Paylaş
Ne kadar sade ve organik bir yaşama çekildik.
Kendimizi ve çevremizi korumak için muhteşem bir performans sergiliyoruz. Ama bir kısım bunu yaparken bir kısım hayatına devam etmek zorunda kalabiliyor. Metrobüslere binmek, otobüslere binmek ve işe gitmek zorunda olan bir kesim var. Bu göz ardı edilemiyor.
Hala çalışmak zorunda devam ediyor. Devam etmemiz gereken şartlar var ve bunu yapmak zorundayız. Ama keyfi için dışarı çıkan halen varsa diyebilecek pek bir şey inanın bulamıyorum. Sadece dayanmamız gereken süreç 9 Nisan’a kadar!
Düşünsenize, hele ki sağlıkçılar en zorunu başarmaya çalışıyor. Gönüllerini vererek her türlü riske rağmen hayatlarına devam ediyorlar ve bizlerin hayatlarımıza devam etmemizi sağlıyorlar. Tüm doktorlarıma, sağlık çalışanlarına ve eczacılara kocaman sevgilerimi gönderiyorum.
*
Bu virüs insanlığın ne kadar aciz olduğunu öğretti,
Başak burcunda olan insanlara ayrı bir saygı duyulması gerektiğini :)
Asıl dünya insanın kaderinin “cahillikle” mücadele olduğunu,
Hayatta aslında o anı yaşamak gerektiğini,
Evde çok güzel yemekler yapılabildiğini,
Sofrada bir arada oturmayı,
Hayattaki beklentilerimizi en aşağıya çekmeyi,
Bazen hayattaki beklentinin akşama yenecek yemeğin heyecanını yakalamak bile olduğunu,
Okunacak ne çok kitap ve izlenecek ne çok film olduğunu,
Temizlik yapmanın aslında çok güzel bir terapi olduğunu,
Sevdiklerimize sıkı sıkı sarılmayı,
Sadeliğin nasıl bir ferahlık olduğunu,
Ailenin en büyük şifa olduğunu…
Birçok şeyi çok şükür gördük…
Yani kısaca çok şükür bugünleri de gördük :)
Sizden haber bekliyorum.
Bu zor zamanda işten çıkarılan, kirasını ödeyemeyen, evindeki çocuğuna yemek bile almaya gücü yetmeyecek aileler olabilir. Onlara destek olalım veya en azından destek olunmasına vesile olalım. Çünkü bizler insanız ve "İnsan Olmak" bunu da gerektirir... Unutmayalım. Çevremize duyarlı olalım. Bu tarz destekte bulunun en şık hareketleri duyan, gören bilenler bana mail atsın. Köşe yazısında her gün bir örnek olarak paylaşalım. İnsanları onurlandıralım ve nasıl yardımlar yapabilirler fikir verelim. Bu süreci birlikte atlatacağız.
Bugünün gökyüzü konumlarına uygun bir film önerisi:
Ay bugün kova burcunda ilerliyor. Bu yüzden sizlere Danimarka sinemasından bir filmi öneriyorum. Yönetmenliğini Bille August'un üstlendiği 2018 yapımı Lykke-Per konusu itibariyle genç ve hırslı bir mühendisin projeleri, idealleri ve sevdiği kadın arasında kalıp yaptığı seçimleri anlatıyor.
Filmin hikâyesi, Nobel ödüllü Danimarkalı yazar Henrik Pontoppidan tarafından 1898-1904 yılları arasında, aynı adla yayınlanan sekiz ciltlik romanı temel alıyor. Yazarın yarı otobiyografik hikâyesi olan bu romanın film uyarlamasını başarılı bulduğumu söyleyebilirim. Film baştan sona bir Dostoyevski romanı gibi; Dereceli memurlar, çatı katında fakirlik çekip kirasını ödeyemeyen genç, kibirli zenginler, lüks evlerde yaşayıp piyano çalabilen ve 6 dil bilen kızlar, beyefendilerin olmazsa olmazı redingot, fakirlikten sokakta üşüyen genç adam vs. Filmin iki saati geçen süresi gözünüzü korkutabilir, uzunluğu yüzünden Danimarka’da 4 bölümlük bir mini dizi olarak yayınlanmış. Ancak film finalde oldukça dramatik şekilde bitiyor. Filmin beni etkileyen tarafı şansın bizlerin kararları ile belirlendiği gerçeğini aktarması oldu. Buna ihtiyacınız varsa izlemeniz tavsiye edilir.
Güneş Koç burcuna geçiyor…
İlkbahar döngüsü başlıyor. Yine çiçekler açacak, yine baharlar gelecek ve biz yine koşacağız…
Bu bize çok iyi gelecek. Sadece sabırlı olmalıyız.
Günün kıssadan hissesi;
Bir Şaman öğretisi şöyle der...
Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz.
Nehirler kendi suyunu içemez.
Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez.
Güneş kendisi için ısıtmaz.
Ay kendisi için parlamaz.
Çiçekler kendileri için kokmaz.
Toprak kendisi için doğurmaz.
Rüzgâr kendisi için esmez.
Bulutlar kendi yağmurlarından ıslanmaz
Doğanın anayasasında ilk madde şudur.
“Her şey birbiri için yaşar.
Birbiri için yaşamak, doğanın kanunudur. Eski çağlardan süre gelen bir anlayıştı bu. Bütünlüğü anlatırdı. Özü iki cümleydi.
"Ben biz olduğumuz zaman,
Ben olurum."
"Ben, ben olduğum için sen, sensin
Dememiz o ki; biz de birbirimiz için yaşayalım. Haydiii şöyle bir çevrenize bakının bakalım. Sizden mektuplar bekliyorum.
Mutlu günler dilerim.
Paylaş