Paylaş
Ekim ayının son gününden herkese Merhaba. Ay Balık burcunda hareket etmeye devam ediyor. Aynı zamanda Merkür'e yaptığı olumlu açı ile duyguları ifade ederken kendimizi daha kolay anlatabileceğimizin mesajını veriyor.
Bununla birlikte, akşam saatlerinde alışılmadık derecede ciddi veya savunma amaçlı bir zihin çerçevesi içinde olabiliriz. Harika öğretmen olan Satürn'le engellenme hissi yaşayabilir, sonuçta kendi iyiliğimiz için yavaşlamamızı hatırlayabiliriz. Yani bir şeyler bize engel oluyor ya da baskı yaratıyor gibi geliyorsa bu noktada canınız sıkılmasın. Sorumluluklar ya da endişeler ağırlıklı olarak zihnimizde unutkanlığa neden olabilir.
Venüs ve Vesta, Terazi burcunda kavuşuyor. Çok âşık olabileceğiniz biriyle karşılaşabilirsiniz. Ya da eskiden âşık olduğunuz biri karşınıza çıkabilir. İlişkilerimize olan bağlılığımızdan veya bu ilişkilerimize daha da tutkuyla bağlı olmaktan zevk alabiliriz. Yani aslında bu durum içinizde size o aşk ve sevgi tutkusunu yaşatan kişiye özlem duydurtabilir. Belki de hayatınızda geliştirdiğiniz aşırı kontrol, yıllar içinde O’nun varlığını size unutturmuş olabilir. Bugün sadece zevk aldığınız durumlara odaklanan ve çalışmayı reddeden biri olmayın.
Geçmiş ilişkilerimizin gündeme gelmesi söz konusu olabilir. Bugün Ortaklık konularına odaklanmalıyız. Herhangi bir sosyal ya da sanatsal yöne odaklanmak için iyi bir gün. Sanatsal anlam veya sosyal etkileşim gerektiren projeler için de çok faydalıdır.
Gece saatlerinde Ay, (Satürn-Kiron) karesinin tetikleyecek ve duygusal açıdan yaralanmalara ya da streslere dürtüsel olarak açık olduğumuzu gösteriyor. Şartları zorlamamakta fayda var.
Gelelim günün tavsiyeli hikâyesine;
Uykusundan uyandığında çığlık çığlığa bağırdı genç adam. Kolları yerine kanatları vardı, bacakları da çoğalmış gibiydi. Kafasında düşünceler uçuşurken iki tane de anten bulunduğunu fark etti. Ne oluyordu, bu nasıl olabilirdi ki? Hala uykuda olduğunu düşündü ama değildi! Belki biraz beklese geçecekti. Bir iki saat sürer miydi? Polisi arasa… Hayır, kimse inanmazdı ona. Bu şekilde sokağa da çıkamazdı. Peki ya işe nasıl gidecekti? Bugün değilse bile yarın mutlaka gitmeliydi…
Şoku atlattığında aklında bazı düşünceler oluşmuştu. Mesela bu vücut yapısı çok rahatsız edici gelmişti kendisine. Bir tür kanatlı böcek olmak… Gerçi bazı zamanlar kendini bir böcek gibi hissettiği olmuştu ama artık bu durum histen öte bir şeydi. Gerçekti.
Kendi kendine söylenmekten alamadı kendini. Bu nasıl bir hayattı böyle, birisi açıklasaydı keşke. Hiç insan kelebeğe dönüşür müydü? Bir çizgi filmdeydi sanki… Bütün gün evin içinde dolandı durdu, oradan oraya yürüdü. Sinirlendi, hüzünlendi, isyan etti ama sonunda yorgun düştü.
Aklına kelebeklerin sadece bir gün yaşayabildiği geldi birden. Hayır, bir belgeselde kral kelebekleri izlemişti. Yıllarca yaşayabildiklerini biliyordu onların. İçi rahatladı; ama bir taraftan da hüzünlendi. Artık kelebek olarak mı yaşayacaktı? Hayatının sonuna kadar mı?
Ertesi gün oldu, yine aynı bedende uyandı. Bu işin şakası kalmamıştı artık. Yardım istemeliydi. Ama bir saniye, ya kendisini incelemek isterlerse! Deney faresi olmaya hiç de niyeti yoktu doğrusu. Türkiye’de yaşadığını unutmamalıydı ayrıca. Düşündü, düşündü… Ara sıra bağırmak istedi ama hayır, konuşamadı. Kelebekler konuşamazdı.
Birden aklına bir şey geldi. Ya kendisi bir kelebeğe değil de, bir kelebek kendisine dönüşmüşse. Vay kelebeğin haline! Bir kelebeğin bir insana dönüşmesi tam bir skandal olurdu herhalde. Tırtıl olsa anlardı; ama bir insan neden kelebeğe dönüşürdü ki? Bu garip bir durumdu. Gerçi kelebekleri severdi, onların o zarif ve özgürlük kokan hallerine bayılırdı.
Bir gün büyük bir adam olmayı düşlemişti, dünyayı değiştirmeyi; ama kelebek olmayı değil! Karma ’karışık bir durumdu kendisi için. Bir yerlerde bir hata olmalıydı. Ya da acaba hatanın düzeltilmiş hali miydi bu durum? Bir kelebek olmak, nasıl bir şeydi ki?!
O da ne, birden penceresine bir kelebeğin konduğunu fark etti. Kafasında bir düşünce belirdi aniden. Mademki artık bir kelebekti; kelebekler, kelebeklerle olmalıydı. Birden kanatlarını çırpmaya başladı. Evin içindeki her şey uçuşurken, kendisini bu güzel duygudan alamamıştı. Kanat çırptıkça havalanmaktaydı ince bedeni. Evet, havalanmaktaydı… Hani kelebekler uçardı ya. Neden olmasın, diye geçirdi aklından. Pencereden dışarıya baktı. Oldukça yüksekteydi bulunduğu yer. Kanatlarını açtı ve kendini boşluğa bıraktı. Artık gerçek bir kelebek olmuştur…
Dememiz o ki;
Yok olmak istiyorsan eğer mücadeleyi bırak, var olmak istiyorsan da mücadeleye devam et. Yaşamdaki zorluklar seni bitirmek için değil, gerçek potansiyelini açığa çıkarıp seni daha değerli kılmak için vardır. Kıyıyı görememeyi göze almazsan yeni yerler keşfedemezsin. Eğer yerinde sayarsan yürüdüğün zamana göre daha fazla ses çıkartırsın. Engeller, fırsatların kılık değiştirmiş halidir. Üzüntü mutluluğu, hastalık sağlığı, nefret sevgiyi, suç affetmeyi, başarısızlık başarıyı, korku cesareti, bilgi cehaleti, ihanet sadakati ortaya çıkartır….
Mutlu günler dilerim.
Paylaş