Paylaş
Sizlere yine yan masadan bir haberim var.
Dün bu yazıyı yazmak için bir cafeye çöktüm çayımı aldım başladım yazmaya.
Tam yazıya konsantre olacağım yan masamda kıyametler kopuyor. Yazıyorum siliyorum yine olmuyor. Sonra ister istemez konuya vakıf olmak zorunda kaldım. Yanımda 19-20 yaşlarında iki tane genç, yeni evlenmiş ve karşılarında da 16-17 yaşlarında kızın kız kardeşi oturuyor.
Hararetli hararetli küçük kız ablasına diyor ki;
“Mutlu musun evi terk edip her şeyi birbirine katıp, babamın istemediği bir evliliği yaptığın için diyor”
Bu cümle üzerine yeni damat birden ses tonunu yükselterek kendine gel baban çok mu adam sanki diyor.
Müstakbel karısı o da yükseliyor kendi babasını o da bir güzel sayıyor, sövüyor.
Karşısındaki minik kız diyor ki bak abla bizde perişanız, bizde mutsuzuz ama böyle bir şey hiçbirimiz yapmadık, yapmayız da…
Yol yakınken gel ne olur eve dön babamdan özür dile diyor.
Müstakbel damat diyor ki ne diyorsun kızım sen “O benim karım” nereye dönüyormuş. Kız da kız kardeşine kocam hakkında doğru konuş diyor ve kocasının omzuna başını koyuyor. Bizim kız kardeş gözler dolu dolu bir şekilde abla hatanı anladığında çok geç olacak diyor. Damat bey diyor ki bak kızım başka bir şey konuşacaksan oturalım ama konuşmayacaksan biz gidelim diyor. O da ona evet aşkım diyor.
Neyse bir müddet sesler iniyor ve bende yazıma konsantre olmaya dönüyordum ki,
Bu yaşı küçük ama aklı büyük olan kız kardeş uzlaşmaya gidemeyeceğini anlayınca kahve söyledi kendine sonra sohbete başladı. Damat beye iş nasıl dedi. (Tam ne yaptığını anlamadım) Akşamları çalışıyorsam 4 günü iznim var dedi. Bu muhteşem bir durum dedi. Gidiyorum film izliyorum tüm gün bitiyor zaten dedi. Ayda 1.850 TL alıyorum mis gibi dedi. Zaten karım evde yalnız kalamıyor diye bir cümle ekledi. Diğer odadan diğer odaya geçerken korkuyor zaten, beni bekliyor dedi. Ben olmadan evde kalamıyor, bu sırada kız da mırıldandı damat beyimize sarıldı.
Aman dedim birden kafam refleks yaptı. Hiçbir şeye dönüp bakmak istemedim ama şu son cümle beni benden aldı. “Odadan odaya geçememek nasıl bir durum”?
Hatun nasıl bir hatun acaba diye dönüp bakmak istedim. Evin içinde oda değiştiremiyormuş korkuyormuş. Ama evi terk etmekten korkmamış. Koskoca babayı karşısına almaya korkmamış. Yine de dedim olur olur herhâlde. Empati yapmaya çalıştım. 35 yaşındayım hala babam aradığında ayakta telefon açarım. İlk zillemesinde telefona cevap veririm. Neyse onu bunu bırakalım da yan masadaki damadın gurur duyuşunu görmeniz lazım. Daha fenası damat bey onu bir odadan diğer odaya geçirerek kendini acayip güçlü hissediyor. Kız evden kaçmış gitmiş maalesef tatsız bir yuva kurmak zorunda kalmış. Ama damat evde onu diğer odaya geçirmenin haklı gururunu yaşıyor.
Yani hikâyenin neresinden tutsak elde kalacak. Benim daha fazla dinlemeye kalbim kaldıramazken kız dönüp oğlumuz olursa adı “kahraman” olsun demesiyle kız kardeşle aynı anda “çüş” diye masa da bağırırken kendimi buldum. Allahtan kız kardeşin sesiyle benim ses karıştı.
