Saksafonla birşey söylemeye çalışıyorum

İLHAN ERŞAHİN tanıdığım en doğal ve komplekssiz insanlardan biri.

Zaten resimlerimiz de kendisine uygun olarak son derece doğal oldu. İsveç ve Türkiye arasında büyürken müzikle ilgilenmeye başlayıp profesyonel yaşamını ABD’de sürdürmeye başlayan Erşahin’in Nublu adlı kulübü New York gece hayatının en önemli beş kulübünden biri olarak gösteriliyor. Kurduğu müzik gruplarıyla dünyanın birçok yerinde konserler veren İlhan Erşahin gerçek anlamda özgür ve özgün bir sanatçı.

Saksafon çalmaya ne zaman başladınız?

- 16 yaşında başladım. Daha önce müzikle ilgilenmemiştim. Direkt saksafon çalarak başladım.

Müziğe başlama hikayeniz nedir?

- Hep müzik dinliyordum. Özellikle saksafondan etkileniyordum. Ian Jury’nin konserine gitmiştim. O konserde saksafondan çok etkilendim ve çalmaya başladım. O sıralarda okuldaki arkadaşlarım bir grup kurmuşlardı ve bir saksafoncu arıyorlardı. Onlara katıldım.

Annenizin İsveçli babanızın Türk olması kişiliğinizi nasıl etkiledi?

- Annem İsveçli olduğu için İsveç’te büyüdüm, yazları Türkiye’ye geliyordum. Belki de bu yüzden kendimi çok fazla dünya vatandaşı olarak görüyorum. Ülkelerin sınırları, partiler beni ilgilendirmiyor. İnsanlık, hayat, yaşam benim için önemli.

New York’a neden gittiniz?

- Aslında Amerika’ya müzik eğitimi için gitmiştim. Biraz müzik eğitimi aldım ama biraz da okuldan kaçtım. Sonra orada kaldım.

MÜZİĞİMLE KENDİMİ KEŞFETME ÇABASINDAYIM

Hangi gruplarla çalıştınız?

- Önce birçok farklı grupta ve barda saksafoncu olarak çalıştım. Farklı sanatçılarla turnelere çıktım. 1997’de Wax Poetic grubunu kurdum. Yani aslında gruptan çok bir projeydi. O zamandan beri kendi müziğimi yapıyorum. Kendimi keşfetmeye başladım.

Kendinizi keşfetmeye başladıktan sonra neler değişti?

- Ben saksafoncuyum, biraz da keyboard çalıyorum. Kafamdaki melodileri beste yapıyorum. 2 yıl önce Nublu adında bir plak şirketi kurdum. Aynı isimde bir de gece kulübüm var. Stilimiz biraz farklı. Ben bu stile Nublu diyorum.

Neler var bu stilin içinde?

- Her şey var. Çünkü New York Manhattan’da büyüdüğümüz, orada dünyanın her yerinden insanla tanıştığımız için her kültürden etkileniyoruz.

Biraz füzyon mutfağı gibi mi?

- Evet öyle de diyebiliriz. Ama o mutfağın içinde bizim kendi stilimiz de oluşmaya başladı. Birkaç senedir bunun üzerine gidiyoruz. Birçok müzisyeniz, hep birlikte bunun için çalışıyoruz.

YILDIZLAR GECE

KULÜBÜMÜZÜN

MÜDAVİMLERİ

Gece kulübü zor iş değil mi?

- O da biraz tesadüf diyebilirim. Daha önce çaldığım gece kulüplerinin sahipleriyle uğraşıyordum hep. Zaten kendi grubumuz, kendi müziğimiz kendi arkadaşlarımız var neden küçük bir kafe açmayalım diye düşündüm. O kafe daha sonra gece kulübüne dönüştü. 6 senede bayağı bilinir oldu.

New York’ta gece hayatına yön veren 5 kulüpten biri olarak gösteriliyormuş..

- Evet. Oradan bir sürü müzik, grup çıktı. Nora Jones, Brazilian Girls, Kudu, Forro in the Dark.

Nora Jones sizinle ne kadar çalıştı?

