Paylaş
Işıl ışıl bir haftaya başlıyoruz. Yepyeni ve gökyüzünün tüm pozitif yansımasını üzerimizde hissedeceğimiz bir hafta olduğunu söyleyebilirim.
Pırıl pırıl Güneş, tüm aydınlığını haftamıza yansıtmaktadır. Ay ve Venüs’ün uyumu bizleri heyecanlı bir haftanın habercisi yapmaktadır. Her türlü harika şeyi dört gözle bekleyebilirsiniz. Havada sevgi ve dostluk var, ilişkilerin çok iyi sonuç verebileceği bir zaman dilimi.
Sabah saatlerindeki uyumlu halimiz öğleden sonrasında Satürn, Plüton ve Ay Düğümleri ile çarpıştığında işleri biraz gerginleştirebilir. Bu önemli bir dönemin başlangıcı da olabilir. Jüpiter tüm hafta boyunca tüm fırsatları önünüze sunarken şansınızdan da emin olmanızı ister. Kaygılarından uzak ve biraz daha gevşeyebileceğiniz bir hafta içindesiniz. Keyfini çıkartmalısınız. Eğer buna rağmen bir şeyler ters gidiyorsa kesinlikle bir yerler de ihtiras ve tutkularınızın kurbanı olmuşsunuzdur. Kendinize bunu sorun ve hemen bu alanı çözüme götürün. Gerçekten kendinizi iyi hissettiğiniz şeylerin uğrunda savaş verin.
Gelelim günün tavsiyeli hikayesine;
Adamın biri, ilk defa gittiği bir kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
- “Buraların yabancısıyım. Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum. Çok yakın olduğunu söylediler.”
Çocuk arabanın penceresini iyice açtıktan sonra:
- “Ben de buraya ilk defa geliyorum. Ama sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde.”
Adam, çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl anladığını sormuş ister istemez. Çocuk:
- “Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor musunuz?” diye gülümsemiş.
“Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten.”
- “İyi ama,” demiş adam.
“Bunların parktan değil de bir tek ağaçtan gelmediği ne malum?”
- “Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun koku gelmez”, diye atılmış çocuk.”
Üstelik manolyalar da katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsınız, fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da duyarsınız.” Adam, gözlerini hafifçe kısarak denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kâğıt para çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş onun kör olduğunu. Çocuk ise, konuşurken bir anda sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın kendisini fark ettiğini. Işığa hasret gözlerini ondan saklamayı çalışırken:
- “Üç yıl önce kaza geçirmiştim. Görmeyi o kadar çok özledim ki...
Sizinkiler sağlam, öyle değil mi?”
Adam çocuğun tarif ettiği yerde bulunan fırına doğru yönelirken:
- “Artık emin değilim. Emin olduğum tek şey, benden daha iyi gördüğün...”
Dememiz o ki; bazen bazı şeyleri görmüyor olabilirsiniz. Ya da görmeye değer bulmuyor olabilirsiniz. Duyarlı olun, hissedin. Çevrenizi anlamaya çalışın. Önünüze gelen fırsatları bir daha kaçırmayın. Aklınızı başınıza alın. Sürekli şikâyetçi tavırlar içinde olmak yakınınızdaki güzellikleri görmenize engel olabilir. Şunu unutmayın iyi bir ilişki kurmanın altın anahtarı karşınızdaki insanı öncelikle yansıttığı kişiliği ile kabul etmektir. Çünkü insanlar ancak kendilerini kabul eden insanları eleştirir, tenkitlerini dinler ve dikkate alırlar. İnsan değişen hava koşullarına rağmen hayatın her yönüyle güzel ve yaşanılabilir olduğunu irade göstererek ispatlamalıdır. Havayı yumuşatmak veya ürkütücü şimşekler çaktırmak sizin tercihinize kalmış...
Mutlu günler dilerim.
Paylaş