik. Ermenistan halka dansında ben yere düşüyordum; sirtakide sağ olsun Yorgo tek tabakla yetindi; Kürt folklorik dansında benim nefes yetmedi, seyrettim sadece; bana göbek at dediler, “Oldu” dedim. Bizim Fransız dostlar bu arada tam Fransız kaldılar olaya...
Tatlıya geçtiğimiz sırada… Klasik… Kadınlar bir tarafa, erkekler başka tarafa olduk haliyle... İnanamadım, adamlar yine maç konuştular… Biz hanımlar da yemek!.. Ermeni dostum bana topik tarifi verdi, ben ona mercimek köftesi… Kürt kankam yine anlattı meşhur Kürt köftesini… Yunan arkadaşım Elenay’la hafif bir kriz yaşadık patlıcana dair, sonra sarıldık, karar verdik ortak bir patlıcan yemeği geliştirmeye... Bu arada Fransız arkadaş hala Fransızdı olaya, çok şekerdi... Tam bize uyku çökmüş son sirtakiye geçmişken Amerikalı çift geldi... Kadehleri kaldırdık topluca dedik,
“Dostluğumuza…”
Paylaş