Paylaş
Tuhaf iş bazı şeylere alışır olmak.
Tuhafız, bazı şeyleri unutuyoruz, en azından bir süreliğine.
Geçenlerde eski yazılarımı okuyordum hurriyet.com.tr’de...
Yazmışım yazmışım ha babam yazmışım...
Ama bir sürü olayı hatırlamıyorum şu an, geçmişe dair...
Ona kızmışım yazmışım, buna kırılmışım yazmışım.
Ne eski kocam kalmış, ne anam, ne kızım ne de kız kardeşim.
Sevinmişim onları da yazmışım, aileme dair, tüm sevdiklerime dair...
Babamı yazmışım defalarca...
O an ne hissediyorsam onları yazmışım.
Ama hepsini unutmuşum.
Kaç olay yaşamışız, kaç acı... Bakıyorum da hepsini unutuyoruz.
Son terör olaylarını da unutacağımız gibi.
Babamın yokluğuna ise alışmışım, bazen bir babam olduğunu unutuyorum inanır mısınız!
Alıştım ya yokluğuna 18 sene sonra.
Dün gece rüyamda gördüm babişkomu.
O, annem ve ben yemek yiyorduk.
Sabah uyanınca hatırlıyordum babamı, sonra içime gömdüm o rüyayı, bıraktım kendimi günün akışına ve sanırım yine unuttum babamı.
Unuttum evliliğimi...
Başımdan geçen tüm hastalıkları, talihsizliğimi...
Alıştım bugünkü şekliyle her şeye.
Alışmış kudurmuştan beterdir diye bir söz var, acaba ben kuduruyor muyum?
Yok ya ben resmen her şeye alışıyorum.
Sevdiğin yanındayken bir anda yanında olmamasına...
Varlıklıyken yoksulluğa, zayıfken bir anda kilo almaya.
Çayı, kahveyi şekerle içerken şekersiz içmeye.
Alışıyor işte insan...
Hatta unutuyor da olanı biteni.
Allah bizleri yaratırken bu iki özelliği bize vermiş; unutmak ve alışmak!
Aksi takdirde yaşayamazdık, soluk bile alamazdık. Unutuyoruz ve alışıyoruz işte olana bitene.
Keşke alışmasaydık, keşke unutmasaydık bir şeyleri...
En azından bazı şeyleri.
Çevremizde de insanlar bir şeylere alışıyorlar, aynı biz gibi.
Unutuyorlar da aynı biz gibi ama bazen kahrolası huyumuz var ya, biz hatırlatıyoruz onlara unutmaya kalktıkları şeyleri!
Aslında alışmayı seçiyoruz biz kendimiz.
Unutmayı da bizler seçiyoruz, hatırlamak istemediklerimizi de.
Oysa ki niye ben babamı unutayım bazen? Niye alışayım ya yokluğuna?
Yaşayamam ki başka türlü! Yaşayamayız ki başka şekilde.
Unutmak ilaçmış derler.
Allah ölüm acısını dağlara vermiş dağlar dayanamayıp taşlara ayrılmış, aynı acıyı insanoğluna vermiş. İnsan ağlamış, bağırmış, dövünmüş ama bir süre sonra o acıyla yaşamayı başarabilmiş, öyle derler...
Biri ölürken biri doğar, bir cenaze giderken bir bebek doğar...
Hayatın ritmidir bu.
Ve bizler tüm acılarımızı yüreğimize gömüp, hayatımıza devam ederiz...
Unuturuz, alışırız işte...
Paylaş