İzmir’in değerlerini Türkiye’ye yaymalıyız

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Selin Sayek Böke, sık sık İzmirlilerle birlikte oluyor.

Haberin Devamı

Başarılı bir akademisyen, genç bir anne ve heyecanlı bir siyasetçi olarak ülkenin gündemini çalışan Sayek Böke, İzmir’in değerlerini Türkiye’nin değerleri haline getirmek istediklerini anlatıyor. İzmirle ilişkisi konusu sıkça gündeme getirilen Selin Hanım’ın ailesinin çoğunun bu kentte olmasının yanı sıra bu konuya yanıtı net; “Benim ruhum İzmirli!”

İzmir’in değerlerini  Türkiye’ye yaymalıyız

- Selin Hanım İzmir Milletvekilisiniz, İzmir’i gerçekten temsil edebilecek, bizim de güvenebileceğimiz bir vekilsiniz. Ama yine de İzmir’le ilişkiniz hakkında eleştiriler geliyor. Siz bunlara ne diyorsunuz?

 

Haberin Devamı

- Siyasete giriş sebebim Türkiye’ye hizmet heyecanıydı. Bunun içerisinde, kişisel değerlerimin mücadelesini vermek de siyasetimin bir parçasıydı. Şimdi böyle baktığımız zaman, İzmir, Selin Sayek Böke’nin değerleriyle yüzde yüz örtüşen bir şehir. Yani İzmir’in ruhu beni tanımlayan değerlerle bire bir aynı. Böyle düşündüğüm zaman işte ben İzmirliyim diyorum.
- Ruhum İzmirli diyorsunuz yani.
- Evet, ruhum İzmirli. Hakikaten öyle hissediyorum. Ruhumun ve değerlerimin İzmirli olmasının ötesinde zaten İzmirli bir ailenin de çocuğuyum. Dedem Üsküp göçmeni. Dayımlar, kuzenlerim herkes İzmir’de. İzmir’le bir gönül bağımda var dolayısıyla. Aile bağım, gönül bağım ve ortak taşıdığım değerler var. Bu soru siyasete girdiğimden beri ve İzmir’den aday olacağım ortaya çıktığından beri çok karşılaştığım bir soru. Onun için gülümseyerek cevaplıyorum her defasında bu soruyu. Aynı zamanda İzmir’in değerlerini Türkiye’nin değerleri yapacak mücadelenin de önemli bir parçası olduğumu düşünüyorum.

 

GECE GELEN TELEFONLA SİYASET TEKLİFİ

- Siyasete girişiniz nasıl oldu? Çok güzel bir akademik geçmişiniz var. Değerli bir eğitim hayatınız var. Siyaset nasıl başladı?

- Siyasete ne zaman girdiniz derseniz, çocukken girdim derim, çünkü ben siyasi bir ailenin içerisinde büyüdüm. Onun için de siyaset, hayatımın hep doğal bir parçası oldu. Çok sevgili annem ve babam, her ikisi de tıp doktoru. Sağlık hizmeti vermenin esasında bir halk sağlığı meselesi ve sosyal bir hizmet olduğu algısıyla, ‘toplum sağlığı nasıl iyileştirilir, insan hakları nasıl savunulur’ meselesine çok kafa yoran iki insanın çocuğuyum. Sevgili annem, babamın da kuvvetli desteğiyle çok uzun süre Türk Tabipler Derneği’nde başkanlık yaptı. Ve o mücadele ruhu bizim evin içerisinde yemek masası etrafında yapılan toplantılar, bizim o masasının içerisine girme gayretimiz... Esasen kız kardeşim ile birlikte siyaseti duyarak ve hissederek büyüdük. Sonra annemin bir milletvekili adaylığı dönemi vardı. İşte onunla beraber köy köy dolaştığımız, annemin eline mikrofonu alıp konuştuğu bir dönem. Fakat bütün bunlarla birlikte, sosyal bilimler alanına ilgi duyduğum için yani insana dair meseleler beni heyecanlandırdığı için ekonomist olmaya karar verdim. Ekonomisi değişen, gelişmeye müsait potansiyeli olan bir ülkede ne iyi yapılırsa daha iyi sonuç verir diye kafa yoruyorum. Akademisyenliğim sürecinde de siyasetle çok ilgiliydim. Bütün bunlar esnasında CHP Bilim Kültür Platformu’nda biz akademisyenleri bir araya getirir, tartışma zeminlerine bizi de ortak ederdi. Geçen yıl eylülde Kurultay sırasında Sayın Genel Başkanımızın davetiyle partinin yönetimine dahil oldum. Aktif siyasi hayatım, Eylül 2014 itibari ile başladı.

 

Haberin Devamı

- Peki size gece gelen telefon olayı doğru mu, yoksa şehir efsanesi mi?

