Paylaş
Sabah 10.00 sularında magazin programları başladı.
Bir o kanala, bir bu kanala zıp zıp zıpladım kumandayla. O saatlerde her kanalda benzer programlar vardı. Bazısında gündeme dair konuşmalar, bazısında “kim-nerede-kiminle görüldü-nasıl-ne giydi-ne yaptı-ne söyledi” gibi magazinsel konuları tartışıyorlar.
Bir programda dikkatimi çeken şey, erkeklerin saç ve sakalları, kızların ise kirpik boyları oldu. Erkeklerin hepsi çok yakışıklı, kızların hepsi çok güzeller. Hepsi iki dirhem bir çekirdek, kılık kıyafet süper.
Birazcık dikkatli incelediğinde erkeklerin çoğunda kaşlar alınmış hatta boyanmış, gözler sürmelenmiş. Gencecik kızların yüzünde bir ton makyaj, sanırsın ki assolistin sahne makyajı!
Daha önce birkaç kere izlemişliğim vardı programı. En son izlediğimde beraber olanlar çoktan ayrılmışlar, bu sefer başkalarıyla beraber olmaya başlamışlardı.
Ha bir de kavgalar devam ediyordu yine. O güzelim kızların ağızları nasıl bozuk!
Neyse ki bu program daha normal geldi bana öbür programları izledikten sonra.
“İşte Benim Stilim”e geçtim.
Allah sizi inandırsın ben hayatımda bu kadar komik bir program izlemedim.
Jüride Nur Yerlitaş, Kemal Doğulu, Ivana Sert olan programda, sunucu da Öykü Serter.
Kızlar gencecik ve güzeller, öyle seçilmişler.
Kelimeleri uzatarak konuşmak moda herhalde, ya şımarıklıktan ya da tembihliler bu konuda!
“Aaaaaayyyyyyy uykummmmm var” diyor bir tanesi. Bir diğeri “Ayyyyyy güzellllll değil miyimmmmmmm” diye soruyor.
Hepsinin dudakları konuşurken öne eğiliyor, hepsi ağzında bir lokma varmışçasına konuşuyor. Denedim dudaklarım önde konuşmayı, iki dakikadan fazla öyle tutamadım.
Birbirlerine bir afra bir tafra aman Allah.
Hiçbiri diğerini beğenmiyor.
Sanırsın ki atomu parçalayacaklar! Alt tarafı programın konseptine uygun giyinip çıkacaksın be kızım, bu neyin kavgasıdır?
Benim seyrettiğim güne mi denk gelmişti yoksa hep öyle miydiler bilmiyorum, sözleşmiş gibi o kocaman öne eğik dudaklarını hepsi siyaha boyamıştı.
Bir yarışmacı kız da saçlarını çok kısa kestirdiği için pişman olmuş, hüngür hüngür ağladı.
Şaka sandım önce ama baktım ki kız gerçekten gözü yaşlı ağlıyor saçları için!
Nur Yerlitaş da kucağına alıp teselli etmeye çalıştı. O ağladı, ben güldüm!
Evlilik programlarının saati gelip çatıyor. Hepsinin özü aynı, evlenmek için geliyorlar güya ama bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlar, orada evlenemezler asla!
Bir kurgu içinde dönüyor her şey, bir tiyatro sahnesi gibi.
Daha 20 yaşında kız çıkmış, evlenip çocuk doğurmak istediğini söylüyor.
Aynı yaşlardaki erkek aday da evlilik ve ilişkiler üzerine vaaz veriyor!
Hayır yani senin yaşın ne başın ne, bu tecrüben nereden geliyor derler?
İlişkilerini sosyal medyada yaşayanlar ve bu yüzden ayrılanların kavgası da ayrı bir olay zaten. Takipçi sayısını artırmak için programlara katılanlar da varmış!
Bu insanların kafası neye çalışıyor hayret ediyorum.
Ne kadar da önemliymiş bu Facebook, Twitter, Instagram!
Sen kimsin ki takipçin olsun a evladım?
Neyi başardın, eğitimin ne, bu memlekete faydan ne?
Bir tanesinde bir çocuk var, daha önceden bir kızı beğeniyormuş, kız uzun süredir ortalarda yokmuş.
Kız geliyor büyük bir sürprizle
Marilyn Monroe’yu taklit ederek, kılığıyla kıyafetiyle... Bir de şarkı söylüyor My Heart Belongs To Daddy!
Sonrası birbirlerine verip veriştiriyorlar bir şarkı üzerinden, dayanamayıp televizyonu kapatıyorum.
Düşünüyorum “bugün evdeydim ama niye bu kadar yoruldum” diye.
Çünkü arka arkaya televizyondaki bu programları seyrettim, sit-com izledim, reyting uğruna yapılanlara tanık oldum, her kafadan bir ses çıktığında resmen yoruldum!
Biri sahneye koşuyor, biri sahneye çıkıp kıvırtarak oynuyor.
Hayat da böyle bir şey değil mi zaten? Yok ya değil!
Hayat bu izlediğiniz programlardan ibaret değil. Hayatın, sokağın gerçekleri bambaşka.
Dışarıda insanlar alın teriyle ekmek kazanabilmek için canla başla uğraşıyorlar.
Evlilik de böyle şarkı söylemeyle, popo sallamayla, iki dakika görüp elektrik almayla, stüdyoda çay içmeyle falan olmuyor bu hayatta.
Bunları kafa dağıtmak hatta gülmek, eğlenmek için izlersen ne âlâ ama müptelası olursan vay haline, geçmiş olsun o zaman...
Paylaş