Paylaş
Bu hafta biraz iş girişim ve kariyer hayatınızdaki yaşanabilecek durumları sindirmeniz adına oldukça önemli bir hafta olabilir. Kiminiz için çok güzel geçerken kiminiz için emek verdiğiniz yerlerden hakkettiğiniz davranışları görmediğinizi düşünebilirsiniz.
Hangimiz gördük ki düşünecek olursak öyle değil mi?
Yetenekleriniz için size kimse şans verdi mi?
Ya da siz birine şans verdiniz mi?
Ya da bir kere de ihtiyacınız olmadan takdir edildiniz mi?
Bir arkadaşım vardı. Aslan burcu 10 yıl bir yerde yönetici olarak gece gündüz çalıştı.
Tüm personelini çok zorlardı. Biri hasta olsa, ben hasta oluyor muyum derdi.
Gerçekten hasta bile olsa giderdi. Çünkü işini seviyordu ve motiveydi.
Yöneticiydi, altında çalışanlar vardı vs.
Ben her zaman ona daha anlayışlı olması gerektiğini ve bu şekilde davranışlarla iyi biri olarak hatırlanmayacağını anlatırdım. Âmâ çokta fazla frekansı yakalayamazdık.
O bu sert ve personele yüz vermeyen tavrına,
Disiplin ve çalışkanlık koymuştu.
Benim için asla böyle bir tanımı yoktu. Âmâ hayat ona öğretecekti. Çünkü kimseyi duymuyordu.
Haritasında kariyer hayatı ile ilgili ciddi yüzleşmeler yaşayacağını 2019 yılında konuşmuştuk. Bana şöyle dedi: Geçen yıldan beri aynı şeyi söylüyorsun. Ne yüzleşmesi…
Sadece personel bulamıyorum.
İşe alıyorum beğenmiyorum vs.. dedi.
Kendisiyle ilgili hiçbir yüzleşmeyi kabul etmiyordu.
Bu son gerçekleşen yengeç burcundaki ay tutulması ile birlikte işten birden çıkartıldı. Hayatının şoku yaşadı.
Bu gerçekleşen olayın aslında geçen yıl verilen bir karar olduğunu söylüyor kendi yöneticileri…
Bunun şaşkınlığını ise ayrı bir yaşıyor. Aslında geçtiğimiz yıl bazı çatlaklar olmuş ama bunları görmezden gelmiş. Umursamamış…
İşyerinden ayrılırken çalışma arkadaşlarından biri bile aramamış…
Sonuç olarak kendisi şöyle bir şey dedi.10 yılımı heba etmişim. Yazık etmişim…
Şunu düşündüm. İnsan huzurlu ve üretken bir iş süreci geçiriyorsa çok şey öğrendim diyebiliyor. Başkalarının mutsuzlukları veya gözyaşları üzerine kurduğunuz bir süreç içindeyseniz finalde boşuna heba ettim diyorsunuz. Ne olursanız olun, çevrenizdeki insanların ihtiyaçlarına duyarlı olun. Nezaketli olmak her şeyin ötesinde olma duyarlı olmak için illa başınıza bir şey gelmesini beklemeyin.
1987 yılında öğretmen ve ressam dedem’ in kariyeri ile ilgili dile getirdiği bir mektubu buldum. O zamandan bu zaman pek bir şey değişmemiş olsa da yine de düşündürücü ifadeler var.
EMEKLİ ÖĞRETMENLERE ONUR BELGESİ DAĞITIMININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
18Aralık1987 cuma günü, daha önce imzalatılan bir genelge gereği Adana Öğretmen Evinde çaya davet edildik. Emekli öğretmen, seçtiği dalda otuz senesini vererek uzmanlaşmış kişidir. Saygın ve öyle olması gereken eğitim sanatkarıdır.
Bugün çeşitli kademelerde çalışan, aynı yolun yolcuları genç meslektaşlarımızın bunu daha iyi bildiklerini sanırım. TRT’de uzun uzun işlendiği gibi, emekli ne muhtaç ne de zavallıdır. Emekli de en azından devlet güvencesi altındadır.
Ancak, bu denli yoğunlaşmış meslek bilgisine ve pratiğine karşın, kendisinden, yarınlara dönük bir şeyler istenmemesinden şikayetçidir.
*
Emekli insan o kadar haklı bir gurur içinde ve hassastır ki, şimdiki seçilen yollarla, O'na yaklaşmak imkansızdır. Sıfır ve sonsuz onlar için, büyük değerler değildir. Her türlü yapmacıktan soyutlanmış, yılların deneyimleri, pratikleri ile, üst uzman kariyerine ulaşmıştır. Gerçek budur.
*
Türkiye genelinde, bu uzman zümrenin hiç kullanılmaması, kendilerinden hiç faydalanılmamasıdır. Öneri kişisel değil, ulus boyutludur. Özellikle Türk Milli Eğitimi gibi, çok titiz olunması gereken hassas çizgide gereksinim daha da çoktur.
Yetki, makam, sandalye, branş sahipleri, her defasında, Amerika'yı yeniden keşfetme yerine, bu uzman kişilere danışmayı, gelenek ve zorunluluk haline getirmelidirler. Böylece, yaklaşım hem muhterem hem de Milli olacaktır.
*
Emekli müdürler, öğretmenler, branş öğretmenleri, (resim, müzik, beden eğitimi öğr.) İlkokul, ortaokul, liselerde örnek ders vermeye veya duruma göre konferanslara davet edilmelidir. Bu tür olaylar, idarelerin desteğinde halka da indirilmelidir. Emekli Eğitim Şuralara gidilmelidir. Baltacıoğluları, Hamdullah Suphi'ler, Tarcan'lar, Türkiye'mize bu türden az mı hizmet vermişlerdir? Onlar uzaydan inmemişlerdi.
*
Emekli kişi yazmasını, okumasını, çizmesini, boyamasını, kısaca zamanı değerlendirmesini öğrenmiş kişidir. Darısı gençlerimizin başına. Onun tek isteği, daha mutlu, daha mamur, Türkiye gerçeğine katkıda bulunmak özlemidir.
Yılda bir kere Sürmeli Otelinde yemek, Öğretmen Evinde çay, sıradan onur belgeleri, konuya ters bir perspektiften bakmaktır. Daha rantablı, daha öze dönük kalıcı yaklaşımları, sayın yetki sahiplerinden, içtenlikle bekliyoruz. Bu büyük şeref, bakalım kimlere nasip olacaktır!
Saygılarımla
Ethem Aydın
1987, Adana
Dememiz o ki; 1987 yılında bir öğretmen kırılmış. Duygularını ifade etmek içinde kâğıda kaleme sarılmış. Âmâ kimseye ulaştırılmamış. Düşünsenize bu mektubu yazan öğretmen hayatta yok. Ama yazdıklarının okunma ve başka insanlara yol olma ihtimali var.
Ne güzel bir fayda…
Dedem hep derdi; iyilik yap denize at, bir yazı yaz köşeye bırak. Sana nasıl döneceğini bilemezsin.
İnsan şu hayatta sadece anlaşılmak için savaş veriyor. Başka bir şey değil…
Sonuç olarak ne yaparsanız yapın ama bu zamanın aslında olmadığını ve yaptıklarınızın siz öldükten sonra bile bir değeri olması kısmına özen gösterin. Dedeme şimdi hak veriyorum. Ne demek istediğini anlıyorum. Bunları asla birileri okusun diye yazmamış ama şimdi nerelere ulaştığını ben bile tahmin edemiyorum…
Mutlu günler dilerim…
Paylaş