Ben yan masada olan bu duruma açıkçası çok şaşırmamakla mütevellit bu yan masalardan çok olduğunu bilen biriyim ama neden diye defalarca kendime sordum. Topladım pılı pırtı aldım her şeyimi çıktım arabaya kadar yürürken düşündüm taşındım.
Biz nerde hata yapıyoruz?
-Bu kız neden bu evi terk edip babasından kurtulmak pahasına kendini bu düzene layık görmüş.
-Neden okumak istememiş?
-Okusa işe yarayacak mıymış?
-Peki bu delikanlı hangi aile de büyümüş acep?
-Bu çocukları neden bu kadar evlerinden uzaklaştırıp kendilerine bu küçük yaşta bu hayatı kurdurtacak bir denge oluşturmuşlar.
-Bu anne-babaların yaptığı bu döngü bu gençlerin anne baba olmasıyla devam mı edecekti?
-Bu çocukların şansı var mıydı bu hayatta?
Ya da aman “bana ne ki” diyerek çekip gitmek miydi?
Gerçekten bu düşünceler çok yorucu. Yaşam insanları her alanda ve her konuda bir şeyleri deneyimleniyor. Yıllar sonra bu kızcağız belki elinde bir çocukla babasının kapısına dönecek. Bir odadan bir odaya gidemeyen nazlı kız amazon gibi bir şehirden bir şehire gitmek durumunda kalacak. Kendini kahraman ilan eden damat bey belki birkaç yıl sonra kendine başka bir kahramanlık duygusu bulacak. Sevgiler, evlilikler ve nice evlatlar böyle tükenip gidecek. “Şimdi diyeceksiniz ki Aygül Hanım amma da karamsarsınız. Ne biliyorsunuz çocuklar belki mutlu olacak?
-Ön teker nereye giderse arka teker de oraya gider dostlar. Bir şeyin nasıl ve ne düzgünlükte başladığı o kadar önemlidir ki…Yanlış bir hayat doğru bir sonuç maalesef vermedi, vermiyor.
Sonra önümüzdeki 10 yıl sonra Satürn döngüsü geldiğinde bu küçük hanımefendi ben şu burçtanım hayatım ne zaman düzelecek diye soracak. Neyse siz de içinizden bu Aygül Hanım hep masa dinliyor demeyin. Ben dinlemeyi seviyorum hepsi bu…
İyi bir dinleyiciyimdir J Siz de dinleyin…
Geçmişi bana gösterebilir misin?
Dünyamızda bugün bilim bize bir düşünce tarzı vermiş durumda. Fizikte Etki-Tepki dediğimiz bir olay var. Yani ben bardağı elinden bırakırsam yere düşer. Sonuç insanoğlu kendi dışında insan aleminde hiçbir şeyi değiştiremiyor. Çünkü etki tepki çalışmıyor insanların aleminde.
“Anneme karşı kızgınım, çünkü çocukluktan beri beni ihmal etti…”
Anneniz sizin yaratacağınız bir mucizeden sonra sizden özür dilemeyecek. Annenizi değiştiremeyeceksiniz.
“İş arkadaşıma gıcık oluyorum çünkü az iş yapıp çok yapıyormuş gibi satmaya çalışıyor…”
İş arkadaşınızı bir mucizeden sonra çok iş yapan mütevazi birisi haline getiremeyeceksiniz.
Sizi birilerini affedin ya da size yapılanları unutun demeyeceğim. Biliyorum ki insan kendini “haklı bir kurban” olarak hissettiğinde daha tahammülü oluyor. Haklı bir kurbanı oynamak güzel geliyor. Tutunduğunuz şeyi bırakın diyemem ama şunu sorabilirim.
Geçmiş nerde? Parmağınızla gösterebilir misiniz?
Kafanızda…
Gösteremediğimiz şeyler bizi mahvetti biliyorum ama gelin artık bir şeyleri bırakalım…
Bu hafta hayatınız da gerçekten bir şeyleri nasıl bırakabildiğinizi gözlemleyeceksiniz. Yarın ki terazi dolunayı yazısını tamamladım. Yarın aynı saate köşe başında sizi bekliyor olacağım. Dolunay hislerimizi konuşacağız.Okuyalım, okutalım dostlarım.
Sevgiler…
Paylaş