Paylaş
Tanıştırayım: Aleksitimi... Türkçe karşılığı ‘duygu sağırlığı’ ya da ‘duygu körlüğü’. En yalın haliyle duygulara sağır olmak, duyguları tanımamak, ifade edememek, söze dökememek.
Kimlerde, nasıl görürüz? “Konuşsana! Bir şeyler söylesene! Dilini mi yuttun be adam!” diye şöyle bir silkelemek istediğimiz insanlarda... Yani sevinçlerini, üzüntülerini, sevgilerini, öfkelerini belli edemeyenler.
Peki, neden? Liste başı çocukluk döneminde aile içinde yetersiz sosyalleşme, ilgi ve şefkat görememe! Sonra beyninin iki yarımküresi arasında iletişim noksanlığı. Bir de eğitim düzeyi düştükçe aleksitimi artıyormuş, çünkü duygularımızı ifade edecek kelimeleri bulmakta zorlanıyormuşuz. Erkeklerde daha sık görülüyor.
Neye göre tanı koyuluyor? 20 sorudan oluşan ‘Toronto Aleksitimi Ölçeği’ ile. Tedaviye gelince... Psikoterapi, tedavinin olmazsa olmazı.
5 adımda kurtulma reçetesi
Bedeninizi yumuşatın: “Fiziksel olarak kendinize ne kadar bakıyorsunuz?”, “Stres altındayken bedeninizle temas kuruyor musunuz?” Bu soruların cevabı önemli. Kaslarımız dışarıdaki tehlikelere karşı bedenimizi korur, adeta bir zırh görevi üstlenirmiş. Gençler size söylüyorum, büyükler siz anlayın! Mesela sınavdaki performansınız için kaygılanıyorsanız kaslarınız adeta düğüm olurmuş. Ve zamanla o gerginlik büyüyüp tüm sisteminizi gereksiz bir stresin içine sokuyormuş!
Düşüncelerinize izin verin: Hepimiz sabahtan akşama, akşamdan sabaha kurup duruyoruz. Kurmayacakmışız! Düşüncelerle boğuşmayacakmışız. Düşüncelerin gelip gitmesine izin verecek, beynimize, kendimize merhamet edecekmişiz.
Ruhunuzu besleyin: Doğa, sanat, estetik, güzellik... Ruha dokunan, ruhu iyileştiren ve besleyen her şey... Hepsinden her gün çokça lütfen!
İyi ilişkiler kurun: Kabuğa çekilmek de bir yere kadar dostlar. İnsan eş ister, dost ister, sohbet ister. İnsandan kaçmak yerine insanla olmak iyidir.
Farkında olun: Bu hayatta hepimizin acıları var, hepimizin hataları, başarısızlıkları var. Hepimiz kırıldık, döküldük, incindik. Ama ele gösterdiğimiz hoşgörüyü kendimize gösteremedik. Artık yeter! Biraz rahatlamayı, akışına bırakmayı, kabullenmeyi, “Bu yaşadığım zor bir durum. Kendime nasıl daha iyi davranabilir, nasıl rahatlatabilirim?’’ demeyi hak etmedik mi? Hoşgörü, iyilik, sempati, samimiyet lüften... Hem kendimize, hem çevremize.
Paylaş