İngiltere’den kaçış finali

Gizli gizli Türkiye’ye kaçıp, orada sevgilimle nişanlanıp tekrar İngiltere’ye döndükten sonra yine başladım planlar yapmaya. Bu sefer gerçekten çok kararlıydım ne yapacak ne edecek, okuldan ve bu kâbus evden sonsuza dek ayrılacaktım.

Haberin Devamı

Artık her şeyi göze almıştım ne annemi ne de babamı gözüm görüyordu. Nihayetinde ben onların ilk göz ağrıları, canları kızlarıydım, ne kadar kızacak sinirlenecek olsalar da benden vazgeçme şansları yoktu ve zamanla her şey unutulacaktı.

Planlarımı uygulamaya başladım. Sabahları beni bir ekmek dilimi, bir tereyağı paketiyle besleyen Bayan Sayfa’nın evini bu sefer de ben kâbusa çevirdim.

“Güya” kazara kapı kolunu kopardım, yine kazara banyodaki lavaboyu elimden düşen fönle çatlatmayı başardım. Salonda en sevdiği koltuğunun kumaşında, silmekle geçmesi mümkün olmayan saç boyası lekeleri bıraktım. Geceleri alt kata inip buzdolabında ne var ne yok mideme indirdim.
Bir gece yine “güya” kazara ev kapısını açık unutup, köpeğin firar etmesine sebebiyet verdim. Evdeki müzik setini cd bölümünde bulduğum bir boşluğa bozuk para koyarak bozup, dinlenemez hale getirdim.

Haberin Devamı

Banyoda duş alırken suyu kendimden çok, etrafa duvardaki duvar kâğıtlarına tutarak duvarların kabarmasını sağladım. Bir gün baktım Bayan Sayfa çamaşır yıkıyor, hoop düğmeye dokunup dereceyi 300ledim ve sonuç; onun da kıyafetleri bebek beden oldu.

Tabi ki tüm bunları, hatta daha başka birçoklarını da aynı gün yapmadım, on beş güne yaydım ki daha vurucu olsun.

 Bir sabah kalkıp kahvaltı için aşağıya indiğimde baktım ki o muhteşem kahvaltım,  yani ekmeğim ve yağım masada yok.

“Bayan Sayfa okula geç kalıyorum ama kahvaltım hazır değil, neden acaba?”

“Çünkü kovuldun, artık sana bu evde yer yok. Ayrıca bu da verdiğin zararların giderilmesi için ödemen gereken tutar, öde ve hemen eşyalarını topla!”

Karnımda kelebekler uçmaya başlamıştı, zevkten neredeyse düşüp bayılacaktım, aman tanrım amacıma ermiş ve evden atılmıştım.

Pılımı pırtımı toplayıp okula gittim, Figen’in kampustaki odasına yerleşip, babamı aradım; “Baba, ühü ühü…”

“Ne oldu kızım? Hayırdır dur ağlama, iyi misin bir şey mi oldu?”

“Ühü ühü, baba sorma Bayan Sayfa beni evden kovdu. Şimdilik arkadaşımın kampustaki odasına yerleştim ama bu odada kalmam imkânsız, çünkü tek kişilik ama olsun ben yerde de yatarım sen merak etme.”

Haberin Devamı

“Yerde yatarım ne demek, olmaz! Hay Allahım niye kovdu ki?”

“Kızı boşanıyormuş babacım eve geri geliyormuş, o da eskiden onun odasıymış, ühü ühü…”

“Vay terbiyesiz, tamam kızım sen ağlama, kapat telefonu şimdi ben bir çaresine bakarım, beni bir saat sonra ara.”

İşlem tamamdı. Bu arada Figen’in odası tek kişilik değil, üç kişilikti ve kampusun en pahalı odasıydı.

Bir saat sonra babamı aradım, kalacak aile bulamadıklarını ama bana kampusta bir oda ayarladığını, müdüriyete gidip odamın anahtarını alıp yerleşmemi söyledi. Kampustaki odama da yerleşince, sıra geldi okulla ilgili planlarımı uygulamaya.

İlk önce odama zarar vermeye başladım. Okulun demirbaş eşyalarına, sonra okulun kütüphanesindeki paha biçilmez kitaplara. Derslere neredeyse hiç girmedim, koridorlarda yürürken rast geldiğim her hocaya terbiyesiz davranışlarda bulundum, bir tanesine ayıptır söylemesi hareket bile çektim.
Bir kaç sefer öğle yemeklerinde, bir kaç sefer de akşam yemeklerinde yemekhanede terör estirdim, kavga çıkarttım.

Haberin Devamı

İngiltere’den kaçış finali

İtalyan bir öğrencinin başından aşağı makarna, Japon bir öğrencinin başından aşağı köri soslu tavuk döktüm. Okulun en uyumsuz en zarar veren, en asabi kızı olmayı on gün içinde becerdim.

