Paylaş
Kadın Girişimciler Derneği’nin (KAGİDER) kurucularından olan Suver, TÜSİAD Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Grubu, Türk Yunan Kadınları Barış İnisiyatifi (Winpeace), Haklı Kadın Platformu, Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’nun kurucu üyesi ve Marmara Vakfı AB ve İnsan Hakları Başkanı. Gerçek bir sivil toplum gönüllüsü olan Müjgan Suver ile kadınlar ve toplumsal adalet üzerine sohbet ettik.
- Manisa Kız Öğretmen Okulu’ndan Avrupa’nın en iyi üniversitelerine gidişiniz nasıl gerçekleşti? Bu, birçok kızımıza ilham verecek bir başarı.
SUVER: Ben Egeli bir kadınım. Böyle olmakla da her zaman gurur duymuşumdur. Ortaokulu bitirdiğimde Akhisar’da henüz lise olmadığından, Karataş ve Manisa Öğretmen Okulu’nun parasız yatılı imtihanlarına girip her ikisini de kazandım. Ailemin isteğiyle Manisa’yı tercih etmek zorunda kaldım. Mezuniyetten sonra birkaç yıl ilkokul öğretmenliği yaptım. Ama, daha farklı konularda çalışmak, farklı ülkeler, farklı şehirlerde yaşamak özlemindeydim. Münih’te bir Devlet Pedagoji Enstitüsü, Türkçe - Almanca dillerine sahip pedagoglar arıyordu. Önce Almancamı geliştirdim ve işe başladım. Bir taraftan da kendimi geliştirmek için meslek içi eğitimlerin yanında sosyal pedagoji yüksek okuluna ve Ludwig-Maksimilyan Üniversitesi psikoloji bölümüne başladım. Pek kolay olmadı elbette. Yaşamınızda bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız, daha iyi bir şeylere ulaşmak istiyorsanız, bedelini de ödemeye hazır olmanız gerekiyor.
AB TOPLUMSAL CİNSİYET REHBERİ
- Şu anda Marmara Vakfı AB ve İnsan Hakları Başkanı olarak ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?
SUVER: Eşim Dr. Akkan Suver, Marmara Grubu Vakfı’nın genel sekreteriydi. Vakfın faaliyetlerine onunla birlikte katılıyordum. Dikkatimi çeken, grup içindeki kadın üyelerin hiç birinin yönetim kurulunda yer almaması, misafir karşılama, yer gösterme, toplantı salonunu hazırlama gibi görevler yapmasıydı. Bir gün kadın üyelere liderlik yapan hanımefendiye bunun nedenini sordum. Kadınların da karar verici pozisyonlarda yer alması gerektiğinden bahsedince, “Gel o zaman aramıza katıl, dediğin gibi bir projeyi uygulamamıza liderlik et” dedi. Böylece ezber bozan bir kadın, bir sosyal girişimci olarak Marmara Grubu Vakfı’nda tekrar çalışmaya başlamış oldum. Yönetim kurulundaki arkadaşların destek vermesiyle, vakfın çatısı altında AB ve İnsan Hakları Platformu’nu kurduk. Benzer amaçlar doğrultusunda çalışan ulusal ve uluslararası STK’lar ile iletişim ağlarımızı oluşturduk. Bilimsel veriler ve istatistiklerle de desteklenmiş kendi yol haritamızı oluşturduk. Avrupa Birliği Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Yol Haritası’na uyumlu olan bir eylem planı hazırladık. Kamunun bu konuda yaptığı çalışmalara katkı vermek amacıyla alternatif “Ulusal Kadın Politikaları”nı yayınladık. İzleme raporları, bildiriler, projeler uygulayarak, kamuoyunda farkındalık ve bilinç geliştirici çalışmalara katkıda bulunduk.
VATANDAŞLIK BİLİNCİMİZ OLMADIĞINDAN
HAKLARIMIZI TALEP EDEMİYORUZ
- Sosyal pedagoji alanında eğitim almış biri olarak özellikle mülteciler, göç ve topluma entegrasyonu hakkında neler söyleyeceksiniz?
