Paylaş
Bakın, 02 ekim sabahından yazıyorum. Ekim 2 puan aldı bile.
O kadar telaşlı ve kendimizden uzak yaşıyoruz ki ne yapıyoruz ne yapmıyoruz belli değil. Bugün ay akrep burcundan yay burcuna geçiş yapışacak.
Bugün öğlen 12:00-15:30 arasında sakin ve bir şeylere karar vermeden geçirmenizi önerebilirim. Şimdi muhtemelen bu saatlerde kendinize göre önemli hikayeleriniz vardır. Bu noktada hemen paniklemeyin ya da ne olacak şimdi kötümü olacak gibi sorular sormayın. Bu saat aralıkları aniden bir şeylerden vazgeçmek isteyebilir, hayatı sorgulayabilir ya da öfkenizi kontrol etmek zorunda kalabilirsiniz.
Eğer imkânınız varsa bu saat aralıklarında yeni bir bilgi araştırabilir ya da güzel bir müzik eşliğinde ruhunuzu dinlendirecek şekilde işlerinizi yapabilirsiniz. İmkânınız varsa açık hava da bir yerde oturabilirsiniz. Âmâ anlamaya çalışmanız gereken konu daha farkındalıklı olmanız yönündedir.
Hiçbir şey yapamazsanız,
Varlıklarınızı düşünün: Eviniz, arabanız, ev eşyalarınız var mı? Onlar hangi ihtiyacınızı görüyorlar? Onları hangi güzel yanlarını dikkate alarak sevebilirsiniz?
Eğitiminizi düşünün: Neler öğrendiniz? Ne kadar okudunuz? Öğreniminizde güzel olan yanlar nelerdi? Eğitimi nasıl daha çok sevebilirsiniz?
Yaratıcınızı düşünün: Size hangi güzellikleri verdi?
Sizi sevdiğini hangi nimetlerinden anlıyorsunuz?
Onun güzelliğini yarattığı hangi eserlerinden anlıyorsunuz?
Kendinizi düşünün: Kendinizi niçin sevmelisiniz?
Neler biliyorsunuz? Şimdiye kadar öğrendikleriniz sizi hangi açılardan değerli yapıyor?
Hangi iyilikleri yaptınız? Hangi yaptıklarınız sizi mutlu ediyor?
Kendinizi bildiğinizde ve yaratıcınızı gerçekten sevmeyi başardığınızda kâinatın sevgilisi olmanız kaçınılmazdır.
Gelelim günün hikayesine;
Endülüslü âlim İbn Arabî, astroloji alanında önemli katkılar sağlamış bir tasavvuf ehlidir.
Muhiddin’i Arabî bir dağa çıkıp:
-Sizin taptıklarınız benîm ayağımın altındadır; diye bağırmaya başladı.
Bu söz üzerine zamanın uleması Muhiddin Arabi'nin (Allah benim ayağımın altındadır) dediğine hükmederek küfrüne; kail oldular ve idamına hükmettiler. Kabrini bile belli bir yere değil bir dağa yaptılar.
Fakat Muhiddin Arabî Hazretleri bir kitabında:
- İza dehaleşşini ilâşşın, zahara kabr-i Muhiddin (Sin,sına girdiği zaman Muhiddin'in kabri ve muradı anlaşılır) demişti.
Aradan asırlar geçti. Yavuz Sultan Selim Han Şam'ı fethetti. Orada bu hadiseyi duyup Muhiddin Arabi'nin kabrinin nerede olduğunu sordu. Kimse Muhiddin-i Arabi'nin kabrinin nerede olduğunu bilmiyordu
Dağda koyun otlatmakta olan çobanlara kadar Muhiddin Arabi'nin kabrinin nerede olduğunu soruyor fakat kimseden mutmain bir cevap alamıyordu. Sadece çobanın bir tanesi:
— Efendim dedi, ben kabrin nerede olduğunu bilmiyorum. Fakat şurada bir yer var ki, oradan ne koyunların birisi bir ot yer ne de oraya bir hayvan basar. Oranın otları kendi halinde büyür ve zamanı gelince de kurur gider, dedi. Bunun üzerine Sultan Selim, oranın Muhiddin Arabi'nin kabri olduğuna karar verip kazdırdı. Baktılar ki, cesetleri olduğu gibi duruyor. Oraya muhteşem bir türbe yaptırdı. Sonra O'nun niçin İdam edildiğini sordu.
Oradakiler:
— Sizin taptığınız benim ayağımın altındadır, dediği için idam edildiğini söylediler.
Bu defa; Sultan Selim Han, bu sözü nerede söylediğini araştırıp orayı da buldu. Orayı kazmalarını emretti. Kazdıklarında oradan bir küp altının çıktığını gördüler.
Yavuz Sultan Selim şöyle söyledi:
- Hazreti Peygamberimiz, “Dininiz paranız, kıbleniz kadınlarınız” buyurmadı mı?
İşte Muhiddin-i Arabî de buna dayanarak, taptığınız ayağımın altında demekle, benim ayağımın altında altın var demek istemiş ama, o zaman bunu kimse anlayamamış ve Muhiddin'i haksız yere idam etmişler, buyurdu. Böylece Muhiddin-i Arabi'nin iki kerameti birden zuhur etmiş oluyordu; biri paranın yerini bildirmesi, biri de Yavuz'un gelip hadiseyi aydınlığa kavuşturması...
Not: Sin (Selim) Sın (Şam) olduğu yıllar sonra çözüldü.
Dememiz o ki; Mutlaka Muhiddin Arabi’yi daha derin araştırın ve kitaplarına ulaşın. Bir şekilde pes etmeden okuyun. Peşine düşün. Astrolojiye katkısı büyük ama o kısımda da yeteri kadar anlaşılmadığı şu an ki durumumuzdan ötürü ortada. Ama olsun 300 yıl sonra anlaşılmış bir sözü üzerine gün gelecek astrolojinin de ne kadar kadim ve özel olduğunu gösterecek birileri olacaktır.
Birde şöyle demiştir: ''Evren bizim zindanımızdır. Ona hükmettiğimizi zannederiz. Oysa onun kayıtsızlığından faydalanarak var oluruz.'' diyerek asırlar öncesinden bize mesajı vermiştir. Bu yüzdendir ki Kuranı Kerim’in ilk emri “Oku” dur. Varoluşunuzu kendiniz takdir edin, birilerinin takdir etmesini beklemeyin o zaman kendinizi kaybedersiniz…
Mutlu günler dilerim.
Paylaş