Ebeveynlik krizi nasıl aşılır

Son zamanlarda “aman çocuğumun psikolojisi bozulmasın” derken, çeşitli krizlerden bir türlü kurtulamayan garip bir ebeveyn kuşağı olduğumuzu düşünüyorum.

Haberin Devamı

Emzirme, ek gıdaya geçiş, tuvalete alışma döneminden uyku eğitimine, kardeş kıskançlığından okul seçimine kadar, çocuğumuzun psikolojik gelişimi herşeyin önünde yer alıyor. Sonunda bir bakmışız ki metodlar arasında kaybolmuş, haliyle çocuğumuza sınır koyma ve rehberlik etmede kriz üstüne kriz yaşar olmuşuz.

Sanırım çoğumuz çocuk erkil aileleriz ama sizce de bu kadar kriz yorucu değil mi? Aklımdan geçenleri New York Üniversitesi’ nden Gelişim Psikolojisi bölümünde Doç. Dr. Selçuk Şirin’ e sordum.

Dijital çağda yaşıyoruz ve bizim nesil ebeveynleri gözlemlerken neler düşünüyorsunuz?

Bu çağda yeni çocuk bekleyenler, çocuğu olanlar çok iyi bilir. Ana babalık bilmediğiniz bir memlekette yol bulmaktır. En küçük bir rahatsızlık belirtisinde kendimizi acil serviste bulmak, her gelişme aşamasında internetten telefona koşarak olup biteni anlamaya çalışmak ebeveynliğin kaçınılmaz yanları artık. Modern dünyada anne babalık artık ciddi bir öğrenme işi. Anne babalar çocuklarını nasıl yetiştireceğini anlama çabası belki hep vardı ama bu ihtiyacın bizim kuşakla birlikte krize dönmüş durumda.

Haberin Devamı

Bizim kuşağın bir önceki nesilden farkı nedir?

Önce ‘bizim kuşağı’ tarif edeyim. Bizim kuşağın önemli bir kısmı köylerde yani kırsal kesimde dünyaya gözlerini açtı. Ülkenin % 75’inin köylerde yaşadığı bir ülkenin çocuklarıyız biz. Sonra hızlı bir göç ve kentleşme ile birlikte ülke nüfusunun % 75 kentlerde yaşar oldu. Bizlerin ebeveynlik dahil hayata dair öğrendiklerimizin ‘bağlamı’ yani kültürel iklimi “bizim oralarda” yani geçmişte olup bitmiş, şimdi olmayan bir yerde kaldı. Böyle olunca da özellikle çocuk yetiştirme gibi tamamen kültürel kodlarca belirlenen bir ‘beceri’ bizim kuşağın elinden alınmış oldu. Yaşadığımız kültürel savruluş sonucu herşey hızla değişirken ortada kafamız karıştığında başvuracağımız bir ‘kurallar kulliyesi’ de pek kalmadı. Kalanlar da zamanın yok edici çarpanıyla işlevsiz oldu. İşte bu nedenlerle ebeveynlik, yani ana-babaların çocuklarını nasıl yetiştireceklerini belirleyen davranışlar silsilesi, kültürel bir olgu.

Haberin Devamı

Aynı coğrafyada aynı kültürü paylaşan dedemle nenem evlendikten sonra ömürlerinin tamamını doğdukları yerde tamamladılar. Değişimin değil durağanlığın kural olduğu zamanda yaşayıp dedelerinden nenelerinden gördükleri gibi yetiştirdiler çocuklarını. Kuşaklar boyu sınanmış bir kurallar silsilesi ile çocuklarını topluma kazandırmanın huzurunu yaşadılar. Kendi ana-babalarından ne gördülerse onu uygulamak sorunlarının büyük bir kısmını çözüyordu. Ebeveynlik onların şahsi kararlarına bırakılmayacak kadar kamusal bir görev olduğu için, onlar kadar onların ebeveyni de süreçte rol oynadılar. Geniş bir ailede yaşamanın böyle faydaları vardı. Elbette bir noktaya kadar onların yaşamında da değişim vardı ama bu kural geleneğin geçerliliğiydi. Gelenek değişime direnebiliyordu. Özetle dedemle nenemin zamanında yani nüfusunun % 75’i köylerde kalanda yüzyıllardır şehirlerde yaşadığı için o zamanın ebeveynleri kendi koyduğu kurallardan ziyade kuşaktan kuşağa aktarılan kurallara uymanın rahatlığıyla ebeveynlik yaptılar.

Haberin Devamı

Bizim kuşağın ebeveynliğe gelince iş biraz sarpa saldı. Köyden kente gelmiş tarihin en hızlı bilgi dönüşümlerinden birine şahit olmuş kuşak bilmedikleri bir dünyada yaşayacak çocuklar yetiştiriyor. Artık kendi köyünden ya da mahallesinden eş bulanların sayısı giderek azalıyor. Geniş aile de geçmişte kaldı. Hal böyle olunca da geçmişten gelen çocuk yetiştirme kurallar ciddi anlamda yoruma muhtaç.