- Nora Jones daha önce Wax Poetic grubumuzun solistiydi. Grammy almadan önce 2 yıl bizimle çalıştı. Sonra kendi kariyeri üzerinde çalışmaya başladı.

Kulübünüze çok ünlü kişiler geliyormuş..

- Bir sürü insan geliyor. Dennis Hopper, Jacqueline Bisset, Matt Dillon, Keanu Reeves, Kevin Spacey hep geliyor. David Bryne, Shakira, Gilberto Gil geldi. Çok underground bir yer, herkes geliyor ama sadece 160 kişilik olduğu için bazen insanları alamıyoruz.

BİR ÜLKENİN EN MEŞHUR SANATÇISI BÜLENT ERSOY İSE BENCE ÇOK GARİP

Türk müziği hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Ben Türkiye’yi, Türk müziğini çok seviyorum. Fakat o kadar yetenekli, iyi insanlar, gençler olmasına rağmen televizyonda hep o berbat pop şarkıları. Gazetelerde hep çıplak kızlar, garip sanatçılar(!). Hayat bu değil, dünya bu değil. Her şey yapmacık, sahte. Bir ülkenin en meşhur sanatçısı Bülent Ersoy ise bence çok garip. Popçu erkekler bir acaip, kadın gibi dans ediyorlar. Başka dünyadan gelmişler gibi.

Pop kültür topluma nasıl yansıyor sizce?

- Hep bir eller havaya durumu var. Oysa o insanlar sonra evlerine gidiyor ve kahır çekiyorlar. Ülkede birçok problem var ama kimse bundan bahsetmiyor. Herkes daha çok para, sponsor, daha çok ün peşinde. Bunun bir yerde durması gerekli.

SANAT ADINA

YAPILAN BİRÇOK

ŞEY BENCE ÇÖP

Sanat sadece eğlenme, dağıtma olarak algılanıyor bizde değil mi?


- Ben sadece eğlenme, müzik için çalmıyorum, bir şey söylemeye çalışıyorum. 2008’e geldik, ama o yıla uygun yaşamıyoruz. Maalesef dünyanın her yerinde Mc Donalds gibi bir hayat var artık ama bunu değiştirmemiz gerekli. Bence kötü sanat, kötü yemek, kötü film hepsi aynı kategoride. Sanat diye yapılan birçok şey bence çöp..

Siz bu konuda neler yapıyorsunuz?

- İyi müzik yapıyor ve insanlara veriyoruz. Kalpten çalıyoruz, bir şey anlatmaya çalışıyoruz ve insanlar anlıyor. Kariyerimiz hiçbir zaman birden çıkıp inmedi. Yavaş yavaş ilerliyoruz. Her çaldığımızda 10 yeni seyirci ekleniyor. Bu da bize yetiyor.

Çeşme’ye gelene kadar nerelerde çaldınız?

- Bu sene bayağı bir turne yaptık. Paris, Madrid, Barselona, Amsterdam, Rotterdam, Almanya, İtalya, Brezilya’ya gittik. Ama Çeşme nefis. Türkiye’de her yer nefis.

HERKES BATI

MÜZİĞİ YAPMASIN

SAMİMİ OLSUN

Yeni çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

- Wax Poetic, Love Trio, Kudu var. Hüsnü Şenlendirici ile olan Harikalar Diyarı projemiz var. Şimdi bunun yenisini yapacağız Hüsnü ile. Nublu Orkestramız var. Orhan Gencebay remixleri yapıyoruz. Bir sürü projemiz var.

Türkiye’den habire dünyaya açılacağını iddia eden sanatçılara neler önerirsiniz?

- Türkiye’yi bütün dünya sanıyorlar. Sonra da bütün dünyada ünlü olmaya çalışıyorlar. Kendi sınırlarından çıkmaları lazım. İlla Batı müziği yapmalarına gerek yok, samimilik yeterli. Bir sürü nefis müzik ve müzisyenler var Türkiye’de. Ama para kazanma ve ünlü olma hastalığı özgünlüğün önüne geçmiş. Buradaki pop müzik Amerikan hiphop müziğine benziyor.
Yazarın Tüm Yazıları