Paylaş
Dicle Keskinoğlu evlenip ardarda 2 çocuk sahibi olunca anneliğe hızlı geçiş yapmış. Uzun yıllardır köşe yazarlığı yaptığından anne olarak yaşadıklarını yazmaya karar vermiş ve ‘Beşikte Durduğu Gibi Durmuyor’ adlı kitabı çıkarmış. Annelikle ilgili çoğu kitabın samimi olmadığını düşünen Keskinoğlu, kitabı için ‘amatör bir annenin itirafları’ tanımını kullanıyor.
‘Beşikte Durduğu Gibi Durmuyor’.
Peki nasıl duruyor?
Valla hiç durmuyor. Hele küçük kızım hareketlinin ötesine geçti. İki kızım arasında 2 yaş var. 3,5 ve 1,5 yaşlarındalar, dolayısıyla hep hareket var.
Kitap yazma fikri nasıl oluştu?
Ardında birçok gerekçe var. Daha önce çalıştığımdan boş duramıyorum. Birşeyler üretmek istiyorum. Tabii çocuk, üretimlerin en büyüğü. Doğumu, bakımı, büyümesi. Ama yine de hayatımın bu döneminde birşeyler yapmasaydım sonradan pişmanlık duyabilirdim. Yazmak bana çok iyi geliyor. Böylece çocuklarıma da çok güzel bir hatıra bırakacağım.
UZMAN GÖRÜŞÜ YERİNE YAŞANANLAR
Yazım diliniz son derece rahat…
Kendi neslime göre erken yaşta anne oldum. Arkadaşlarım daha yeni evlenmeye başladı. O nedenle ‘seninki ne yaptı, benimki böyle yaptı’ diye dertleşebileceğim bir durum olmadı. O yüzden, sanki bir arkadaşıma anlatır gibi yazdım. Zaten o nedenle ‘amatör bir annenin itirafları’ başlığını da yazdık. Kitabımda hatalarımdan bahsediyorum ki ben bunları pişmanlığa değil, mizaha çevirdiğim süreci anlatıyorum. Uzman görüşler değil, ama bir çok annenin yaşadığı olaylar yeralıyor. Hatta annenin öfke nöbeti de var ki birçok kitap bundan bahsetmez. Başıma gelenler dışında gözlemler ve diğer annelerden duyduklarım da var.
Hamilelik ve çocuk yetiştirmeyle ilgili birçok kitap var. Sizinkinin farkı ne?
Olan kitaplar, uzman uzman anlatıyor herşeyi. ‘Çocuğu şu açıyla tutacaksın, şöyle yapacaksın.’ Herşey ciddi. Anne adayında zaten bir endişe var, bu kitapları okuyunca daha da endişeleniyor ve ‘yapamayacağım galiba’ diyor. Mesela ben de annelik hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bebekler ilgi alanıma girmiyordu. Hamileliğim sırasında bu konudaki tüm kitapları okudum. Ama hiçbirini kendime yakın bulamadım. İstediğim kitabı bulamayınca kendi kitabımı kendim yazdım.
OLİMPİYATTAYMIŞ GİBİ YARIŞIYOR
Anneler arasında sanki hep rekabet vardır, benimki erken konuştu, hemen yürüdü gibi. Bunlara da değindiniz mi?
Ben buna ‘Annelik Olimpiyatları’ diyorum. Kitapta buna çok yer verdim. Anneler arasında gerçekten böyle bir rekabet var. Hatta bazı annelerin biraraya sadece çocuklarını karşılaştırmak için geldiğini düşünüyorum. Paylaşımdan ziyade biraz ezmeye çalışma da var. ‘Seninki hala konuşmadı mı, benim ki cümle bile kuruyor’ ya da bezi olduğunu göre göre ‘Bezi çıkarmadınız mı’ gibi sorular her zaman iyi niyetli değil.
Anneler kendini hep yetersiz hisseder oysa…
Evet. Hep mükemmel olmaya çalışıyoruz, hata yapmamaya uğraşıyoruz. Ben bunları yazmaya çalıştım. Hamileliğim sırasında o uzman kitapları yerine bu tip bir kitap okusaydım daha farklı bakabilirdim. Bir de bazen anneler için ‘çalışmıyor canım, çocuklarına bakıyor’ deniyor ya bunun ne kadar önemli bir iş olduğu unutuluyor.
DOĞUM SONRASI KAMU MALI OLUYORSUNUZ
Bir önceki nesil de istemese bile karışıyor değil mi?
Yaşıt anneler dışında yaşça büyük olan herkes de karışmaya başlıyor. Doğumdan sonra sizin kamulaştığınız farzediliyor. Çocuk sizin ama aynı zamanda tüm toplumun. Çocuğu kendi öz annesinden bile korumaya çalışıyorlar. Karışma hakkı görüyorlar, eleştiriye açık olmanız gerektiğini düşünüyorlar. Hiç tanımadığım insanların ‘sütün yağlı mı, sulu mu. Bebek emiyor mu, emmiyor mu’. Konu komşuya, partkta gördüğüm teyzeye, sütümün yağ yüzdesiyle ilgili rapor veriyorum. Kızım emziği geç bıraktı, sokakta yürürken geçen bir amca emziği çekiveriyor ağzından, çocuk ağlıyor…
Eşler de bazen fazla titiz ve çok bilmiş olabiliyor.
Babalarla ilgili ayrı bir bölüm var ama benim eşimle dil birliğim var. Yani hayırsa hayırdır. Öyle olmadığında çocuklar da ikna edebileceği tarafa yüklenip istediklerini yaptırıyorlar. O anlamda biz eşimle uyumluyuz.
KİTABIMI ANNEANNEME İTHAF ETTİM
Her kültürün ayrı bir annelik anlayışı var. Bizim anneler hakkında siz ne düşünüyorsunuz?
Bence birkaç grup var. Baskın grup çocuğun üzerine çok düşüyor. Ağladığında panik oluyor, hemen susturmaya çalışıyor. Bir de etraf ne der düşüncesi var. Ben çocuğum parkta ağlasa ve bilerek hemen ilgilenmesem bile yan taraftaki teyze, amca hemen koşar ‘ne oldu’ diye. Bir de bana kötü kötü bakar ‘nasıl annesin’ diye. Yani mahalle baskısı da var üzerimizde. Bizler de istediğimiz gibi değil, tribünlere oynayarak yetiştiriyoruz çocuklarımızı.
Anne olunca annenizi daha iyi anladınız mı?
Kesinlikle. Zaten kitapta böyle bir bölüm de var. Kitabımı da anneanneme ithaf ettim. Çok mutlu oldu, gurur duydu. Annem çalışıyordu, beni anneannem ve dedem büyüttü. Onun ‘aldığı kadar un’ diye tarifleri vardır. Ben de buna inanıyorum, herkesin kapasitesi farklıdır.
PİŞMAN MI OLDUN DİYEN OLDU
Kitabınıza tepkiler nasıl?
Kitabın facebook sayfasına çok yorum geliyor. Bunlar çok değerli çünkü çok samimi. ‘Beni anlatmışsın, aynı eşim gibi, kitap benim için yazılmış’ gibi yorumlar var. Bir de insanlar çocukları hakkında olumsuz birşey söylemeye çekiniyor. O anlamda da sırdaş olmuş olabilir.
Olumsuz bir tepki var mı?
Geçen gün biri ‘kitabı okuyunca, acaba çocukları yaptığına pişman mı oldun’ diye düşündüm dedi. Ona şaşırdım ama herkes istediği gibi düşünmekte serbest.
Paylaş