Paylaş
Bu Yıldız savaşçıları ismi parola gibi oldu. Köşe başında yazılarla buluştuğumuz dostlarımla karşılaşıyorum. İlk karşılaşma “Merhaba Aygül Hanım ben yıldız savaşçısı” kahkaha atarak başlıyoruz sohbete. Ben de öyle dalıyorum ki bazen yazdığımı, dünyanın bir köşesinde de bir yıldız savaşçısı olduğunu unutuyorum. İdrak etmem 3 saniye.
*
İnsan yazdığını unutur mu?
İşte ne bileyim…
*
Okuyucum sonra sözlerine şöyle devam etti. Aslında sabahtan beri yanınıza gelmeyi düşünüyordum ama arkadaşım dedi ki: “hangi sevdiğim yazarla tanıştıysam hayal kırıklığına uğradım” bende düşündüm biraz dedi. Çok hoşuma gitti. Ben de cevap olarak ne hayal kurduğunuza bağlı ama dedim. Gülmeye başladık. Ben de karşısında terlikle, mayoyla oturuyorum o sıralarda. Kendime baktım ona baktım. Dedim yıkılmış olabilir misin?
Daha karizma durmam gerekiyor muydu?
O sırada 7 yaşındaki oğlum Vecihi tarzı havuz gözlükleri ile bağırıyor havuzdan “anneee,annee bak bak atlıyorum nasıl atlıyorum. Aferin oğlum çok harika bir daha yap” deyip geri dönüyorum. Sonra “annee acıktımmm” diye bağırıyor. Neticede durum ortada :) Karizma filan yok :) Yani büyük abartılacak bir halimiz yok.
Herkes gibi sizin gibi biz gibiyiz.
Burada ne oluyorsa ne olamıyorsa her şey full hd yazılarda geçiyor. Sürekli ne yazıyorum sizlere “övgüde yergide aynı şeydir”.
Bodrumda olduğumu bildiğiniz için Aygül Hanım gelim bir kahve içelim samimiyetinize ayrı bayılıyorum. Kesinlikle seve seve bunu çok arzu ederim. Âmâ covid yüzünden bulunduğum otel dışında dışarı çıkmıyorum. Buranın işletmecisi çok değerli Gökçe hanım benim çok titiz olduğumu biliyor. Bu yüzden kendisiyle önceden konuştum organize oldum. Burada kitabı tamamlamak için geldim. Kullandığım masam bile aynı masa. Benim dışımda kimse oturmuyor. Tabaklarım bardaklarım bana ait. İçtiğim bir kahve, yediğim bir meyve zaten.
Oteli tıklım tıklım full doldurmuyor. Para kazanmak derdi değil. Otelin yüzde 40’ı dolu. Yüzde yüzü dolu olacak kadar talep gelip de yüzde kırkını dolu tutmak ciddi bir gerçekçiliktir. Herkesin günlük hikayesini kontrol ediyor. Nede olsa bir yengeç kadını…
*
Bu yüzden dışarı hiç çıkmıyorum. Maksadım kendime kolay ve hızlı yazı yazacak bir ortam sağlamaktı. Yoksa tatil değil. Bunu da inanın tavsiye etmiyorum. Burası kendi yazlığım varmışta gelmişim gibi bir yer. Evimde hissediyorum kendimi. Gökçe ve ekip arkadaşlarına ise bu destekleri için sonsuz teşekkür ederim. Bu yüzden bulunduğum yer dışında bir yerde olamıyorum. Umarım bugünler gelir geçer bizler imza günlerinde yine bir arada imza çıkışı kahve içmeye gideriz. Okul çıkışı gibi …:)
Altın ne olacak?
Mayıs civarlarında yine Venüs-Neptün karesi kesinleştiğinde altın yükselmişti. Ben bunu sizlere canlı yayınlarda temmuz ayında da aynı şekilde olacak bu kare diye bildirmiştim. Şimdi de Venüs ve Neptün arasındaki bu açının kesinleşmesi ile altın şu an rekor seviyelere doğru ilerlemektedir. 2019 yılında altının çok önemli bir durum kazanacağını defalarca yazdık, çizdik.17 Ağustos sonrası dolar ile ilgili bazı gelişmeler şaşırtıcı düzeyde olabilir. Ekonomik anlamda ciddi bir bilgim yok. Buradaki öngörülerim geçmiş yıllardaki gökyüzü konumlarına göre ilerleyen süreçlerin gelecek dönemlerdeki gökyüzü konumları ile benzerlikleri noktasında bir istatiksel çalışmadır. Bu alanda yeterli tecrübeniz yoksa lütfen sakin kalmayı ve acele kararlar almamayı deneyin. Hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. Tabi bir kesimi bu tarz açıklamalarım kesmiyor.
