Paylaş
Şimdi olay şu, cumartesi günü Beyaz TV’de “Serdem’in Mutfağı” isimli bir programa canlı yayın konuğu oldum.
Serdem, dünya tatlısı, yetenekli, kıpır kıpır bir hatun, programın yapımcısı da arkadaşım Meltem Şarkışlalı. Hâl böyle olunca hayır diyemedim ve programa gittim.
Programda benden başka bir de doktor konuk var, estetiysen Alp Mamak.
Neyse yayın başladı, biz laflarken Serdem bir yandan tansiyonunun yükseldiğini söyleyip duruyordu ama kimse aldırmadı, ta ki yayının ortasında Serdem, “Ayşe beni tut” diyene kadar.
Serdem’i tutmamla beraber kızcağız bir anda bayıldı ve yere düştü. Hemen reklam girdiler ama bizde bir panik, bir panik.
Serdem’i hemen yatırdık, doktor nabzını, tansiyonunu kontrol ederken Serdem titremeye ve ağlamaya başladı.
Zaten panik atak olan benim de elim ayağım kesiliverdi. Bu arada stüdyoda bir bağırışma, “Yayına son bir dakika, ne yapacağız?”
Bir an Meltem’le göz göze geldik, koşarak yanıma geldi ve elime birtakım kâğıtlar bıraktı, “Ayşe stüdyoya koş, yayın senin, sunucu sensin.”
Ağzımı kapamama ay may dememe fırsat kalmadan, “Ve yayındayız” komutu geldi.
“Tamam Ayşe” dedim, “Bu senin resmen bittiğin an, hadi bakalım şimdi ne halt edeceksin?”
Bir yandan aklım Serdem’de, bir yandan bacaklarım tir tir titriyor ama yapacak bir şey yok ve başladım, “Evet sevgili seyirciler, şimdi doktorumuza birkaç soru soralım. Sayın doktor, bize biraz botokstan ve karın yağlarından nasıl kurtulacağımızdan bahsedin lütfen.”
Adam başladı anlatmaya ama benim aklım yanda kavrulan kıymada. Hemen bir dönüş yapıverdim mutfağa, “Evet, bilmem ne hanım, şimdi lütfen bize anlatın... Kaç soğan koydunuz, ne kadar kavurdunuz.”
Bu arada yönetmen bana bir şeyler söylemeye çalışıyor ama ben anlayamıyorum.
Sonunda çaktım, “bir kadın gelecek, sana zayıflama kremini anlatacak, bol bol soru sor” diyormuş.
Kadın geldi, söz bende, “Ee peki neremize süreceğiz bunu?”
“Zayıflamasını istediğiniz bölgelere Ayşe Hanım ve de uykuda zayıflatıyor bu krem.”
Benden cevap: Yok artık, hahahah.
Yönetmenden bana el kol işaretleri, “Saçmalama, devam et, wow harika, de.”
Bu sırada kanalın telefonları kilitlenmiş, eh o da muhtemelen cazibemden olsa gerek. Cazibemden değilmiş, sonradan öğrendim.
Neyse bir saatin sonunda yayın bitti, ben yayını kapatırken “Haftaya aynı saatte görüşmek üzere” de demişim, olsun ne yapalım, kaptırıvermişim olaya kendimi.
Yayından çıkınca tebrikler aldım, herkes “hayatımızı kurtardın” diye teşekkürler etti. Ay bende bir hava, bir hava.
O sırada estetisyen doktor yanıma geldi, “Size bir şey soracağım Ayşe Hanım; annenizin adı İnci mi?”
“Evet, neden?”
“Aa ne tesadüf, sabah anneniz bendeydi, karın yağları için küçük bir müdahale yaptım da.”
Şok şok şok...
Hemen annemi aradım, “Anne, sen sabah nerdeydin?”
“Kem küm, spordaydım evladım.”
“Mok spordaydın, karnındaki yağları şey ettiriyordun bize söylemeden değil mi?”
“Ay dur, kızma. Sana söyleyecektim ama anlayamıyorum, nasıl öğrendin ki?”
“Televizyondan anne, bugünkü canlı yayın konuğum senin doktorundu.”
“Canlı yayın mı, senin konuğun mu, ne diyorsun kızım sen Ayşe, iyisin değil mi?”
Ya işte böyle konuk gidip sunucu olmuş kaç kişi var bu ülkede, ses verin bakayım.
Okan’a bir şeyler oluyor
Olan neyse, harika oluyor. Aslında eskiden Okan Bayülgen’i bazen yanlış değerlendirdiğime inanıyorum.
Tüm hakaretvari, aşağılayıcı tavırlarına rağmen adamın pırlanta gibi bir kalbi var. Son günlerde de bence harika gidiyor.
Okan kendini buldu resmen.
Çoğu insanın başaramadığını yapıyor, yeni kanalında çoğu insandan fazla misyon sırtlıyor.
Doğru konuşuyor, doğru konu, doğru konuk seçiyor.
Hem de bunları seyirciyi sıkmadan, baymadan yapıyor.
Eğlenmekle üzülmenin zamanını iyi tayin ediyor. Hele şu son günlerde özellikle deprem konusundaki başarısı yadsınamaz.
Paylaş