Paylaş
Kendi içimizde milyon tane sorumuz olsa da kırgınlık, kaygı, korku vs. ne derseniz diyebilin ama yine de ilerliyoruz.
Sizlere mümkün oldukça benim anladığımı anlatmamdan daha çok neyi nasıl anlamanız gerektiğini anlatıyorum. Bir okuyucum şöyle yazmış: “Sizi çok seviyorum ve hiçbir yazınızı kaçırmıyorum ama yazılarınızı okurken acı çekiyorum. O kadar devrik ve yazım yanlışı var ki”
Haklı olabilir.
Yazım yanlışları için özür dilerim ama benden devrik cümlelerimi düzeltmemi istemeyin :)
Ben o devrik cümlelerimden vazgeçseydim ortaokulda edebiyatım zayıf geldiğinde vazgeçerdim. Türkçe öğretmenim derdi ki kızım çok devrik cümle yazıyorsun. Lütfen bunu düzelt. Diğeri bana aşırı samimiyetsiz gelirdi ve anlamazdım. Ortaokulda baya zorlanmıştım. Üniversitede okurken ilk yıl Türk dili dersi vardı ve sadece kompozisyonla dersi geçebileceğimizi hocamız söylemişti. Ben o an kesin bu dersten kaldığımı düşünmüştüm.
Sınıfta tek iki kişi o dönem dersi geçmiştik. Hoca beni özel odasına davet etmişti. Ben devrik cümleyi bu kadar iyi kullanabilen birini tanımadım demişti. Gözlerimin için parlamıştı. O yıl haritama göre Jüpiter döngüsü yaşıyordum. Aynı ortaokulda üzüldüğüm ve zorlandığım şeyin aslında karşılığının bir ödülü gibiydi. Türk dili hocam, asla cümlelerinden vazgeçme dedi bana…Çok iyi bir roman yazarı olabilirsin diye devam etti cümlesine…
Bende işte böyle bir şey oldum sonrasında :)
Sizin için bir kusur olarak görülebilir ya da bir eksiklik. Bazınızın umurunda değil :)
Hatta bazen translate mi kullanıyorsunuz bir yerden çeviri mi yapıyorsunuz diye soruyorlar :)
O denli devrik yani :)
Rakiplerim tarafından bir de onla suçlanırım o konu çok başka…
Neyse devrik yazmak bir özür ise evet olabilir. Ama bana iyi geliyor. Okuyucumla daha iç içe hissettiriyor. Sanki yanınızda eşofmanlarımla oturup, bağdaş kurup sohbet ediyor gibi bir his…
Ama diğeri düzeltilmiş olan cümlem ise sanki kendim gibi değil…Süslenmiş, püslenmiş görücüye çıkmış gibi…
Neyse çok uzattım ama insan bazen kendini açıklamak zorunda kalabiliyor.
Çünkü sizlere çok önem veriyorum ve çok seviyorum. Buna sonuna kadar değersiniz.
Uranüs sen ne iş yaparsın dostum?
Uranüs 1781'de Herschel tarafından keşfedilmiştir. Sekiz yıl sonra Fransız ihtilali patlak verdi. 18. yüzyılda dünyamız Sanayi Devrimi ve Amerikan özgürlük Savaşı gibi birçok değişime sahne olmuştur. Uranüs’ün niteliklerini öğrendikten sonra bu gelişimlere sadece birer rastlantı demek zordur.
Uranüs’ün keşfi bile büyük bir bilimsel devrim sayılan teleskobun icadı sonrası gerçekleşmiştir. Sanki Uranüs kendi keşfine neden olacak buluşu önceden yaptırarak doğmuştur!
Uranüs’ün keşfiyle meydana gelen değişimler politika ve bilim konuları ile sınırlı değildir. Uranüs’ün ortaya çıkmasından sonra Güneş sisteminde sadece yedi gezegen bulunmadığının öğrenilmesi de başta mistisizm olmak üzere birçok alanda sarsıntı ve devrime neden olmuştur. Örneğin yedi gezegen ve yedi sayısı üzerine kurulu çoğu ökültik öğreti (ki bunlardan biri de astrolojidir) Uranüs’ü de kapsamına alarak yeniden yapılanmak zorunda kalmış, tam düzen kurulmuşken keşifler süreci yeniden başlamış; 1846 da -yani 65 yıl sonra Neptün, 84 yıl aradan sonra 1930'daysa Plüton’un bulunuşu ile eski temeller yeniden sarsılmıştır. Görülmektedir ki Uranüs’ün keşfinden sonra, çok kısa bir zaman içinde iki gezegen daha keşfedilmiştir!
Uranüs’ün yaptığı sarsıntılar astrolojide de garip sonuçlar yaratmıştır.
Örneğin Kova burcu da dahil olmak üzere kimi burçların önceki ve sonraki olmak üzere iki yöneticisi bulunmaktadır.
Eski çağlarda Ay tarafından yönetilen Yengeç ve Güneş tarafından yönetilen Aslan burcu dışındaki tüm burçların yalnız kendilerine ait bir yöneticileri yoktu; çünkü bilinen 12 burca karşılık 7 gezegen tanınmaktaydı. Bu nedenle bir gezegenin yönetici burcu iki burç üzerinden ortaklaşa takip edildi. Venüs gezegenin burcu hem boğa hem terazidir.
