Paylaş
“Aygül hanım merhaba;
Maddi dünya kaynağınız değil diyorsunuz geçim sıkıntısı desek, tabii ki zor ama kölesi olmayın dersiniz, astroloji size yön gösterir dersiniz, bilim değil ama saygı duyun dersiniz. Eleştirilmeye tahammülünüz yok artık geçiştirme yazılar yazıyorsunuz ve merak ediyorum. Ethem hocanın geçmiş günlerinden şimdiye sirayet yazı bulabilir misiniz?”
*
Anlaşılan bu aralar yazmak istediklerimi doğru anlatamadım. İnsanız neticede, bizde çok süper değiliz. Ya da her gün aynı performansla yazılar çıkartacak da değiliz. Gündem belli, kaygılar belli endişeler belli. Her eleştiriye saygım sonsuz ama “geçiştirme” cümlesine kırıldım.
*
Bu köşe yazısını gazeteye yazmak için sadece 5 saate yakın bir zaman harcıyorum. Başlıyorum bir yerden olmuyor mesela…
Gökyüzünün anlık haritasını açıyorum bakıyorum, belirli hesaplar yapıyorum.
Sonra diyorum ki…
Ay, bugün ikizler burcunda ilerliyor ve Neptün’e kare yapıyor. Ben en iyisi dünya genelinde korona virüs hakkında iyi giden bir ülkenin yaşam biçiminden bahsedeyim ki şu an kırılan hayallere bir umut yaratmış olayım diyorum. Sonra gidiyorum korona virüsle ilgili makaleler okuyorum. Ondan sonra yabancı kaynakları araştırıyorum. Bunların içinde en iyi gidenin Güney Kore olduğunu bulunca neden olduğunu ve ne alanda başarılı olduklarını bulayım diyorum. Ama size Ay, Neptün’e kare yapıyor diye yazmıyorum. Çünkü bunu size hissettirmek istiyorum. Bu şekilde yaşam içinde birinin sizi anlaması fikrini sevmenizi istiyorum. Bu köşe yazısında mantık ve sistem bu şekilde işliyor.
*
Birkaç gün önce sizlere yazdığım pehlivan hikayesi, Ay boğa burcundayken yazıldı. Güçlü hissetme istediğimizin en yüksek noktada olduğu bir anda size sunulan bir yazıydı.
*
Bu köşe yazılarının altında genel bir matematik var. Haftanın 5-6 günün içindeki her 5 saati size ayırıyorum. Yani haftanın 5 çarpı 5 yaparsak 25 saati sizin. Aklımı, ruhumu ve dikkatimi size veriyorum. Sizleri aydınlatmak için elimden gelen çabayı gösteriyorum. Ayrıca şunu belirtmek isterim ki bu benim tercihim. Bana dayatılan bir şey yok. Ne zaman istersem yazabilirim ama ben sizler için bu istikrarı korumayı canı gönülden yapıyorum. Yani bildiğiniz bu yolda gönüllüyüm…
*
Tabi bazen bu size yeterli gelmeyebilir, belki de beğenmezsiniz ama geçiştiriyor demek insanın kalbine bıçak saplanması gibi bir şey…
Şimdi kızacaksınız!
Aygül hanım bir kişi böyle mail attı diye niye bizi de üzüyorsunuz diye,
Eee, benim hakkım yok mu üzüldüğüm, incindiğim zamanlarımı bu köşedeki dostlarıma anlatmaya…
Her türlü eleştirin.
Eleştiri beni mutlu eder ama geçiştirmek kabul edebileceğim bir şey değildir.
Astroloji bilim değil ama saygı duyun diyorsunuz, demişsiniz…
Evet, maalesef bilim değil ama bilim olacak. Şu an için değil demek istedim. Yaptığım işe saygı duymasam bu kadar inanmasam neden böyle bir gayret harcayayım. Astroloji bir zamanlama sanatıdır. Bunu anlatmaya ve her gün bir savaşçı gibi karşıtları ile mücadele etmeye devam ediyorum. Astroloji, insanı nasıl bir şekilde tükenmiş ve umutsuz benliğin ötesine geçiriyor bunu ispatlamaya çalışan bu alandaki bir araştırmacıyım.
Öyle bir dönem içindeyiz ki; Nefretin sevgiye üstün olup olmayacağını bilmediğimiz bir dönemdeyiz. Âmâ sevgi kazanmalı, kazanacak bu böyle olacak.
Bilim ilerliyor ama insan ruhunun anlaşılması ve iyileşmesi geri kalıyor.
16.12.2019 Yılında sizler içinde yazdığım yazıyı okumanızı ve değerlendirmenizi rica ediyorum.
https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/keyif/dunya-2020-yilina-nasil-girecek-41397849
Okuyun ve okutun.
Ethem hoca ne diyor?
Dedem 8 yaşındayken sıtma salgınına yakalanmış. Bu süreci şöyle tanımlıyor.
Ateşim çıkardı bir odaya gönderirlerdi, üstüm çıplak öyle beklerdim ateşim düşsün diye.
Sonra eğitime baya ara vermek zorunda kaldım. O sırada çok kitap okudum. Nefes darlığı yaşadım. Okaliptüs ağaçlarının altında onlarla konuştum. Sonra o ağaçlar benim sevdiğim oldu. Nefesim oldu der..
*
Elimde tek olan bir röportajı var onu da amcam kendi şahsi kanalına yüklemiş sağ olsun. Linkini bırakıyorum: https://youtu.be/jhWLuyhcIb0
Vefatından 7 ay önce çekilmiş elimizdeki tek görüntüsü. Onun ağızından dinleyin.
Röportajın içinde geçen ifadelerden birkaçını ilginizi çekmesi adına paylaşayım.
-"Ben kitaplarla değil ağaçlarla yetiştim. Yapımda ağaçlık var. Sağlamlığımı da onlara borçluyum."
-"Ben kendini doğuran bir adamım. Hiç kimsem yok benim. O yalnızlığın bana verdiği bir yürek var."
-"demek ki bir şeyler yapmışım. Bir şeyler olmuş. Bunu biraz deliliğime biraz da deneyimime borçluyum."
Ethem dedenin sunucuya mesajı da şu: "Gönül adamı olarak kalın. Sır burada!"
Bilmem işte, öyle.
Mutlu günler dilerim…
Paylaş