- Gece gelen telefon doğru. Bizim için de hayat değiştiren bir hikaye oldu. Çünkü sadece benim hayatımı değiştirmedi, bütün ailemin hayatını değiştirdi. Gece telefon geldi eşimi uyandırdım. Böyle böyle bir teklif var diye. Genel başkanlıktan gelen bir teklif, Kurultay’a bir davetti açıkçası. Siyasete aktif girip girmemekle ilgili bir değerlendirme yapmamız gerekti. Eşim bir saniye bile tereddüt etmeden, heyecan duyacağımı ve duyduğumu bildiği için, daha ben sorar sormaz “Yanındayım, arkandayım. Sen yürü” dedi. Onun desteğiyle tabii çok hızlı karar vermiş oldum.

 

5 YAŞINDAKİ OĞLUM GİTMEYEYİM DİYE BENİ YATAĞINA BANTLIYOR

Haberin Devamı

- 2 çocuk annesisiniz. Aslında İzmirli kadınlara rol modelsiniz. Çocuklarınız var, koşuşturuyorsunuz... İzmirli kadınlar da genelde böyledir. Her yere koşuşturur. Yapacağı işi tam yapmak ister. Bakımlıdır. Siyasete girdikten sonra neler değişti hayatınızda? Nasıl etkilendi aileniz?

- Esasında İzmirli ruha sahibim derken bunu kastetmiştim. İzmirli hayatı dolu dolu yaşıyor. Aynı zamanda işini yaparken de hayatın kaçmaması için müthiş bir çaba sarf ediyor. Bu benim de hayatta önemsediğim şeylerden biri. Yani iş-aile dengesi çok önemli. Fakat siyaset diğer işler gibi işi işte kapattığınız bir süreç değil. Bir yaşam kültürü. Ama dediğim gibi, bunun içinde büyümüş olmanın getirdiği rahat bir adaptasyon süreci oldu benim için. Bir de eşimin büyük destek vermesinin. Nasıl değişiklikler oldu derseniz, daha sık seyahat ediyorum. Hayat biraz daha hızlı akıyor.

 

Haberin Devamı

- Oğullarınız kaç yaşında, onlar ne diyor sizin bu koşuşturmacanıza?

- Büyük oğlum Can 11 yaşında. Küçük oğlum Aksel 5 yaşında. Her ikisi de benim büyüdüğüm ortamda büyüyorlar şu anda. Hani kendi örneğime bakıyorum da doğal ortamında bu şekilde bunu yaşıyor olmalarının. Ben keyif aldığım bir hayat yaşıyorum. Çocukların da öyle olacağı bir zemin hazırlandığı kanaatindeyim. Büyük oğlum siyasete çok heyecan duyuyor. İlgi duyuyor, soruyor, anlamaya çalışıyor. Fakat küçük oğlum biraz daha zor alıştı. O benim daha az etrafta görülmemin rahatsızlığını duyuyor. Bir gün odasında oyun oynarken yatağının üzerinde oturuyordum, beni yatağına bantladı. Bantladıktan sonra içeriye gitti bilgisayarımı getirdi. ‘İstersen burada çalışabilirsin’ dedi. Meselenin çalışmam değil de orada olmamam olduğuyla ilgili çok net bir tavır sergiledi. Tabii her ikisi için de benim mutlu olmam onlara yansıyor. Yani bir şey yapma heyecanı, bir mücadele veriyor olmam ve bir umut besliyor olmam çocuklarıma olumlu yansıyor. Çünkü siyasette aktif olmadığım süre içerisinde biraz daha karamsar biraz daha endişeliydim. Şimdi içindeyken bir şey yapabilme mücadelesini veriyor olmak insanı daha güçlü hissettiriyor.

 

Haberin Devamı

İZMİR’İN SORUNUNU ÇÖZDÜK MÜ, TÜRKİYE’Yİ DE ÇÖZERİZ

- İzmir’le ilgili neler düşünüyorsunuz, İzmir’in sorunları hakkında neler biliyorsunuz? İzmir ile ilgili neler yapmayı düşünüyorsunuz?

- Esasında bu ikisi inanılmaz örtüşüyor. Örtüşmesini de önemli buluyorum ben. Biz seçim bildirgemizde, İzmir’in ne kadar olumlu yönü varsa Türkiye için de hayal ettik ve İzmir’den Türkiye’ye taşımak üzere paylaştık. Yani yaşanacak bir Türkiye dediğimiz zaman İzmir’in yaşanacak unsurlarını kastediyoruz. Özgür, demokrat, birlikte yaşama kültürü çok zengin bir yer İzmir. Bütün Türkiye’nin böyle olması gerekiyor. Fakat Türkiye’nin genel sorunları neler derseniz, esasında İzmir’in yaşadığı sorunlar da Türkiye’nin yaşadığı sorunları çok iyi temsil ediyor. Ben bunların önemli bir kısmının ekonomik olduğunu düşünüyorum. İzmir’in de müthiş bir potansiyeli var. Hem tarımda, hem bilim üretmede hem bilimi sanayiye dökmede müthiş bir insan gücü potansiyeli var. Ama öte yandan müthiş bir işsizlik oranı var.

