23 Nisan kutlamalarını çocuklara bırakın

Geçtiğimiz gün çocukluk fotoğraflarıma bakıyordum. Albümün ilk birkaç sayfası okul öncesi döneme ait. Sonraki sayfanın tamamı ilkokul birinci sınıftaki 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ nda çekilmiş karelerle kaplı.

Haberin Devamı

Beyaz gömleğim, kırmızı fırfırlı eteğim ve tombul yanaklarıma olmayan dişlerim eşlik ediyor. Öğretmenim Emel Adak ise her zamanki güzelliğiyle bize oynadığımız ront ile ilgili komutlar veriyorken fotoğraf karelerinde yer almış. Türkmen kızı isminde bir oyun oynamıştık, daha dün gibi aklımda.

7 yaşındayım ve hakikaten de şiirde olduğu gibi neşe dolmuştum, coşmuştum. Hareketleri yaparken kendimi süper star gibi hissediyordum. Bir de sınıfımızı süslemiştik. Hızımı alamayıp kedi merdivenlerini, bayrakları kendi odama da asmıştım.
Sonra bu bir gelenek haline geldi. Her 23 Nisan’ da kardeşimle birlikte odamızı süslemeye başladık. Yani Çocuk Bayramı bizim evde amacına ulaşmış, evin çocuklarını gerçekten çok mutlu etmişti.

Gelin görün ki şimdi hissettiklerim çok farklı. Anlatayım;

Haberin Devamı

Tam 30 senedir okula gidiyorum ve 30 senedir çocuk bayramı daha doğrusu bayram kutlamalarıyla ilgili sorunlarımızın olduğunu düşündürecek çok şey yaşadım ne yazık ki… Sondan başlayayım.

ADIMINI DÜZELT! ORADA DURMA! BANA BAK! EEEH!

Çalıştığım kurumun yanında çok geniş bir alan var ve orada her sene tören kutlamaları yapılıyor. Töreni yönten öğretmenlerin elinde mikrofon olduğu için kimi nasıl azarladıklarını bangır bangır duyduk. Herkeste bir gerginlik, bir stres, kutlamanın amacının çok dışında bir tören algısıyla her şeyin “mükemmel” olması için minicik çocukları azarlayan yetişkinler… Sözüm ona Çocuk Bayramı.
Aylarca süren provalarda işitilmiş azarın haddi hesabı yok ve ter dökmekten sürekli hasta olmaları ise cabası… Sözüm ona Çocuk Bayramı.
Daha utandırıcı olan kısmı ise ebeveynlerin didişmeleri bence. Örneğin “benim çocuğum seninkinden daha yetenekli, oyunda baş dansçı benim çocuğum olmalı” gibi ve gururla gerilen sinirler… Sözüm ona Çocuk Bayramı.
Bu satırları okuyan eğitimci meslektaşlarım ne anlatmak istediğimi çok iyi anlayacaklardır. Burada politik odaklı bir yaklaşımdan çok çok öte, çocuk merkezliliği vurgulamaya çalışıyorum.

23 NİSAN KUTLAMALARINI ÇOCUKLARA BIRAKIN!

21 yüz yıldayız ve artık yeni çağın çocukları çok farklı. Onlar yine anneleri gibi kırmızı fırfırlı etek, babaları gibi kocaman papyonlarla dans etmeyi çok eğlenceli buluyorlar.
Ama değişen şey şunlar:
- Daha 2 yaşına varmadan tablet bilgisayar veya akıllı telefon kullanmaya başlıyorlar.
- Okul öncesi çağda spor ve sanat branşlarından en az birisiyle tanışıyorlar.
- İletişim ve organizasyon becerileri çok yüksek.
Bırakalım kendi dans koreografilerini kendileri yapsınlar.
Bırakalım, kendi yazdıkları şiirleri okusunlar,
Bırakalım, kutlama onların gönüllerince olsun.
Bu çağda ihtiyacımız olan şey çocuğun gerçekten çok eğlendiği anlar armağan etmekten başka bir şey değil.

Haberin Devamı

AYRIMCILIĞA SON VERMELİ

Özel çocukların özel durumları söz konusu… Sahnede veya baş rollerde sağlıklı gelişen çocukları görürsünüz. Sınıfın farklı gelişen bir öğrencisi varsa veya okulun özel eğitim sınıfının öğrencilerini aynı şekilde görmeniz pek mümkün değildir. İşte bu görmediğiniz çocukların da Çocuk Bayramını aynı özel ilgi ve teveccühle kutlama hakkı varken, yokluğu göze çarpmaz. Çarpamaz çünkü toplum olarak henüz bu hassasiyete ulaşamadık. Bu farkındalığa sahip olup, gereken duyarlılığı gösterenleri elbette ki tenzih ederim.

EBEVEYN OLUNCA 23 NİSAN DAHA FARKLI

Bu satırları hazırlarken tatlı bir telaş içindeyim. Oğlum Ata’ yı okuldan alacağım, daha sonra ise odasını süsleyeceğiz. Gömleğini, pantolonunu ütüleyeceğim, büyük bir hevesle… Kutlama başladığında ben de her ebeveyn gibi telefonumla fotoğraf çekmek için şekilden şekile gireceğim. O minik şiirini okurken %99 ihtimalle gözlerim yaşaracak, çantamdan mendil çıkaracağım. Sonra müzik başlayacak ve çılgıncasına istedikleri gibi dans edecekler. Duvarlarda yaptıkları resimler olacak. Kahkahalar atacaklar. Şakalaşmalarını izleyip, ben de güleceğim, her zamanki gibi…

Haberin Devamı

Çocukların mutluluğu için hizmet verirken, gönüllü olarak bunu yapanları unutmayayım. Ağır hastalıklara karşı mücadele veren, sağlığı risk altındaki çocukların bayramını kutlamak için hastanelere akın eden gönüllüler, SHÇEK’ in yuvalarında kalan çocukların bayramını kutlamak için kurumları ziyaret eden duyarlı insanlara çok teşekkürler.
Toplumların neye göre gelişmiş olarak kabul edersiniz bilmiyorum ama ben çocuğa ve eğitime verilen değeri ilk kriter olarak kabul ediyorum.

NEŞE DOLUYOR İNSAN

Biz ebeveynler diz çökerek, şekilden şekle girerek, gerekirse sahnenin önünde emekleyerek fotoğraf video çekelim. Öğretmenler olarak ise, çocuklara rehberlik edelim ama kutlamanın içeriğini çocuklarımız belirlemiş olsun.
Şu haliyle olup bitenler “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz.” Sözünün ötesine bir yerlerde…
Yine de, neşe doluyor insan, en masum haliyle, çocukça ümitlerle…



Yazarın Tüm Yazıları