Paylaş
Sosyal hayatı suyunu çekenler... Hal böyle olunca hepten yalnızlaşanlar... İşte bu sizin hikâyeniz...
Neden gireriz?
Bu aylar depresyona girmek için neden elverişli? Bir kere biyolojik koşullar uygun. Mevsimsel değişiklerle yılın belli zamanlarında hortlayan ve kendini tekrar eden duygu durum değişikliklerine ‘mevsimsel duygu durum bozukluğu’ deniyor. En çok kış aylarında vizyona çıktığı için de ‘mevsimsel depresyon’dan çok ‘kış depresyonu’ dillere pelesenk olmuş. Gün ışığının azalmasına bağlı, beynin verdiği tepkiyle hayat buluyor. Serotonin ve melatonin hormonlarındaki değişiklikler enerji ve ruh halindeki farklılıklara sebep oluyor.
Belirtileri neler?
Duyarsızlar, uykusu-iştahı tavan yapanlar ya da yerde sürünenler... Enerjisi çekilenler, oturduğu yere yapışıp kalanlar... Sürekli yorgan altında, uyku modunda takılmak isteyenler... Konuşmaya, anlatmaya, dinlemeye, iletişim kurmaya hali olmayanlar... Sosyal hayatı suyunu çekenler... Hal böyle olunca hepten yalnızlaşanlar... İşte bu sizin hikâyeniz...
Kimler risk altında?
Beyler, yine yırttınız. Kadınlarda erkeklere oranla dört kat daha fazla görülüyor. Kapalı mekânlarda çalışanlar, gece vardiyasında çalışıp gün ışığından faydalanamayanlar, ekvatora uzak ülkelerde yaşayanlar risk altında.
Doktor, derdime
bul bir çare...
İlaç tedavisi, ışık tedavisi, psikoterapi ve doktor uygun görürse D vitamini takviyesi kış depresyonunun şifası.
Kış uykusu modundan çıkmak için ipuçları
Depresyon ruhen ve bedenen zayıf olduğumuz anları kollar ve hemen işbaşı yaparmış. Öyleyse sağlam kafa sağlam vücutta olur diyor, kafayı da vücudu da sağlam tutuyoruz.
Söylenmekten, şikâyet etmekten yol yakınken vazgeçiyoruz. Yazdan, kıştan şikâyet; işten, eşten şikâyet... Bitmiyor, bölünerek çoğalıyor. O halde ne yapıyoruz? Güzelliklere odaklanıyoruz. Hayatı olduğu gibi, geldiği gibi kabul ediyoruz.
Hareket berekettir, spor yapıyoruz. Sporun serotonin ve melatonin hormonlarına on numara etkisini unutmuyoruz.
Karbonhidrata oturmuyoruz, mümkün olduğunca azaltıyoruz. Taze meyve, sebzeye veriyoruz coşkuyu.
Erken kalkan yol alır, bir de gün ışığı alır. Gün ışığından olabildiğince erken faydalanıyoruz, beynimizin duygusal merkezini uyandırıyoruz. Yükselen sesleri, mırıldanmaları, itirazları duyar gibiyim. Karı, kışı bahane etmiyoruz. Kar yağarken de orada, bir yerlerde güneş var. Çıkıyoruz, yürüyoruz, güneşi mi gördük 10 dakika bekliyoruz. Kendimizi şarj ediyoruz.
Yedi-sekiz saat uyku yeter de artar bile. Azı da,çoğu da zarar...
Bitmedi! Sevdiğimiz dostlarımızla vakit geçiriyoruz, hayata küçük molalar veriyoruz, tadı damakta kalacak gezilere çıkıyoruz. Yaşadığımız şehirde turist oluyoruz, yine yeniden keşfediyoruz.
Bir gün ışığından, bir de iletişimden enerji alıyoruz. İçimize, kendimize dönmeyi, tek başınalığı da unutmuyoruz. Ve dengede kalıyoruz. “Hayatta her şey dengeye bakar” diyor psikoloğumuz. Ve sohbetimize küçük bir uyarı bırakıyor: “Depresyon belirtileriniz iki haftadan fazla sürüyorsa lütfen bir psikiyatrın kapısını çalın...”
Paylaş