Paylaş
Ahmet Hamdi Tanpınar der ki: “İnsan ruhunun en az sabır gösterdiği şey mutluluktur.” der.
Şöyle bir düşünelim; acıyı uzun süre taşırız omuzlarımızda, nefreti, kini yıllarca saklarız zihnimizin keseciklerinde, sabrederiz yoksulluğa, yolsuzluğa, amansız saldırılara…
Suratımızı asıp otururuz saatlerce, duyguları yaşarız yıllarca ama ya mutluluk?
Ona sabrımız yoktur; gelir geçer ömür misali bir an, ansızın…
Bulamıyorsanız gözünüzün önünde demektir.
Bir şeyi saklamak istiyorsanız en görülen yere koyun derler; çünkü insanların en az baktığı yer, gözlerinin önündeki şeylerdir.
Perdelerimizi kapalı tuttuğumuz sürece yokturlar, oysa perdelerimizi açtığımızda görür, camları açtığımızda kokusunu ciğerlerimize çekebilir ve dokunduğumuzda hissedebiliriz.
Bugün dolunayı daha güçlü hissetmeye başlayacağız. Güçlü hissetmek derken bu sizi endişelendirmesin. Daha fazla aksiyon almak istediğiniz artık karar vermek istediğiniz bir sürece ilerliyorsunuz. Bunun bir sonraki leveli malumunuz yengeç burcundaki yılın ikinci güneş tutulmasıdır.
Akşam saatlerine doğru Ay’ın güney düğüme yaklaşıyor olması ve Mars ile Merkür gezegenlerinin yengeç burcunda kavuşum halinde ilerliyor olması sizleri önemli bazı konuşmalara ilerletebilir. Hayatınızda bazı bitmesini istediğiniz şeyleri bitirmek isteyebilirsiniz. Şu an belki de sizi huzursuz eden şeyleri bulmak sizin için oldukça önem kazanabilir. Merkür ve marsın kavuşumu ciddi düşünce gerektiren bir dönem olduğunu fısıldamaktadır. Biri veya bir tek olay, düşünceyi duraklatmanıza neden olabilir. Engeller ve gecikmeler doğrudan hedeflerinize karşı geliyor gibi görünebilir, ancak belki sizden tekrar düşünmeniz isteniyor. Kaçırdığınız bir detay var mı? Verimsiz bir göreve devam mı ediyorsunuz?
Önemli bir sır öğrenebilirsiniz.
Düşüncelerinizde ne kadar odaklandığınızı fark edemeyebilirsiniz. Hayatınızın şu an sizi rahatsız edebilecek yönlerine bir kez daha bakın.
Günün Tavsiyeli hikayesine;
Uzun yıllar önce, uzaklardaki bir ülkede ‘Bin Aynalı Dağ’ denilen bir dağ vardı. Bu dağın zirvesine gerçekten de bin tane irili ufaklı ayna yerleştirilmişti. Herkes zaman zaman bin aynalı dağa çıkıp, ilginç görüntülere şahit olmayı ve daha sonra gördükleri hakkında arkadaşlarıyla konuşmayı isterdi. Bir gün, bu ülkede yaşayan küçük mutlu bir köpek, bu dağı duydu ve oraya gitmeye karar verdi. Dağın eteğine ulaştı ve sonra neşeyle yukarı tırmandı. Yorulmuştu, ama yeni şeyler göreceği için keyiflenmiş ve yorgunluğunu çoktan unutmuştu.
Aynaların bulunduğu zirveye geldiğinde kulaklarını dikmiş, kuyruğunu hızlı hızlı sallıyordu. Zirvede az kalsın hayretten dilini yutacaktı! Bin tane küçük mutlu köpek kendisi gibi kuyruklarını hızla salıyordu. Kocaman bir gülümseme gönderdi onlara. Karşılığında bin tane sıcak ve dostane gülümseme aldı. Mutluluğu kat kat artmıştı. Oradan bir türlü ayrılmak istemiyordu. Türlü türlü sevinç ve dostluk hareketleri yapıyor, yaptıklarının bin katı fazlasıyla karşılığını görüyordu. Nihayet gün karardı ve oradan ayrılması gerektiğini anladı.
Dağdan inerken kendi kendisine ‘Burası harika bir yer! Bu yere sık sık geleceğim’ diye düşünüyordu. Bu arada, aynalı dağın çıkışındaki anlamlı levhayı da okudu ve mutluluğu bin kat arttı…Aynı ülkede yaşayan başka küçük bir köpek daha vardı. Ama ilki kadar mutlu değildi. Huysuz ve mutsuzdu. O da o dağa gitmeye karar verdi. Dağın eteklerine gelip de yukarıya baktığında şikâyete başlamıştı bile. Gösteri yerini neden bu kadar yükseğe koyarlar, anlamıyorum ki!’ diye sızlana sızlana dağın tepesine kadar çıktı. Yorgunluk ve kızgınlığa şimdi bir de korku eklenmişti. Doğru ya bu dağın tepesinde kendisini kim bilir hangi hırsızlar, haydutlar bekliyordu! Aynaların olduğunu alana yaklaşırken, her an bir düşmanla karşılaşacakmış gibi başını aşağıya eğmişti. Kafasını kaldırıp da aynalara baktığında gözlerine inanamadı: Soğuk soğuk bakan bin tane köpek gözlerini onun üzerine dikmişti. Güya onlardan korkmadığını göstermek için hırlamaya, dişlerini göstermeye başladı. Aynı anda korkunç görünümlü bin köpek kendisine hırlayınca, korkudan ne yapacağını bilemedi ve dağdan kaçmaya başladı.
Aynaların olduğunu alana yaklaşırken, her an bir düşmanla karşılaşacakmış gibi başını aşağıya eğmişti. Kafasını kaldırıp da aynalara baktığında gözlerine inanamadı: Soğuk soğuk bakan bin tane köpek gözlerini onun üzerine dikmişti. Güya onlardan korkmadığını göstermek için hırlamaya, dişlerini göstermeye başladı. Aynı anda korkunç görünümlü bin köpek kendisine hırlayınca, korkudan ne yapacağını bilemedi ve dağdan kaçmaya başladı. Dağdan inerken kendi kendine ‘Burası korkunç bir yer! Bu yere bir daha asla gelmeyeceğim!’ diyordu. Huysuz köpek, o hızla ve korkuyla kaçarken, aynalı dağ hakkında bilgi veren levhayı ve üzerindeki yazıları görmemişti bile.
Levhada şöyle diyordu: ‘Ey yolcular! Sakın aldanmayın, gördüğünüz görüntüler sadece ve sadece size aittir. Aynı şekilde, hayatta başınıza gelen bütün olaylar size tutulmuş aynalardır. Onlarda sadece kendinizi, kendi duygu ve düşüncelerinizi görürsünüz…’
Mutlu günler dilerim.
Paylaş