Paylaş
Amalfi’nin “Aziz Andrew Katedrali” merdivenleri. Aziz Andrew, İsa’nın 12 havarisinden bir tanesi. Aslında basit bir balıkçı imiş. İsa’ya ilk inananlardan. Yunanistan’ın Patras kentinde çarmıha gerilmiş. Kemikleri 528 yılında Konstantinapolis’e getirilmiş ama oradan da 4. Haçlı seferi yağmasında 1208 yılında Amalfi’ye kaçırılmış. Amalfi’nin koruyucu azizi.
Amalfi Avrupa’nın en havalı kasabası ama bence İstanbul’un tarih açısından kardeş şehri olmalı. Efsaneye göre 4. Asırda Kuzey İtalyada muhtemelen Cenova’dan insanlar zenginliğini ve şanını duydukları Konstantinapoli’si görüp belki de yerleşmek için yola çıkmışlar. Tam bu denizlerde bir fırtınaya yakalanmışlar. Gemilerinin bir kısmı batmış bir kısmı ise kayalara çarparak zarar görmüş. Yöre kayalık ve dağlık. Tam bu kısımda akan nehir nedeni ile bir miktar düzlük var. Burada karaya çıkmışlar gemilerini tamir edip yola koyulacaklar. Tatlı su bulmuşlar, ekim için arazi ve limonata gibi bir hava. Bu insanların çoğunluğu Bizans sevdasından vazgeçip buraya yerleşmişler bir kısmı ise yollarına devam etmiş, İstanbul’a vasıl olmuşlar. Bizans ile ipek ticareti ve alışveriş Amalfi’lileri zengin etmiş ve Bizans idaresi altına girmişler.
Rivayete göre 27 Haziran 1544’te Barbaros Hayrettin, (İtalyancası Ariadeno Barbarossa) filosu ile Amalfi baskınına geldiği zaman gene müthiş bir fırtına patlamış ve gemilerin bir kısmı batmış. Bunun üzerine Barbaros, saldırıdan vazgeçmiş.
Her sene 27 Haziran’da bunu kutluyor Amalfililer. Aziz Andrew’un kafatasını taşıyan som altın heykeli her sene bu gün, Katedral’den çıkartılıyor, sokakları dolaşıyor, deniz kenarına kadar taşınıyor.
1920 lerde ingiliz aristokratları tarafından yeniden keşfedilen Amalfi sahilleri bugünlerde dünyanın sayılı turistik beldelerinden. Bizim ise hala anlamadığımız bir şekilde St. Tropez, San Remo gibi dünya beldeleri gibi sadece iki şeritli yolu var eski Bodrum gibi… Bir beldenin kalkınması için çok şeritli otoyol ve beraberinde getirdiği yoğun yapılaşma vesaire o beldenin çöküşünü hızlandırır. Bakınız Bodrum, Çeşme ve yeni kurban Alaçatı
İki mekanda, iki lokanta
Amalfi’nin Limonu meşhur. Kalın kabuklu, çekirdeksiz, sulu ve tatlı. Limonlu makarnayı ise çok özel bir mekanda yedim ve bayıldım.
Hotel Santa Caterina 1880’lerden kalan müthiş bir mekan. Limon bahçeleri arasından aşağı kadar yürüyor, dönüşte asansör ile çıkıyorsunuz.
Meşhur bir mutfağı ve sempatik bir şefi var. Şef, kulağa pek hoş gelmese de bir limonlu makarna yaptı ki aşık oldum. Limon rendesi ve suyu, zeytinyağı, sarımsak, krema, parmesan, fesleğen ve çeri domatesten ibaret.
Da Adolfo
Amalfi sahillerinin turistik kasabası Pozitano’dayız.
Uzaktan tek direğinde kırmızı balıklı tekne geliyor. İskele ucuna doğru ilerliyoruz. Güleç delikanlı denizci, “Sergio’ya geldiniz değilmi? Bekliyor atlayın” diyor, tekneye atlıyoruz. Yolda, koyu bir muhabbet:
Yıl 1966, Amerikalı talebe Lucille sırt çantası ile keşfedilmemiş yerleri ararken yolu Pozitano’ya düşüyor ve anında iki aşk yıldırımı düşüyor genç kızın kalbine. Pozitano ve yakışıklı balıkçısı Adolfo. Gel zaman git zaman evlilik ile sonuçlanan bu aşk hikayesi üç meyve veriyor. Sergio, Melanie ve Daniele. Adolfo ve Lucille’in aşk yuvaları ufacık bir koy, dik kayaların eteğinde minnacık bir kumsal. 40 yıldır karadan yolu, asansörü vesaire yok ve olmayacak. Bir İtalyan seyahat yazarının tabiri ile “L’Ultimo Paradiso” (Son Cennet).
Sergio ortak dostumuz Marco’nun buz beyaz şaraplarını kadehlere doldururken. Daniele mutfakta harikalar yaratıyor. Karidesli spagettimi kayaların üstünde yiyeceğim. http://www.daadolfo.com/
Paylaş