Paylaş
Bakarsınız Rasim ve Aslı arada bu sayfalara geliverirler yine, patron izin verirse.
Rasim bir reklam şirketinde genel müdür yardımcısıdır; yakışıklıca, uzun boylu, master’lı... Aslı ise bir bankada çalışmaktadır, şube müdiresi, fıstık, minyon...
Mekan: Ev, açık mutfak...
Rasim işten gelir.
Aslı: Neredeydin, saat kaç, dur bakayım; 22.43.
Dur söyleme, ben söyleyeyim. Allah belasını versin bu telefonun, yarından tezi yok şu biiiip markaya geçiyorum. Bu şarjını kendi yiyor, Amerika’ya mail atacağım, halkı da uyandırıp kampanya yapacağım, Hürriyet gazetesinin büyün yazarlarına yazacağım.
(Rasim bu sefer sinir yapar.)
Rasim: Hawaii’de sörf yapıyordum! Bu sefer sörf yaparken telefonum suya düştü! Toplantım vardı işte, geç dalganı, yoruldum, valla yoruldum artık!
Aslı: Ben de gireceğim bir gün o toplantılardan birine.
Rasim: Hadi be. Ne yemek var?
Aslı: Kendin pişir kendin ye takılıyoruz bu akşam, buyur mutfak, buyur buzdolabı.
(Rasim bir şeyler yerken)
Aslı der ki: Ya Rasim, bak şaka bir yana seninle oturup düzgün düzgün, kavga etmeden konuşsak, kartları masaya açsak?
Rasim: Açalım süper olur. Kaç zamandır aklımdaydı. Getirsene şu kredi kartlarını hem masaya açalım, hem keselim onları.
Aslı: Terbiyesizleşme, kendi bankamın kartlarını kullanıyorum.
Rasim: Evet doğru, hem de en yüksek limitten, yaşasın bankan.
Aslı: Bir sus artık, konuşalım sakince, kavgasız oğlum.
Rasim: Sen ve ben kavga etmeden, gerçi oğlum derken aniden bir anne şefkati hissediverdim anlık da olsa senden. Değişik bir gece olacak desene, saatin kronometresini ayarlayacağım, bakalım sesinin yükselmesi kaçıncı saniyede başlayacak...
Aslı: Yok valla, bak şimdi biz mutsuzuz değil mi, evet. Birbirimizden sıkıldık mı, evet. Çocuk yapalım diye bile konuşmadık hiç, bir kedimiz bile yok değil mi, evet. Hatta sen beni aldatıyor musun, evet.
Rasim: Neeee?
Aslı: Ya bak sinirlenmiyorum ben, normal yani. Sen televizyon karşısında kanepede uyuyorsun oğlum hep.
Rasim’in üstüne o kadar gider ki Aslı, sonunda Rasim “Evet aldatıyorum be, evet beeeee!” der.
Aslı: Oh be, rahatladım. Kiminle peki ya da dur ben sana söyleyeyim; kırmızı saçlı, çilli muhasebeci kızla, değil mi? Saçları böyle böyle?
(Gösterir Aslı)
Rasim: Nereden bildin?
Aslı: Oğlum, kadınlar bilir, kokun bile kırmızı kokuyordu senin.
(Rasim güler)
Rasim: Kırmızı kokmak, hahhha, iyiymiş. O zaman sen de itiraf et. Sen de beni aldatıyorsun. Ben de Çengelköy salatalığı değilim yani.
Aslı: Nasıl yani? Terbiyesiz!
Rasim: Ya geç kızım bu ayakları, geceleri yoga dersleri, açık yogacı mı var. Yoksa sen de şu yakalanan sapık yoga hocasına mı gidiyordun?
(Aslı iki-üç yudum su içer)
Aslı: Evet, ben de seni aldatıyordum ama benimki aşk, derinlerde kalan beni buldu, beni evrene geri sundu. Çocukluğuma indim onunla, sevmediğim babama sayesinde gittim sarıldım yıllar sonra. Anlatılamaz, yaşanır bunlar, sense bir thanks giving yemeğine bile gelmedin. Geldiğinde de hep babamla kütüphaneye çekilip sadece iş konuştun. Rasim: Benimki de aşk, lafa bak. Kiminle aldattın? Dur ben söyleyeyim, neydi adı, ha Tanju, çıtır yakışıklı oğlan.
Aslı: Bravo. Hiç değilse benimki acayip yakışıklı ve genç, seninki gibi iki ton poposu yok ve o kadın sadece senin imkânlarının peşinde ama unutma bu ev ikimizin üstüne Rasim.
Rasim: Yalnız bak, buraya kadar çok saygılı gittik, birbirimizin aşklarına hakaret etmeyelim, kaliteyi bozmayalım.
(Eller sıkışılır, boşanmaya karar verilir. Aslı odasına gider, Rasim kanepede birkaç bir şey içer ve... Aynı anda çığlıklar başlar.)
Aslı: Sen beni nasıl aldatırsın, Allah’ın çözünürlüğü yüksek aptalı!
Rasim: Konuşana bak, rezil kadın, hadi ben erkeğim, ya sen? Erdemden, hakkına düşen payı almamış yüz karası. Kızlarla Nişantaşı salataları, akşamüstü happy hour’ları...
Aslı: Tabi sen hep unhappy hour’lar geçirdin değil mi, ben evde sushi dersleri almış, yapmış, seni beklerken? Saat 1’de dönerken, arkadaşlarım “kocan Zıpkın Bar’da” diye bana mesaj atarlarken...
Anlamıyorsun, salak işte. Aptal adam, ağzından laf almak için uydurdum, Tanju gay!
Rasim: Kıskançlığı terapiyle bile giderilemeyecek, ruhi bunalım... Kırmızı saçlı Neslihan da nişanlı, bir ay sonra evleniyor.
(Bir an öyle kalakalırlar. Aslı ağlamaya başlar.)
Aslı: Sen beni sevmiyorsun.
Rasim: Seviyorum.
Aslı: Bir daha söyle.
Rasim: Seviyorum
Aslı: Bir daha
Aslı: Ben de seni sevgiiilllliiimmmmmm. Hadi gel koynumda uyu bu gece.
(El ele yatak odalarına giderler)
Aslı: Bir kedi yavrusu alalım mı aşkım?
Rasim: Boşver kediyi, çocuk yapmak daha eğlenceli.
Aslı: Kediye okey ama olayı abartmayalım, sadece koynumda yatabilirsin dedim, daha verecek çok hesabın var canım. Ne de olsa ben bir bankacıyım. Ha gerçekten sen geçen cumartesi eve neden 3’te gelmiştin? Sefil yaratık!
Dı end...
Paylaş