Paylaş
Kiminiz bu mübarek 14 Şubat gününe gayet tepkili söyleniyor,
Kimi para tuzağı bu işler diyor,
Kimi benim böyle günlerle işim olmaz diyor,
Kimi iç geçiriyor,
Kimi sevgilimiz olsa da kutlasak diyor,
Kimimiz şu kalpleri gözümüze sokmayın diyor,
Evliler biz evliyiz zaten bir sürü özel gün var, buna ne gerek diyor vs…
Bu konu uzuyor gidiyor.
Görüldüğü üzere yine insanoğlu memnuniyetsiz bir şekilde yaşamına devam ediyor.
Valla ben yıllardır kutlanmış ve kabul görmüş özel günler hakkında atıp tutamayacağım.
Herkes ne istiyorsa yapmakta elbet ki özgür. Kimsenin bakış açısını değiştiremeyiz.
14 Şubat bana hep öğrencilik zamanlarımı yani özellikle lise dönemlerimi hatırlatıyor. Benim ve kardeşlerim için 14 Şubat ölü takliti yaptığımız bir gündü. Çünkü sahnelerde yine elbet ki babam vardı. Bizi o gün okula o bırakır, okulda mıyız diye kontrol eder, okul dönüşü çantamızda herhangi bir hediye ya da çiçek ya da şiir,not var mı diye gizli gizli kontrol ederdi.
Özetle evde sevgililer günü hiçbir şüpheyi üstünüze çekmemeniz gerekmektedir. Babam bir akrep erkeği, şüphelendiği şeyi size sorar ve medeni biri tarzında dinler. Sonrasında sizin verdiğiniz savunmaya asla inanmaz. Kendisi onu kafasında kurar ve artık kendi düşündüğü şey doğrudur ve sen, onu mucizevi bir şey olmadığı sürece değiştiremezsin. Onun için konu bitmiştir. Bizde herhangi bir kaza kurşununa denk gitmeyelim diye kardeşlerle o gün parmak ucunda yürürdük.Kaç kere o gün karnım ağrıyor deyip okula gitmek istemediğimi ben bilirim. Takdir edersiniz ki bu süreçte hiç sevgilim olmamıştı
Bir gün benimde canıma tak etti elbet.
Okulda bahçe de bank üzerinde en yakın arkadaşımla sohbet ederken ve aynı zamanda annemin çantama koyduğu mandalinaları yerken karşımda basketbol oynayan karizma çocukları da görünce gaza gelip birden iç geçirerek arkadaşıma neden benim de sevgilim olmuyor diye sormuştum.
O da şöyle demişti: “Kızım ye mandalinanı keyfine bak. Biri senin aşkından ölse öyle ölmeyi tercih eder zaten. Öyle ölmese zaten baban öldürür bari aşkından ölsün diye dalga geçerdi”
Uzunca bir süre bu cümleye gülerek aklıma kazımıştım. Arkadaşlar gerçekten iyi ki varlar.
Şaka bir yana.
Yaşananlar tatlı bir anı olarak kalsa da bendeki 14 Şubat sendromu da bu kadar işte.
Yıllar sonra babamı anladığımı buraya yazacağımı söyleselerdi inanmazdım. O da babalık iç güdüsüyle korkuyordu işte ne yapsın.
O zamanlar kesinlikle anlamıyordum.
Şimdi 34 yaşındayım anlıyorum. Bu satırları ona hak vererek yazıyorum.
Şu an daha iyi anlıyorum ki bu dünya üzerinde nelerin kötü olduğunu o benden daha iyi biliyordu ve sadece kötülükleri o masum zihnime açıklayamıyordu. Belki de o zihni kirletmekten korkuyordu. Hem kötülükleri açıklamak istemiyordu hem de o bizi koruma ve sevme duygusunu ayarlayamıyordu, hepsi bu.
Şu an bir şeyler bitmek zorunda olabilir.
Öncelikle bu sevgililer günü öyle bir zaman dilimine denk geldi ki birçok insan durdu durdu tam 13 Şubat günü ayrılmak istedi. Hayatları ile ilgili radikal kararlar alma aşamasına gittiler. Herkes kendini dün ve bugün köşeye sıkışmış gibi hissediyor. Kimi kaderci yaklaşımlar içinde hareket ederken kimi artık vereceği savaşın bir anlamı kalmadığını düşünüyor. Kiminin içi kıpır kıpır, kimi ikinci baharını yaşıyor. Kimi sadece özlüyor ve sadece kavuşamayacağını bilerek iç çekiyor…
Size şu tespitimi hatırlatmak istiyorum.
Aslında bizler birilerini sevdiğimizde veya âşık olduğumuzda içimizdeki o beslediğimiz duyguyu unutamıyoruz. Biz bunu sadece o kişiye ithafen sunuyoruz. Düşünsenize bir kitap yazıyorsunuz girişini annenize, babanıza, hocanıza ya da sizi bugünlere taşıyan kişiye ithaf ediyorsunuz.
Aşkta böyle bir şey …
Bir şey yaşıyorsunuz içinizde…
Tarifi olmayan bir heyecan var kalbinizde.
Bir heves var yüreğinizde…
Her şeyi yükseltiyorsunuz ve karşı tarafta hiçbir hareket yok.
Siz bir eseri birine ithaf ettiğinizde karşı taraftan beklentiniz oluyor mu?
