Paylaş
Bugün karşınıza çıkan her olaya karşı fazlasıyla meraklı davranabilir ve işin içindeki her şeyi çözmek isteyebilirsiniz. Bugün atacağımız uzlaşmacı ve işbirlikçi yaklaşımlar sayesinde geleceğe yönelik ciddi başarılar elde edebiliriz. Bu etkiler altında iken aynı zamanda daha idealist ve geniş görüşlü olacağız. Başkalarıyla fikir ve vizyon paylaşmak konusunda daha hevesli davranarak yeni başarılara dahi imza atabiliriz.
Ancak Mars'ın verdiği yüksek potansiyelli enerjiyi kontrol edemezsek yaşadığımız yoğun duygular bizleri ruhsal anlamda büyük bir çöküntüye de götürebilir. Kendinizi hiç olmadığınız kadar sabırsız, heyecanlı, agresif ve atılgan hissedeceğiniz bugün de duyguları ve düşünceleri toparlamak erdemli kişiler için zor olmayacaktır.
GELELİM GÜNÜN HİKÂYESİNE ;
Bir padişah Hızır’ı görmek istiyordu, bunun için tellallar çağırttı:
-kim bana Hızır’ı gösterirse; onu armağanlara boğacağım, dedi.
Birçok çocuğu olan fakir bir adam, bu işe talip oldu. Karısına dedi ki:
-hanım, ben padişaha Hızır’ı bulacağımı söyleyip ondan kırk gün müsaade alacağım. bu kırk gün için, size ömrünüz boyunca yetecek yiyecek, içecek ve para alırım. kırk günün sonunda Hızır’ı bulamayacağım için benim kelle gider ama siz rahat olursunuz.
Adamın karısı kanaatkâr biriydi.
– Efendi, biz nasıl olsa alıştık böyle geçinmeye, bundan sonra da idare ederiz, vazgeç bu tehlikeli işten, dedi.
ama adam kafasına koymuştu. Padişaha gidip Hızır’ı bulacağını söyledi. bunun için kırk gün izin istedi. Hızır’ı bulmak için koşuşturacağı kırk gün zarfında ailesinin geçimi için sarayın ambarından tonlarca yiyecek, içecek ve nakit para aldı. Bunları evine teslim edip kırk gün ortalıktan kayboldu. kırk günün bitiminde padişahın huzuruna çıkıp her şeyi itiraf etti:
-Benim, Hızır’ı falan bulacağım yoktu. Ailece sıkıntı çekiyorduk, Hızır’ı bulacağım diye sizden dünyalık almak istedim, dedi.
padişah buna çok kızdı:
-padişahı kandırmanın cezasını hayatınla ödeyeceğini hiç düşünmedin mi? diye bağırdı.
adam da her şeyi göze aldığını söyledi. bunun üzerine padişah yanında bulunan üç veziriyle görüş alış verişinde bulundu.
birinci vezire sordu:
-padişahı kandıran bu adama ne ceza verelim?
-efendimiz, bu adamın boğazını keselim, etini parçalayıp çengellere asalım.
bu sırada beliren nurani bir genç, vezirin sözleri üzerine şöyle dedi:
-küllü şeyin yerciu ila aslihi.
Padişah ikinci vezirine sordu:
-bu adama ne ceza verelim?
-hükümdarım bu adamın derisini yüzüp içine saman dolduralım.
Ansızın ortaya çıkan genç yine:
-küllü şeyin yerciu ila aslihi, dedi.
Padişah üçüncü vezire sordu:
-ey vezirim sen ne dersin? beni kandıran bu adama, ne ceza verelim?
-padişahım, bu adamı affedin. Size yakışan, sizden beklenen budur. bu adam önemli bir suç işledi ama sanıldığı kadar kötü biri değil, çoluk çocuğunun rahatı için kendini feda edebilecek kadar iyi yürekli.
Nurani genç yine söze karıştı:
-küllü şeyin yerciu ila aslihi.
Bu defa padişah o çocuğa yöneldi:
-sen kimsin? İkide bir tekrarladığın o laf ne demektir?
Genç cevap verdi:
-senin birinci vezirinin babası kasaptı; onun için kesmekten, etini çengellere asmaktan bahsetti, aslını gösterdi. İkinci vezirin babası yorgancı idi; yorgan yastık, yatak yüzlerine yün, pamuk doldururdu. o da babasına çekti. Üçüncü vezirin ise babası da vezirdi; o da soyuna çekti, büyüklüğünü gösterdi. Benim söylediğim söz “her şey aslına döner.” demektir.
Vezir istersen (üçüncü veziri göstererek) işte vezir, hızır istersen (kendini göstererek) işte Hızır, bu adamı mahcup etmemek için sana göründüm, dedi ve kayboldu…
Paylaş