Paylaş
Haftanın ortasında çiçek gibi açtığınız harika haberlerle kahkahalar attığınız bir gün olsun dilerim. Fazlamı abarttım bilemedim ama böyle bir giriş yapmaktan bir şey kaybetmem diye düşündüm. Hayallerin sınırı olmaz…
Kendinizi sabırsız ve telaşlı bir ruh halinin içinde kendi korkularının tuzağına düşmüş biri gibi hissediyor olabilirsiniz. Sürekli aynı şeyleri neden yaşıyorum diye sorarken birden yükselip
“Yahu anladık, hadi sürekli aynı şeyleri yaşıyorum neden bir türlü bunu sonlandıramıyorum” diye sorarak başlıyor da olabilirsiniz.
Bunlara hemen kapılmayın. Hayat bu düşe kalka demiş şair. İnsan bir kere kalkmayı öğrenmesin…Sonra çok güzel yürüyor.
Yaşam yolculuğu enteresan bir serüven. Dün elime dedemin kucağında olduğum bir bebeklik resmim geçti.
40 günlük bir bebekle resim çektiren dedem bana resimde öyle değişik bakıyor ki.
Çevremde herkese sordum, herkes normal baktığını söyledi ama sanki öyle değildi.
Böyle hem yakın tutmak istiyor hem de uzaktan şaşırtıcı bir objeye bakar gibi bakıyordu. Hem gözleri ıslak hem gülüyor gibiydi. Hem çok sarılmak istiyor hem de çok sevmekten korkuyor gibiydi. Gözleriyle hoş geldin hanımefendi dediğini anlar gibisiniz ama dökemediği bir şey var gibiydi duygularına.
Resim öyle hoşuma gitti ki…
O resimden sonra tarihleri kurcaladım ve dedemin arşiv yazılarını döktüm. Benim doğumumdan sonra bir şey karalamış mı bir yerlere diye baktım. İlk torunuz neticede o bakıştan bir şey çıkacaktır dedim. O resmin çekildiği tarih ile aynı gün yazdığı yazıyı paylaşıyorum size.
27-05-1984
“Bir şeyler düşünüyorum. Düşünceler yumak yumak eski iplik.
Yeniden düşünüyorum. Doğumu düşünüyorum, ölümü düşünüyorum.
Bu seferde varlığın anlamı ve önemi devreye giriyor, çatal kazık oluyor yere geçmiyor.
Bir ömür, yıllar önemli değil.
Kendine uğramadan yaşar mı?
Yaşarsa yaşamış sayılır mı? Kendine uğradığında, kendinde kaldığında suçlu mu sayılır?
Kime karşı suçludur?
Neden? İnsan inandığıdır halbuki…
Kalpten kötülükler, elin ele, dudağın dudağa değmesiyle atılabilir. (Williams) Sizi, sizi anlayan bir arkadaş yaratır. (Rolland) İnsan çevrenin yaratığı değil, çevreyi yaratandır. Sadece yeteri kadar sevebilirseniz, dünyanın en güçlü insanı olabilirsiniz. (Fox) İlginç olan, en iyiyi yine en iyiyi isteyenin olur. Nesneler değişmez, biz değişiriz.
Karışık duygular yaşıyorum ve aklıma en önemli tavsiyeler geliyor.
Diyeceğim şu ki, elindeki müspet verileri sağlam tut, onların ışığında yeni şeyler görmeye gayret et. Ama sakın olasın kerat cetvelini gevşetme, acabalardan kaçın. Biraz da felsefe okumanı, bilhassa okumanı tavsiye ederim. Zira bütün ilimlerin babası felsefedir. Büyük bir adam olacak gibi duruyorsun. Olmasan ne olur onu da bilmiyorum. Benim köklerimden gelen bir evladın aydın birisi olmasını isterim. Olmasan da problem değil. Sağlıklı ol, adaletli ol, insan ol. Bu bile yeter. Âmâ o kara gözlerde bir naiflik, bir insanlık gördüm gibi hanımefendi. Bu beni etkiledi.
Senin sevginin varlığını hissetmek beni bu dünya üzerinde biraz daha kaygılandırmış olsa da bu kaygının ileride bana çok büyük güzellikler getireceğini de görüyor gibiyim sanki.
İyi geçineceğiz gibi…”
Gördüğünüz üzere cümleye “diyeceğim şu ki” ile girmek bizde genetik J
Bu arada ne güzel geçiniyoruz dedeciğim…
Yokluğunla bile geçiniyoruz…
Mutlu günler dilerim.
Paylaş