Anne babalarımızdan kalan kurallar silsilesi modern ve karmaşık kent yaşamında büyük oranda işlevini yitirdi. Elimizin altında olan kılavuz bu haliyle tarihi geçmiş bir yol haritası. Biraz gelenekten biraz kendimizden biraz da uzmanlardan yardım alarak yol yordam bulmağa çalışıyoruz. Çocuğun ruhsal, davranışsal ve zihinsel gelişimine yön verecek pek çok konuda farkına vararak ya da varmadan gün içinde karar verir bir ebeveyn.

Haberin Devamı

Deneysel çıkışlarla geçiştirilecek bir olgu, “televizyon yasak! Dayak yok!” demekle üstü örtülecek bir durum değil bu. Detaylı bir yol haritası, bütünlüklü bir ebeveyn kılavuzu gerek. Bizim kuşağın elinde geçmişten gelen böyle bir külliyat olmadığı için ebeveyn olarak yapmanız gereken kılavuzu biz yaşamaya koyulduk. Dört başı mamur bir değerler bütünü oluşturmak tek bir kişinin harcı olmadığı için de kuşak olarak çocuklarımızı yetiştirmekte epey stres yaşıyoruz. Ben bu duruma ebeveynlik krizi diyorum. Kendi yaşadıklarımızdan öğrendiklerimiz çocuklarımızı yetiştirmekte biraz değil oldukça yetersiz kalıyor.

Çocuk gelişimiyle ilgili bilgiler o kadar sık güncelleniyor ve gelişiyor ki; Ebeveynler sizce ne bu bilgileri nasıl yorumlamalı?

Haberin Devamı

Her ihtiyaç toplumda bir karşılık bulur. Ebeveynlik krizini gidermek için de her toplum kendi içinde çözümler üretiyor. Modern toplumlarda bu ihtiyacı daha ziyade uzmanlar, yani psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, tıp doktorları ve tabii ki öğretmenler karşılıyor. Örneğin Amerika’da Dr. Spock yazdığı çocuk yetiştirme kitaplarıyla o kadar ektili olmuştur ki koca bir kuşağa onun adı verilmiştir. Aynı şekilde Sears’ın ebeveynler için yazdığı kuşaklar halen en çok satanlar arasında. Hızla şehirleşen güney ve doğu toplumlarında ise uzmanlar kadar dini liderler ebeveynlere de nasıl anne-babalık yapacakları konusunda ciddi bir bilgi aktarımında bulunuyor. Aynı şekilde televizyonlarda etkin iletişim kuran pek çok yarı-uzman, örneğin Amerika’da Dr. Phil, Dr. Oz ve tabii ki Oprah çocuk gelişimi konusunda tahmin edeceğinizden çok daha büyük rol oynuyor. Türkiye’de batı ve doğu sentezini bu konuda da görmek mümkün. Bir taraftan uzmanlar ve TV kişilikleri ebeveynlik krizine çare olurken diğer taraftan dini liderler ve tabii ki öğretmenler ortaya çıkan boşluğu dolduruyor. Bütün bu kaynaklardan toplanan verilerle anne babalar yollarını bulmaya çalışıyor. Artık onlar da biliyor ki tek bir kılavuz, her çocuğa uyan ortak bir yol haritası yok artık bu kuşak için. Çocuğa, yaşanılan kültürel ve sosyal bağlama ve tabii ki zamana göre her çocuğa yeni bir harita çizildiği bir dönemde ebeveynliğin kendisi de doğal olmaktan çıkıp bir uzmanlığa dönüşüyor.

Aynı zamanda birden “bebek bakım uzmanı” veya “çocuk gelişimi uzmanı” kadar bilgi sahibi olan ebeveynler çıldırma noktasına geliyor. Sizce ebeveynlik krizi nasıl aşılır?

İşin doğrusu kalıcı bir krizden söz ediyoruz. Hayatın giderek karmaşıklaştığı, bildiklerimizin ömrünün giderek kısaldığı bir çağda ebeveynlik de hep yeniden öğrenilecek bir uğraş. Dolayısıyla üstesinden gelinecek bir sorundan ziyade insanı kamçılayan bir durumdan söz ediyoruz. Zor olduğu için kaçınılacak ya da bir başkasına devredilecek bir rolden değil her şeye rağmen bizim doğal olarak yapabileceğimiz insani bir durumdan söz ediyoruz. Bir başka ifadeyle bu krizi aşmak için mükemmel bir ebeveyn olacağım diye hem kendimize hem de çocuklarımıza eziyet etmeye gerek yok. Yeterince iyi bir ebeveyn olsak yeter de artar bile.


Yazarın Tüm Yazıları