Paylaş
Dün mayıs aylıkları yazıyordum ve yaklaşık 6 saat filan sürdü. Hatta henüz daha yarılayamadım bile…
Daha haftalıklar vardı dedim kendi kendime…
Sonra günlükleri tamamlamalıydım…Sırtımda bir ağrı hissettim…
Dik durdum…Derin bir nefes çektim…
Pencereye yaklaştım…Kafamı güneşe çevirdim…
Telefonu elime aldım…1 yeni mailiniz var mesajını gördüm…
Hemen açtım…
İçinden gelenleri yazmış benim güzel okuyucum. Filmin sonuna ekledim J İlginizi çekerse okuyun.
Şimdi gelelim gökyüzünde
Merkür boğa burcunda!
Merkür benim en sevdiğim konumda yer almaktadır. Vicdanlı, kararlı ve romantik bir iletişim biçimi verir insana… Aklınıza her şey daha kolay yatar. Bunun sebebi sizi ikna eden insanları bulabilirsiniz. Sonuç itibari ile birileri sizi ikna eder. En azından şöyle ağzın dolu dolu inanmıştım dersin. Beni inandırabilmişti diye cümlene devam edersin. Tabi bunun en olumsuz yanı doğru kullanılmayan bir Merkür boğa sizin inançlarınızı size rağmen manipüle edip yapabilir. Bu yüzden bu süreçte yapmak istediklerinizi iyi karar vererek harekete geçirin. Eğer bu dönem bir karar alıyorsanız muhtemelen hayata kolay geçirebilirsiniz. Bu gökyüzü konumunu iyi kullanın.
Mayıs Ay’ı için sizi nasıl hazırlayabilirim?
Hemen panik yapmayın. Kötü değil. Bazı şeyleri “mazi” yapmanız için büyük fırsatlar ve ödeşmeler var diyebiliriz. Yani açılan eski defterler, anılar, resimler ya da söyleyemedikleriniz…
Korkmayın, konuşulması gereken ne varsa konuşulsun…
Durun durun! Stop…
Size hemen Nazım Hikmet’in dizelerinden bir mesaj göndereyim:
“Büsbütün unuttum seni eminim, Maziye karıştı şimdi yeminim, kalbimde senin için yok bile kinim, bence sen de şimdi herkes gibisin….”
Yazar hanım, ne yapıyorsunuz? Bizi korkutuyorsunuz?
Kurtulmaya çalıştığım eskiler arkamdan mı gelecek?
Eski sevgilim mi dönecek? vs… sorular aklınızda dönüyor, biliyorum.
Mazi gerçekten kapanmayan bir yara. Haklısınız. Daha nasıl bu son söylenmedi? Sanırım söylenmedi? Eskiye dair bir şey var “Mayıs” ayında…
Çok yaklaştım, bulacağım…
Düşünmem bitmedi….
Hem daha nisanda bitmedi :)
Dün sahurumdan bir anı…
Masada oturmuş haşlanmış yumurta yiyorum. Gecenin bilmem kaçı,
Bu arada “Covid19 sonrası” bazı hazırlıklar ve planlar diye bir habere denk geldim.
İşte, bayram öncesi ve sonrası planlar hazırlanıyor.Bir haber gözüme takıldı.
Covid 19 nedeniyle bayram namazı ertelenecekmiş.
Şöyle bir düşündüm…
Bu niye ilgimi çekti dimi?
Çocuktum, babam sürekli her bayram sabahı bayram namazına geç kaldığını söyleyerek annemle tartışırdı. Yani annem tartışmayı bilmezdi. Babam kendi kendine konuya bayram namazından girer anneme bağırır, evde hiçbir şeyin iyi olmadığını söyler, annemi başarısız bulur ve bayram namazına giderdi. Bu belki çok az bayramda oldu ya da her bayram oldu hatırlamıyorum ama bende kaldığı his her bayramda olduğu gibi… Onlara haksızlık etmek istemem ama böyle kaldı.
Annem gözlerini çaktırmadan siler, odalarımıza gelir. Hadi çocuklar bugün bayram kalkın diye kıyafetlerimizi giymemizi isterdi yüzündeki huzursuzluk, mutsuzluk, korku, endişe inanılmaz berbat bir şeydi. Genelde evin en büyük çocuğu olan ben, hep kapı arkası olay yeri incelemeydim. Her şeyi duyardım ve her şeyi görürdüm. Daha fenası bunu görüp duyup hiçbir şey yapamazdım. Ne yapabilirsin ki?