*
İçinden diyor ki: “Lafı dolandırma hanımefendi, çıkacak mı çıkmayacak mı? Altın alayım mı almayayım mı?” gibi tepkiler veriyor. Burada aslında kişi bilinçaltında şunu söylüyor. Beynim var ama çalıştırmak için bir çaba harcamak istemiyorum. Çünkü tahammülüm yok. Senin aklını kullanmak istiyorum. Daha sonra başarısız olursam size yıkacağım bu sonucu. Başarılı olursam ben zaten başarılıyım şeklinde ilerliyor. Bunu rica ediyorum yapmayın. Analizlerinizi ve çalışmalarınızı tek tek yapın ve yazın. Şubat-Mart aylarındaki ekonomik değişimlerle Ağustos-Eylül benzerlik gösterebilir. Bunları alın bir yere yazarak çalışın. Öngörülerinizi, istatistiksel çalışmalarınızı bana mail atarak da paylaşabilirsiniz.
Gökyüzünden deli sorular!
Adalet bekliyorum, gelecek mi?
İçinizden sürekli soruyorsunuz ben neden değişeyim?
Bu yaşadığım şeyin bana hediyesi ne olabilir ki?
Niçin bu kadar öfkeliyim?
Niçin kontrolümü kaybetmiş hissediyorum?
Niçin duygularımdan bu kadar korkuyorum?
Hislerimizle davranışlarımızın aynı olduğunu hep düşünürüz. Kızgınlık bağırmaya, korku titremeye ve mutsuzluk ağlamaya dönüşür. Aslında duygular ve davranışlar farklıdır. Bağırmadan kızabilir, titremeden korkabilir ve ağlamadan da üzülebiliriz.
Eğitimimiz, yaşadıklarımız, yaşımız, olgunluğumuz, nasıl bir ailede yetiştiğimiz ve bazen burcumuz bizim bunları nasıl kontrol edeceğimiz konusunda bize fikirler verebilir. Hayat içinde bir şeyleri kaybetmekten korktuğumuz için içgüdüsel olarak öfkemizi, korkumuzu veya sevincimizi denetlemek zorunda olduğumuzu bize gösterir. Babam sürekli bana mutluluğun ve sevincin bir zaaf olduğunu söylerdi. Bu beni çok mutsuz ederdi. Bir yere gitmeden önce o kadar mutluluğumu kırardı ki sadece başıma gelecek kötü olayları düşünerek yaşardım. Akrep burcu bir babayla büyümek kızgınlığınızı kontrol etmeyi bilmek ve mutsuzluğunuzu bile sevmek demektir.
Bazen hissetmemeyi denemek uygun zamanlarda hissetmeyi denemekten daha kolay geliyordu. Duygularımı kontrol edemediğimde kendimi cezalandırmak isterdim. Onlar benim hislerimin davranışlarıma katı ve sert yansımasıydı. Tabii ki astroloji ile tanışana kadar. Küçük bir kız çocuğu iken nedenlerle boğulmuşken bunu anlamaya çalıştım. Sonra duygularımı kontrol etmek yerine kabul etme fazına geçtim. Erken büyüdüm. Duygularımızı algılamamızla harekete geçme arasında bir süre vardır. Bu süreçte astroloji bana duygumu anlamayı daha sonra harekete geçmeyi öğretti. Düşünsenize ben Güneş’i ve yükseleni koç olan bir insan olarak bunu yapmakta zorlanıyordum. Çünkü o duyguyu hissetmekten korktuğumu fark ettim. Hissetmeden tepki vererek acısını örtmek daha kolay geliyordu. Halbuki daha sonraki kısımlar çok daha acıydı. Ben de bunun yerine duyguyu iyice hissedip acısını çekip sonra harekete geçme kısmına geçtim. Bu yüzden duygularım beni kontrol etmemeye başladı. Mesela bir duyguyu kabul etmem 15 yılımı bile aldı. Sonra harekete geçip bir girişimde bulundum. Hemen reaksiyon vermeye gerek yokmuş bunu gördüm. Kendinizi nasıl ifade etmek istediğinize karar vermek için o aradaki süreyi doğru kullanın.
Kendinize bu süre zarfında sorun: Kızgın mıyım, üzgün müyüm, mutsuz muyum? O olsa ne olur, olmasa ne olur?
Peki ne yapmam gerekiyor? Bunu yaparsam kendimi nasıl hissedeceğim? Bunları sorun. Kendinizi kötü hissedeceğiniz şeyler yapmayın. Bazen tepki vermeniz gereken durumlarda ne yapmam gerektiğini bilmiyorum diyebilin. Duygularınızı kabul etmek ve fark etmek insanın kazandığını gösterir. Dijital çağa böyle hızlı ilerlediğimi günlerde unutmayın ki ihtiyacımız olan tek şey duygularımızdır. Evet, belki marketlerde kasalarda bundan 10 yıl sonra yapay zekâ robotları olacak ama kasada çocuğunuz ağlarken o şekeri bırak dediğinizde kasadaki abla ya da ağabey hediye edemeyecek. Bakın bu çok önemli bir konu…
Duygularınızı kaybetmeye izin vermeyin.
İnsanlığınızdan korkmayın zaman duygularınızdan da korkmazsınız…
Mutlu günler dilerim…
Paylaş