 

- Bir kabuğunu kıramama durumu da var, yıllardır muzdarip olduğumuz...

- Evet, şartlı teşvik sisteminin de yol açmış olduğu bir durum bu... İşte bu alanlarda ben hem Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde ekonomi politikalarının başında olan biri ve İzmir Milletvekili olarak mecliste mücadele edeceğim. İzmir’in bu ekonomik sorunlarının çözülmesi, işsizlik sorununa çare, teşvik sisteminin düzeltilerek İzmir’in haksızlığa uğramamasını sağlayıp üretimin burada canlanması ve tarımın Türkiye’de yeniden teknolojiyi de içerisinde barındırarak geliştiği bir zemine taşınması için mücadele vereceğim. İzmir için ne taşıyorsam meclise, bütçe komisyonunda da bunu yapıyor olacağım. İzmir’de sorunu çözdük mü, Türkiye’de de çözmüş olacağız.

 

TOPLUMSAL BARIŞIN İNŞASI EN ÖNEMLİ KONULARDAN BİRİ

- Türkiye açısından bakarsak kadınların durumu, dış politika gibi birçok sancılı durum var aslında şu anda ülkede. CHP Genel Başkan Yardımcısı olarak neler söyleyeceksiniz?

- Şimdi biliyorsunuz ki, ben ekonomist kimliğimle seçim döneminde ekonomi konuştum. Türkiye’de ekonomide ciddi bir sıkıntı yaşandığı aşikâr. Türkiye’nin bir potansiyeli var ve bu potansiyele erişebilmesi için ancak bir dizi ekonomik reforma ihtiyacı var. Ama bu reformları yapacak bir iradeye ihtiyacı var en çok. Maalesef bu irade Türkiye iktidarlarında uzun süredir yok. Ama Türkiye’nin sorunları ekonomiyle sınırlı değil. Ekonominin kötü gitmesinin sebeplerinden biri de Türkiye’nin neredeyse bütün temel alanlarda sorun yaşıyor olması. Dolayısıyla biz hukukun üstünlüğünün inşası için mücadele vermek zorundayız. Biz toplumun katılımcı olması için yani kadınların, gençlerin, engellilerin sisteme dahil olmasını kolaylaştırması açısından rutin bir şekilde sosyal devlet kavramı içerisinde yerleşmesi için bir mücadele vermeliyiz. Türkiye’de toplumsal barışın inşası için bir mücadele vermek zorundayız. Biz Türkiye’nin uluslararası ilişkilerini düzelterek, çünkü bunlar artık günlük hayatımızı etkiler hale geldi. Dış politikanın iç politikaya malzeme edilmesinin ne kadar tehlikeli olduğunun örneğini Türkiye’de yaşıyoruz. O yüzden de CHP Genel Yardımcılarından biri olarak hem ekonomi alanında daha iyi işler yapılması için doğru meseleleri konuşacağım, hem de doğru işlerin yapılması için bir güç oluşturuyor olacağım. Ama bunun yan sıra toplumsal barışın inşası için, kadınların sesinin yükselebilmesi, etkinliklerinin artabilmesi için, hukuk sisteminin inşası için de partimle beraber mücadele ediyor olacağım.

 

İZMİR’DEN DAHA FAZLA KADIN MİLLETVEKİLİ ÇIKMALI

- CHP’de de bir sancılanma var. Bir yenilenme bir değişme olması gerektiğine inanıyor çoğu kişi. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

- Şimdi ben esasında CHP’nin yenilenen yüzlerinden olduğum kanaatindeyim. Dolayısıyla bir süredir zaten CHP’nin dönüşümünün kendi içerisinde daha atak ve farklılaşmaya açık olduğu kanaatindeyim. Bu dinamikliğin biraz daha artacağı döneme gireceğiz bence. Genel Başkanımızın isteği, kalbi ve aklı da bu yönde. Yani CHP Genel Başkan olduğu dönemden itibaren belli bir hızda dönüşüm başlatmış. Bu Kurultay’la birlikte değişime ivme kazandıracağını kendi konuşmalarımızdan da duyuyoruz. Daha genç, daha dinamik, daha atılımcı yeni bir ruhla siyaset yapılması için bu Kurultay’ı bir kırılma noktası olarak gördüğünü ifade ediyor. Ben ona gönülden destek veriyorum.

 

 

- Tabii ki. Çabalamaz olur muyum? Bizim çok daha fazla olmamız gerekiyor. Kadının siyasette rolünün artması gerekiyor. Özellikle, İzmir’in güçlü kadınlarının Türkiye siyasetine damga vurması gerektiğini düşünüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları