Paylaş
Son günlerde hepimizin dilinde aynı konu. Konuşuyoruz, tartışıyoruz, öfkeleniyoruz… ‘Annelik’ kavramını sorguluyoruz, okları babaya, aileye çeviriyoruz. Bu vicdansızlığa basit bir ‘loğusalık sendromu’ demek istemiyoruz. Ama öyle olabilir. Uzman Psikolog Yeşim Akıncı ile konuştum
Annelik Tanrı’nın kadına verdiği en kutsal hediye… Dünyaya bir bebek getirmek, ona hayat vermek muhteşem. Ama durum her kadın için aynı değil. Bebek sahibi olmak kadın yaşamındaki en büyük değişimlerden biri. Birçok kadın anne olduktan sonra “Bebeğime bakabilecek miyim?” diye endişeye kapılıyor. Ruhsal dalgalanmalar yaşıyor, fiziksel olarak güçsüz hissediyor. Bu durum ‘loğusalık sendromu’ olarak adlandırılıyor. Yeni doğum yapan kadınların yüzde 80’i bu sendromu yaşıyor. Loğusalık sendromu diğer bir adıyla ‘annelik hüznü’, doğum sonrası birkaç gün içinde başlayıp 7-10 içinde kendiliğinden düzeliyor ve genellikle tedaviye gerek kalmıyor. Bu sendromu yaşayan yeni annelerde bunaltı, sinir, ağlama, unutkanlık ve dikkat dağınıklığı görülüyor. Zaman içinde belirtiler kaybolup, anne kendini iyi hissetmezse durum ‘loğusalık sendromundan’ çıkıp başka bir boyuta geçiyor.
ERKEN YAŞTA ANNE OLANLAR RİSK TAŞIYOR
Doğum sonrası depresyonu ilk altı hafta içinde sinsice başlıyor ve birkaç ay içinde düzeliyor. Fakat 1–2 yıla kadar da sürebiliyor. İntihar düşüncesi normal depresyona göre çok daha az oluyor. Bu depresyonun doğum yapan kadınlarda görülme oranı yüzde 3 ile yüzde 20 arasında. Bu oran, ‘loğusalık sendromu’na göre bir hayli düşük. Ama geçmişte ruhsal sıkıntılar, evlilikle ilgili sorunlar yaşadıysanız, annelik için hazır değilseniz, doğum korkularınız varsa, ilk hamileliğinizse ve çevrenizden destek görmüyorsanız riskli gruptasınız demektir. Doğum sonrası depresyonun sadece psikolojik değil biyolojik nedenleri de var. Hamilelik döneminde yükselen östrojen ve progesteron düzeylerinin doğumla birlikte ani düşüşü depresyona neden oluyor. Geç başlayan doğum sonrası depresyonlarında tiroit bozuklukları da rol oynayabiliyor. Uzman Psikolog Yeşim Akıncı’ya göre erken yaşta hamile kalan kadınların doğum sonrası depresyonu yaşama riski yüzde 30 daha fazla. Geçmişte depresyon öyküsü olan kadınlarda risk yüzde 25, daha önceki hamileliğinde depresyon yaşayan kadınlardaysa risk yüzde 85. Doğum sonrası depresyonun en temel belirtileri; şiddetli hüzün ya da boşluk duygusu, aşırı yorgunluk, bebekle ilgili endişeler, bebeğe zarar verme korkusu, kendiliğinden ağlamalar, panik atak bellek zayıflığı ve iştahsızlık… Uzmanlar depresyon yaşayan annelere dinlenmelerini, bebek uyuduğunda uyumalarını, aile ve arkadaşlarından yardım almalarını, yürüyüş yapmalarını ve her gün düzenli olarak duş almalarını öneriyor. Kimi zaman intiharla sonuçlanan doğum sonrası depresyonu yaşayan kadınların eşlerine ve ailelerine büyük görev düşüyor. Bu dönemde, annenin çevresi ve özellikle de eşi tarafından desteklenmesi gerekiyor.
SEÇİL M.D BİN KADINDAN BİRİ
Doğum sonrası psikozu doğum sonrası depresyonun çok daha ağır bir türü. Uzman Psikolog Yeşim Akıncı’ya göre geçen hafta gazete manşetlerine çıkan ve evde bırakıp tatile gittiği bebeğini ölüme terk eden öğretmen anne Seçil M.D ‘doğum sonrası psikozu’ yaşıyor. Bebeğini çöpe atan, öldüren, ölüme terk eden anneler(!) bu psikozu yaşıyor. Yapılan araştırmalara göre ‘doğum sonrası psikozu’ doğum yapan her 1000 kadının sadece birinde görülüyor. Belirtileri bir hayli ürkütücü… Taşkınlık, halüsinasyon, bebeği ya da kendisini öldürerek acıya son verme isteği, bebeğin kendisinin olmadığını hatta doğum yapmadığını düşünmek… “Hastalığın en üzücü tarafı hastaların yüzde 4’ünde görülen bebeği öldürme davranışıdır” diyen Yeşim Akıncı; bebeğin sütten kesilmesini, anne ve bebek güvenliği için annenin hastaneye yatırılmasını ve hemen tedavi görmesi gerektiğini belirtiyor.
Anladım ki, annelik herkes için sandığımız kadar da pembe, mutlu bir durum değil! ‘Loğusalık sendromu’ diğer bir adıyla ‘annelik hüznü’ biraz daha yumuşak bir dönem. Yine de ‘annelik hüznü’ denmesi beni üzdü. Anneliğe hüznü yakıştıramadım.
Anne olmanın keyfini çıkarın!
Gebeliğin normal fizyolojik bir olay olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Eşinizden, ailenizden ve arkadaşlarınızdan destek alın.
Doğum öncesi eğitim gruplarına katılın.
Yürüyüşe çıkın, ılık bir duş alın.
Hissettiklerinizi ve yaşadıklarınızı günlük olarak not edin.
Endişelerinizi doktorunuzla paylaşın, gerekirse bir uzmandan destek alın.
Paylaş