SUVER: Göç, mülteciler, ayrımcılık, ötekileştirme ve genelde entegrasyon sorunları, Münih Pedagoji ve Aile Araştırmaları Enstitüsü’nün de ana konularındandı. Daha 70’li yıllarda Avrupa’ya “misafir işçi” statüsünde gelmiş işçilerin, geldikleri ülkelere uyumunu sağlayacak projeler uygulamaya girmişti. Çocuklar için de iki dilde, iki kültürde eğitimler veriliyordu. Bizim kültürümüzde farklı etnik kökenden, farklı kültürden olanlara karşı ayrımcılık yapmaktan çok, onları olduğu gibi kabullenme alışkanlığı ve hoşgörü var. Bu nedenle, ülkemize 4 milyon Suriyeli gelmesine rağmen yerli halktan genelde ve büyük çapta itiraz sesleri yükselmedi. Mülteci akınları karşısında batı toplumları ayağa kalkarken, halkımızın sessiz kalıp kabullenme göstermesinin bir başka nedeni de batı toplumlarındaki halklar gibi henüz aktif vatandaş bilincinde olmayışı. Asırlardır imparatorluklar altında “kul”, “tebaa” olarak yaşadığı için, hakkını aramayı değil, biat ve itaati öğrenmiştir.
- Peki sizce bu bilinç nasıl oluşturulabilir?
SUVER: Cumhuriyet ile yürürlüğe giren medeni yasa ve hukuk devleti ilkeleri, “padişahın bir kulu” olan vatandaşı “birey” mertebesine yükseltmiş. Vatandaşımız henüz bunun bile tam bilincinde olamadı. Hala birey olma hakkını kullanamıyor, vatandaş olarak özgür iradesiyle karar veremiyor, yöneticilerden verdiği verginin nerelerde harcandığının hesabını soramıyor, güçlü bir demokrasi için denge ve denetleme mekanizmalarının önemini kavrayamıyor. Eh, siyasetçiler de bunun böyle kalması için her türlü gayreti göstermekten geri kalmamıştır tabii... Burada suçlu olan halk değil, yönetimlerdir. Halka okullarda ve ataerkil ailede hangi eğitim veriliyor ki, “birey” olmasını öğrensin! Henüz kendi içimizde asırlardır yan yana yaşadığımız farklı etnik köken ve farklı inanç gruplarının anayasal haklar çerçevesinde topluma entegrasyonunu sağlayamamış bir ülkeyken, 4 milyon mültecinin bu ülkeye entegrasyonunu nasıl sağlayacağımızı anlatan bir siyasetçi var mı? Ya biz vatandaşlar, bunu yönetenlerden neden talep edemiyoruz?
KADIN SORUNUNA KADIN-ERKEK
BİRLİKTE SAHİP ÇIKILMALI
- Kadın konularında öncülük yapan bir kadınsınız. Neler yapıyorsunuz?
SUVER: Bir toplumun yarısı kadınsa, onların katılmadığı ekonomi gelişir mi? Kadının katılmadığı, sesinin duyulmadığı, fikrinin sorulmadığı bir toplumda demokrasi gelişir mi? Kadının eğitim almadığı bir toplumla bilgi çağı yakalanabilir mi? Gelenek, görenek, muhafazakarlık, din, ideoloji deyip kadınlara belli toplumsal roller biçmeyelim. 2000’li yıllardan beri toplumun demokratik gelişmesine engel olan ataerkil zihniyetin ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin değişmesi için çalışıyorum. Uluslararası kadın yöneticiler toplantıları, Uluslararası Kadın Parlamenterler toplantıları, AB ve kadın, modernleşme ve kadın, kadın ve erkek için eşit ekonomik bağımsızlık, teknoloji ve kadın gibi projelerle ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması yolunda yapılan çalışmalara katkıda bulunmaya gayret ettim. Türk Ceza Yasası, Medeni Yasa’nın değişiminde ve kadına yönelik şiddetle mücadele yasasının hazırlanışında diğer kadın örgütleri temsilcileri ile birlikte kampanyalar yürüttüm ve materyaller geliştirdim. Aynı hedef doğrultusunda çalışan diğer STK’ların katılımı ile “Laik Eğitim İçin Birlik Grubu”nu ve “Anayasa Uzlaşma Grubu”nu kurdum, çalışmalarını koordine ettim. Ayrıca Yanındayım Grubu’nun danışman üyesi ve Denge Denetleme Ağı’nın Koordinasyon Grubu sözcüsüyüm.
Paylaş