Olmuyor…
İşte Aşk’ı da buna benzetebilirsiniz.
O sizin tutkunuz ve sizin hevesiniz.
O eseri siz yazdınız, siz istediniz. Şimdi neye hırçınlığınız.
Yapmayın, yormayın kendinizi…
Sevmeye küsmeyin.
Sevginin ne zaman sizin başınıza geleceğini bilemezsiniz.
Ben çok seviyorum, ben ölüyorum, ben o olmazsa intihar ederim diyen, sevdiceğinin yüzünü bir gün bile güldürmeyen ne insanlar gördüm.
Burada size sevgiden ve aşktan ahkam kesmeyeceğim.
Ben neyi biliyorsam onu söylüyorum.
Bu işin bir uzmanı var mı yok mu onu da bilmem.
Tek bildiğim;
Allah’ı bilirim,
Allah’a duyduğum Aşk’ı bilirim,
Onun verdiği kalbi bilirim,
Allah’ın bazen size verdiği kalple, yazgınız arasında imtihan ettirdiğini bilirim,
Herkesin sizin sevginize layık olamayacağını bilirim,
Yaşamda sevgiyi geliştiren üç değer olduğunu bilirim: Samimiyet, dürüstlük, azim.
Yaşamda sevgiyi körelten üç neden olduğunu bilirim: Cesaretsizlik, gurur, öfke.
Yaşamda birde iki güzel sözcük bilirim: “iyi ki varsınız”
Aşkın en ünlü tarihi karakterleri
Giacomo Casanova (2 Nisan 1725) Koç burcu
Casanova bir efsane, bir hayali kahraman değil, gerçekten yaşamış, tarihin bildiği en ünlü çapkınlardandı. Günümüze kadar tüm zamanların en başarılı baştan çıkarma sanatına sahip olan erkeği olarak kabul ediliyor. Zaten bu bir koç erkeğinden beklenirdi.
DON JUAN
Casanova ne kadar gerçekse, Don Juan da o kadar hayal ürünüdür. Ama söz konusu olan çapkınlıksa adı mutlaka Casanova ile birlikte anılır. Bu karakter ilk kez İspanyol oyun yazarı Tirso de Molina’nın 1630’da yazdığı sanılan ‘El Burlador de Sevilla (Sevillalı Kadın Avcısı) adlı trajedinin kahramanı olarak edebiyata girmiştir. Daha sonra birçok oyun, roman, şiir ve filmin kahramanı ya da kötü kahramanı olmuştur. zamparadır.Bazılarına göre ise baştan çıkardığı kadınları gerçekten seven, her kadının içindeki güzelliği ve gerçek değeri görebilen bir adamdır. Mozart’ın ‘Don Giovanni (1787)’ operası aslında Don Juan’ı anlatmaktadır.
ROMEO VE JULIET
Tarihin en acıklı aşk hikayelerinden biri...
Oyunun ana konusu en yalın haliyle, ‘Aşk ölümü bile göze alır’ şeklinde özetlenir.
Romeo ve Juliet, birbirine düşman olan iki ailenin çocuklarıdır. Juliet, Romeo’ya kavuşmak için ailesini yok saymayı göze alamaz ve kendini yok saymaya karar verir.
Bir zehir içer; gerçekte ölmeyecektir ama herkes onu ölmüş bilecektir.
Ancak Romeo döndüğünde Juliet’i yerde hareketsiz görünce öldüğünü zanneder ve kendini öldürür.
O sırada Juliet uyanır ve Romeo’yu yanında görür. Romeo’nun, kendisinin öldüğünü zannederek intihar ettiğini anlar ve o da Romeo’nun hançerini göğsüne saplayarak intihar eder.
Dememiz o ki;
Mevlana’ya göre sevgi öylesine farklı, öylesine gizemli bir şey ki anlatılamaz, sevgi hissedilir, insanın içindedir, sevgi yaşanır ve paylaşılır. Sevgi insanları birbirine bağlar.
Mevlana’nın sevgi felsefesi konusundaki sözleri insanın özünü anlatmaktadır.
Onun hepimizin bildiği aşağıda çağrı sözleri hatırlarsınız.
“Gel, yine de gel, kim olursan ol, ister putperest, ister Mecusi ol, bin kere tövbeni bozmuş olsan da gel, burası hak dergâhıdır, burada herkese yer var.”
Hadi gelin bugün içimizde kaybettiğimiz ne varsa yeniden toplayalım. İnsanları ve çevremizi sevelim.
Son olarak sevginin türleri vardır.
Siz koşulsuz olanı seçin.
Mutlu olan finalde siz olacaksınız. Bana güvenin…
Sevgi dolu, huzurlu bir gün dilerim…
Ben bugün 16:00’da Zorlu Center Avm D&R imza gününde olacağım. Yolunuz düşerse beklerim…
GÖKYÜZÜNDE BUGÜN NELER OLUYOR?
Kendinizle barış sağlayın.
Ay İkizler burcunda ilerliyor. Mars-Uranüs Koç burcunda kavuşuyor. Bugün konuşmalardaki tutarsızlıklar canınızı sıkabilir. Tesadüfen karşınıza çıkan söylemlerin altında yatan sebepleri araştırın. Saldırgan ve öfkeli durumun sadece size zarar vereceğini tekrar hatırlatmak isterim. İnsan ne yaparsa sadece kendisine yapar. Kendinize iyi şeyler yapın.
Paylaş