Paylaş
TİB (Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı) bir bildirim yayınlamış. Bildirime göre, gönderilen listedeki sözcükleri içeren alan adı tahsis edilemeyecek, kullanılamayacak, mevcut olanlara erişim de kapatılacakmış. Kelimelerden bazılarını size yazayım ama tabi ki Ayşe usulü; siz hangileri olduğunu bulup çıkarırsınız; biraz zorlanacak olsanız da.
Sevgili arkadaşım Adrianne dün bir mail atmış,”My animal Hugo died Ayşe, I feel so bad” (köpeği ölmüş). Üzüldüm tabi, bilirim köpeciğini pek severdi.
“Biliyorsun ben de yaşadım, zamanla alışacaksın ama en güzel yolu yeni bir hayvan almak” dedim. Laf lafı açtı başladık msn’den yazışmaya.
“Haklısın yine bir golden girl (kız) alacağım hem de free (bedava).”
“A nasıl yani?”
“Komşum verecek”
“Aa harika, ee başka başka?”
“Aaaaa yemek işine girdim; home made (ev yapımı) yapıp satıyorum.
“Süpermiş bu arada yeni pic.in (pic;Picture- resim kelimesinin kısaltması) harika, sarışın da olmuşsun, zayıflamışsın da senin partner ne diyor bu duruma?”
“Tam teenlere (ergen), çıtırlara benzedin diyor, itiraf ediyorum; kendimi liseli gibi hissediyorum. Kilolar gidince ruhum yerine geldi, nefes alışım bile değişti.”
“Sen iyi misin Ayşe?”
“İyiyim ama kızım iki gündür ateşli ona canım sıkkın biraz, neyse geçecek.”
“Aman geçer, üzme kendini. Bak sana ne soracağım; beni bir yaz tanıştırdığın biri vardı; neydi adı? Ha Haydar, o nasıl?”
“Haydar’la görüşmüyorum, eşine kazık attı, baldızıyla kaçtı.”
“Kaçtı derken?”
“Türk işi bir şey, anlamazsın sen; yani kısaca karısını bıraktı, baldızına âşık oldu.”
“Aa bak kızdım şimdi, ay bir de ne soracağım sana, sizin orada etek giymek yasaklandı mı?”
“Yok artık çüş Adriannne, tabi ki yasaklanmadı ama kelime olarak etek ve yasak sözleri sorun yaratabilecek artık internette.”
“Nasıl yani?”
“Anlamazsın; Türk işi”
Not: Hecelere de takılmışlar anSİKlopedi, tamAM, okuYARAK gibi... Onlara girmeyeceğim ruh sağlığım için.
Not: Sayın Tib, günlerce mail attım size, yazısını da yazdım hatta. Hala seri katil adlı site açık, o orada keyif sürerken elin Haydar’ının günahı ne anlamadım, gitti vallahi.
METİN AROLAT SEN BİTTİN!
Geçen gece Metin’in evindeydim. Murat, Metin, ben makarna partisi yapalım dedik. Onlar yapalım derken, bana yap demişler meğer mutfaktan çıkamadım. Ben yemek yaparken Metin elinden düşürmediği i phone’u ile resmimi çekti.
“twitter’a koyuyorum Ayşe”
“Ay dur, bakayım bi”
“Bakmana gerek yok, ben şimdi telefondan ona foto şop da çekerim, merak etme”
“Vay be, ne telefon” dedim. Sonra Metin telefonuyla oynarken “Ne yapıyorsun?” diye sordum.
“Newyork 5th Avenue’de yürüyorum”
“Hım, ya benim dizi başladı, açabilir miyim?”
“Aç aç tabi, ben zaten maçı telefondan izlerim.”
“Ne güzel telefon bu ya hu”
“Kesin almalısın Ayşe, kesin.”
“İyi de ben onu nasıl çözerim?”
“Ben sana yardım ederim, söz.”
Hiç gaza gelmem hiç, bir hafta sonra oramdan, buramdan kısma pahasına bu telefondan aldım.
Turkcell görevlisi arkadaş sağ olsun, eski telefonumda ne var ne yoksa hepsini yeniye yükledi ve gitti. Kaldık başbaşa o bana bakar, ben ona...
Bir an bir gitar sesiyle hop ettim, meğer çalarmış kendileri. Ekranda avukat arıyor yazıyor, amanın çok mühim. Bas bas bas, bir daha bas, telefon açılmıyor. Metin’i aradım, anlattım.
“Ayşe basmayacaksın, iteceksin”
Bir ara bir mesaj geldi; o da işle ilgili.
Bir cevap yazmışım ki ben; “Tabi ki cuma günü müsaidim, saat 15 gibi görüşebiliriz. Nerede buluşalım?” yazdığımı sanırken meğer “tkb cumtr 15 görşbilirzz ntrdeeee bulşmmml” yazıp yollamışım. Tabi ki geri dönen olmadı Metin!
Bir ara oyun oynayayım dedim; ana hepsi paralı. Ver bir dolar, oyna yiyorsa. Zaten benim bedava bubble oyunum var diye takmadım kafaya. Bakalım tv nasıl izleniyor diye tak tuk bir şeyler yaptım, ekran döndü. Sağa çevir, sola çevir; dönmüyor normale. Ben de koydum onu masanın ortasına, rulet topu gibi fır döndürdüm, akıllandı sıpa.
Hala uğraşıyorum bu i -phone’la. 24 saat sonra tweet atabildim, 48 saat sonra da mail. Bakalım gelecek günler neler gösterecek. Gerçi uğraşmama pek gerek kalmayacak, bu telefonun her bir haltını bana anlatacaksın değil mi Metinim?
Not: Aslında ne Metin’in ne i- phone’un suçu var, slk olan benim. Mesela bugün vize almam gerekiyor diye gerekli bazı belgeler için gazeteyi aradım; yani insan kaynaklarını.
Bana “Hürriyet .... ’ya girin, orada konsolosluk bölümünü bulun, bilgilerinizi, seyahat tarihlerinizi yazın” dediler. (Yazamıyorum tabi sitenin adını yazsam daha komik olacaktı).
Ben de girdim Hürriyet’e, tabi ki com.tr’ ye. Ara, ara; yok konsolosluk bölümü hiç bir yerde. Hatta bir ara “Vay be” dedim, “bizim Hürriyet vatandaşa vize hizmetinde de yardımcı oluyor demek ki helal olsun helal.” Sonra tekrar aradım insan kaynaklarını “Bulamıyorum ben” dedim.
“Bulamazsınız tabi, size Hürriyet’e girin derken ..............’yı kastettim, çalışanların kullandığı siteyi, alemsiniz Ayşe Hanım. Neyse siz bir şey yapmayın, ben size buradan yardımcı olayım.
ŞİFRE TALİHLİLERİ
15 Nisan’da yazdığım yazıda bir şifre sormuş ve bilene sürprizim var demiştim. O kadar çok doğru cevap geldi ki mecburen kura çekmek zorunda kaldım.
4 talihliden fotoğraflarını istedim, Sevgili Süleyman Özkonuk da ödül olarak onların karikatürlerini çizdi; hem de ailecek. İşte “benim canım okur dostlarım” şifresini bilenlerden 4 şanslı okur dostum ve onların sevgili aileleri;
1)Gonca Çiçek Kesercioğlu
2)Reşide Celal
3)Gökhangül Çalık YILDIZ
4)Murat Özbilen
İlgili yazımın linki;
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=17552210&yazarid=344&tarih=2011-04-15
Gonca Çiçek Kesercioğlu
Reşide Celal
Gökhangül Çalık YILDIZ
Murat Özbilen
Paylaş