Sonra babam gelirdi…Elinde ekmek, annem müthiş bir kahvaltı kurmuş. Ama öyle bir kahvaltı sofrası olamaz. Havuç suyu ve greyfurt suyu bile ayrı bardaklarda sıkılmış. Sonra babam hiçbir şey olmamış gibi hepimize sarılır, öpüşür, oynar. Masaya otururuz, en yüksek ayardan bayram harçlıklarımızı verir. Evde ben dahil 3 kardeş. Bilin bakalım bunlar olurken sadece o mutsuzlukla yaşayan ve korkuyla yaşayan çocuk kim? Herkes evde keyifli…Ben korku dolu bir şekilde biraz babamın suratını biraz annemin suratını inceliyorum. Acaba bir şey olacak mı diye? Çünkü annem öyle savunmasız ve öyle teslimiyetçi ki… Bir şey olacaksa babamdan başlayacak. Babamı göz hapsine alıyorum. Suratın ve mimiklerin her şekline bak Allah bak…
Hiçbir şey olmaz…Sonra ben çocuk aklı işte, içeri giderim. Bu bayram namazında ne gibi bir sorun var diye düşünürdüm.
Çevremde bazen büyüklere sorardım. Ne olur da bu bayram namazı iptal olur diye?
Gülerlerdi…
Cevap olarak: Hiçbir şey iptal edemez derlerdi.
Niye soruyorsun kızım?
Çok merak ediyorum derdim…
Kimsenin aklına gelmeyen bir şey oldu…
Ve bayram namazı ben 36 yaşındayken iptal oldu.
Bir yerlerde birilerini bilmeden küstürüyoruz. Yoruyoruz…
İstemeden dualarına giriyoruz…İşte sanırım bir bedel ödüyoruz diye düşünmeye başladım.
Üzgünüm…
Biri bizim 10 yaşındaki küçük kıza söylesin…Namaz iptal olmuş...
Bunların hepsi haşlanmış yumurtadan da olabilir. Acaba sadece sütle muz yeterli olur mu? Şimdi bizimkiler okursa vay bizi deşifre ettin derler mi? Babam yine anneme “senin yüzünden” diyecek kesin. Belki okumazlar, bu da bir ihtimal. Neyse bayram namazı iptal zaten…Bu bayram bu yazıyı tartışsınlar napayım, yoksa boş geçerler :) Neyse en iyisi bir su içip yatayım…
Okuyucumdan gelen mektup….
Konu: Teşekkürler…
“Sevgili Aygül Hanim,
Bu mailimi size teşekkür etmek için yazıyorum.
Yazılarınızdaki çabanız, doğruyu, güzeli anlatmaya çalışan tatlı telaşınız emin olun ki bir dostla yüz yüze sohbet ediyor gibi karsınızdakine geçiyor.
Biz insanlar olarak caba göstermenin kıymetini unutup, olmayanları hayır saymak yerine kendimize dert edip bunun da adını depresyon koyduğumuzdan beri, merkezimizden uzaklaşır olduk. Doğduğumuzdan beri bize acı ve zorluklar çekmeyi kötü bir şey gibi öğrettiler Halbuki insan yavrusu bile büyük sancılardan sonra mucizelerle dünyaya geliyor.
Evde oturup kendimizin ne kadar şanssız ve dezavantajlı olduğunu düşünerek hiçbir şey olmayacak, hiç kimse bizi kurtarmaya gelmeyecek. Gerekte yok zaten bizler, mucizenin bu evrende vücut bulmuş haliyiz.
Tüm dünyanın dahi olarak kabul ettiği Albert Einstein’ın sözleri, dünyanın neresinde, hangi şartlar altında, hangi insanlarla olursak olalım, bize evrenin gayretimizle vereceği çıkış biletini anlatıyor, insanın kendi hayatını inşa etme özgürlüğünü anlatıyor; "her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur, o gerçek size ait olur. Bundan başka bir yol yoktur. Bu felsefe değildir, bu fiziktir.
Demem o ki; ben tüm yazılarınızda insanlara ufacıkta olsa bu hayattaki şanslarını göstermeye çalışan, pes etmemelerini, umutsuzluğa düşmemelerini anlatmaya çalışan samimi bir kalbin çırpınışlarını görüyorum ve yazılarınızla yolumun kesişmesini de bir nasip ve şans olarak görüyorum.
Lütfen sizi anlamayanlara moralinizi bozup yazmayı bırakmayın, emin olun ki yazılarınız birçok insana ışık oluyor.
Mevla’nın dediği gibi; bazı insanlar dua gibidir, görünmez ama dokunur sana, duyulmaz ama bırakmaz seni. Emin olun sizin okurlarınız bu şekilde.
Huzur ve aşkla kalın.”
Dememiz o ki; çırpınmalarımın görülmesine bayıldım… Huzur ve aşkla kalın…
Paylaş