Merkür gezegenin burcu hem ikizler hem başaktır.
Mars gezegenin burcu akrep ve koçtur.
Satürn gezegenin burcu oğlak ve kovadır.
Jüpiter ise yay ve balığın yöneticiliğindedir.
Sonra Uranüs bulundu, Kovaya yerleştirildi ve yüzyıllardır yorumlara temel oluşturan Kova/Satürn ilişkisinin tam anlamı ile doğru olmadığı anlaşıldı! Artık Satürn Kovayı değil, yalnız Oğlağı yönetiyordu.
Ardından Neptün keşfedilip Balığa; Plüton ise Akrep'e verildi. Bu değişimden sonra eski yorumlar kuşku ile karşılanır olmuştu, çünkü yorumların yapılmasında kullanılan kaynak verilerin güvenilirliği üçüncü kez sarsılıyordu. Yeni gezegenlerin burçları yerine yerleştikten sonra eskiler görev yerlerini yine de terk etmedi ama isimleri tradisyonel yönetici olarak adlandırıldı. Yardımcı yönetici olarak geçti. Güneş sistemine baktığınızda 10 gezegen bulunduğuna inanılmaktadır. Oysa Zodyak’ta 12 burç var ve hala iki gezegen iki yerine dört burcu yönetmektedir.
Gerçekten bakıldığında merkür gezegeni nitelik açısından çok uyumlu ve yerinde olan ikizlerde muhteşem görülmektedir ama başak burcuna pek benzememektedir. Venüs gezegenine bakın oldukça terazi burcu ile özdeşleşmesine rağmen Boğa burcuyla büyük bir tanım içine girmemektedir.
Belki sistemimizde 2 gezegen daha var ve onlar ile karşılaşmamız bu çağda olabilir ve biz astrologlarda bu konuda yüzyıllar önce olan karmaşıklığı çözmek için uğraşabiliriz. Çünkü bu çağ astrologlarında zorlandığı bir çağ olacaktır.
O zaman diyecekseniz ki yaptığını yorumlar kuşkulu mudur? Zaten olasılık içeren yorumlar yapıyor ve tahminler içinde ilerliyoruz. Bizim söylediğimiz bilgiler sizlere ilk kez bizim tarafımızdan söylenmedi. Dünyada unutmayın ki söylenmemiş bir söz, düşünülmemiş bir fikir ve anlatılmamış bir hikâye yoktur. Hepimiz birbirimizin tekrarıyız. Sonuç itibariyle baktığınızda astroloji muazzam bir planda çalışıyor ve buna tüm kalbimle inanıyorum. Hayatımızı sonsuz bir döngü içinde dönüyor. Yüzyıllar sonrasındaki nesillere bu dönemde yaşadıklarımızı yazarak, videolar çekerek tahminlerimizi bırakacağız. Bu bir bayrak yarışı gibi.
Peki devam edelim;
Şimdi bu bilgilerin doğrultusunda Uranüs yeni yöneticisi kova ve eski yöneticisi olan Satürn bazında inceleyelim. Yani Uranüs çıkmadan önce Satürn kova burcunu yönetiyor deniliyordu.
Bakın çok ilginç değil mi?
Eski ve yeni çatışması içine giriyoruz. Astroloji aslında burada bile çalışıyor. Düzensizlik içindeki düzeni görebiliyor musunuz?
Uranüs anarşisttir, Satürn baskıcıdır.
Uranüs ani değişimleri yönettir, Satürn düzeni…
Uranüs yıka döke ileri gitmek için büyük bir güce sahiptir; Satürn ise durdurmak ve kısıtlamak için... Bu nedenle Kova'nın enerjisi, hızlı bir devinim ile tutucu ya da durdurucu bir etkinin karışımıdır. Yıpratıcı bir dinamiğe sahip bir akım biçiminde belirir; gergin ve çelişiktir ama ilginçtir de...
Bir burcu tanımak için mutlaka gezegenini tanımak durumundasınız. Çünkü genel olarak her burcun kimliği, polar yönünün ait olduğu element grubunun ya da bulunduğu dörtlünün karışımından oluşmaktadır. Bazı sınıflanmaları bilirseniz özelliklere yorum katarak gelecek hakkında tahminler yürütebilirsiniz.
Yarın devam edeceğiz :)
Yarın size kova burcunun kimlik kartından söz edeceğim. Bugün yazı çok uzayacak yoksa :)
Dedemin mektuplarını karıştırdım. Bakim Satürn kovaya geçerken ne yazmış diye;
Tarih:10.09.1991 (Satürn kovaya geçtiğinde yazmış)
“Akan zamanın, daha ve daha birçok olayın birlikteliğinde yaşamak var. Anlık, rastlantısal sulara akıp gitmek varken, yaşamı kıstas içine almak niye? Belki, aynı ayrıntıları bulamama korkusu…
Bu anı parçalarcasına bütünü koruma, bir o kadar da yok etme...
Bir şeyler olmalı, olabilmeli…
Dünleri hep yaşarken bir sonrakilere umutla bakmaya doğru...”
Satürn kova sürecinde bir umut var görülüyor…
Mutlu günler dilerim…
Paylaş