Beklenen an geldi, müdür beni  iki kere odasına çağırıp ihtar verdi. “Üçüncü ihtarda okuldan atılacaksın” dedi. Ay bunları duyunca benim kelebekler yine karnıma geliverdiler.

Üçüncü ihtarı nasıl alacağımı biliyordum. Babam okul paramı üç aylık periyotlarla yolluyordu, ben de bankadan çekip okula veriyordum.

Bu sefer tabi ki vermedim. O parayla ne yaptığımı size söyleyeceğim. Belki inanmayacaksınız  ama inanın, çünkü gerçeği anlatıyorum. Parayı cebime koyup Figen’i yanıma alıp Londra merkeze inip o parayla, sıkı durun, o parayla çeyizimi düzdüm sevgili okur dostlarım. Yatak örtüsünden tutun, tuzluk, karabiber takımına kadar aşk yuvamızın tüm ihtiyaçlarını aldım.

Haberin Devamı

Babamla telefonda konuştuğumda  ve parayı neden hala okula yatırmadığımı sorduğunda; “Ha bugün bankaya gideceğim, ha yarın, sen merak etme” şeklinde bir süre oyaladım. Bu arada yine okula zarar vermeye, milleti delirtmeye devam ediyordum.

En vurucu hareketimi de bir gece sabaha karşı yaptım. Elimde sigara uyuya kaldığımdan (güya) odamda yangın çıktı yangın. Gecenin bir saati yangın alarmını çaldırmayı da başardım, itfaiyenin gelmesini de.

Ve sabah, ah o sabahın tadı hala damağımda. Müdür beni odasına çağırdı, elime bir zarf verdi ve “Kovuldun”  dedi.

Ay kelebekler yine gelip oturdu mu karnıma? Annemi babamı arayıp okuldan atıldığımı söylemedim, sadece sevgilimi arayıp ona söyledim.

Haberin Devamı

“İnanılmaz bir insansın” dedi. “Valla korkulur senden.”

Okuldan gitmem için bana üç gün süre verildi, ben de o sırada çeyiz alışverişime başka parçalar ekledim ve uçak biletimi aldım.

Güneşli güzel bir cuma sabahı arkadaşlarımla vedalaşıp, uçaktaki koltuğuma kuruldum. İçimde hem mutluluk vardı hem korku. Türkiye’ye indiğimde sevgilim havaalanında beni bekliyordu.

Bir lokantaya gidip akşam olmasını bekledik, yani babamın işten eve geliş saatini. Planımız hazırdı, gözümüzü de karartmıştık artık.

Saat sekiz olunca benim evime doğru yola çıktık. El ele merdivenleri çıkıp evin kapısını çaldık, ayaklarım tir tir titriyordu.

Kapıyı annem açtı, annemin suratını ölene dek unutmayacağım. İçeri girip  babamla göz göze geldiğimizde, bir an elim ayağım kesildi, düşüyorum sandım.

Sevgilim elimi bırakmadı da düşmedim. Hiç kimsenin sesi çıkmıyordu, adeta herkes donmuştu. Belki bir yarım saat  hiç konuşmadan durduk ve bir anda biri konuştu.

Sevgilim;  “Ne olur anlamaya çalışın, ne olur” dedi. “Biz birbirimize aşığız, birbirimiz olmadan da yaşayamıyoruz, Allah’ın izni peygamberin  kavliyle kızınızı sizden istiyorum.”

O günden sonra evden fırtına hiç eksik olmadı, yaklaşık on beş yirmi gün annem babam benimle neredeyse hiç konuşmadı. Zaman geçtikçe yumuşamaya başladılar ama hala bana çok kırgınlardı.

Alttan girdim, üstten çıktım gönüllerini aldım. Aynı yılın haziran ayı bir düğüne gittim, hem de gelin olarak. Aşkımla evlendim.

İngiltere’den kaçış finali

O evlilik iyisiyle kötüsüyle tam 18 sene devam etti ama sonunda bitti. O evlilikten bana şu an 17 yaşında olan maviş bir kız nasip oldu.

Şimdi dönüp geriye baktığımda bazen diyorum ki, ya ne salaksın keşke kalıp okusaydın. Sonra  kızımın gözlerine bakınca diyorum ki yok ya hu ne salaklığı ne iyi etmişsin de bırakıp gelmişsin.

O gün bugün yurtdışına çıkma imkânım olduğunda gittiğim tek ülke İngiltere, her sefer uğrayıp kahvesini içip gülüştüğümüz sohbetine doyamadığım kadın ise Bayan Sayfa.

Ne zaman onu ziyarete geleceğimi haber versem üç gün önceden başlıyor hazırlıklara, artık bir dilim ekmek ve tereyağı yok.

Bana harika pastalar ve börekler yapıyor ve genelde o gün onda kalıyorum, yani eski odamda. Eski odamda, eski yatağımda geri dönüp bakıyorum yaşadıklarıma ve hep telefonun çalmasını bekliyorum. Bayan Sayfa seslensin “Ayşeeeeeeeeee, baban telefonda” desin diye.

Yazarın Tüm Yazıları