Kendimi Türkiye’nin büyükelçisi gibi görüyorum

Laİka Occuly, İzmir’de Fransızca öğretmenliği yapan bir Karayipli.

Paris’te doğmasına rağmen 18 yaşına kadar Antiller’deki Guadalup Adası’nda büyümüş. Beş yıldır Güzelbahçe Piri Reis İlköğretim Okulu’nda Fransızca Koordinatörü olan Occuly ile kendi kültürü, eğitim sistemimiz ve çok sevdiği Türkiye üzerine sohbet ettik.

Æ Sizi biraz tanıyalım.

Æ Paris’te doğdum ama iki yaşımda ailemle Karayip’lerin adalarından Guadalup’a taşındık. 18 yaşıma kadar orada yaşadım. Daha sonra Bourgogne’da Dijon Üniversitesi’ne gittim.

Æ Ne üzerine eğitim aldınız?

Æ Edebiyat ve yabancılar için Fransızca öğretimi eğitimi gördüm. Bourgogne’da eğitimimi tamamladıktan sonra Alliance Française okullarında, aynı anda lisede ve üniversitenin yabancı öğrenciler için açtığı Fransızca hazırlık sınıfında çalıştım. Son olarak yine Dijon’da Kızılhaç’ın kurduğu yabancı dil merkezinde çalıştım ki bu en enteresan işti.

Æ Neden?

Æ Çünkü hiç karşılaşmadığım bir topluluktu. Savaştan gelen ve yaşamak için Fransızca öğrenmek zorunda olan göçebelere Fransızca öğrettim. En ilginci sınıfımda tüm dünyadan insanların olmasıydı. Meksika’dan Çin’den, Güney Amerika’dan. Onlarca uyruktan insanlar vardı. İşte bu gerçek zenginlikti benim için. Her sabah kalktığımda sınıfta dünyayı görebiliyordum.

Æ Fransızca’yı Guadalup’da mı öğrendiniz?

Æ Evet çünkü Guadalup ve Martinik 1635’den beri Fransız sömürgesi olduğu için Fransızca konuşuluyor.

Æ Sizin adanızın yerel bir dili yok mu?

Æ Ülkemin resmi dili Fransızca. Ama yerel dilimiz Kreol denen Fransızca, İspanyolca ve İngilizce karışımı. Eskiden Avrupalılar Afrika’dan, bizim adamızdan köle alırken yerel halk konuşmalarının anlaşılmaması için bu üç dilin karışımı olan Kreol dilini geliştirmiş.

Æ Kreol dili şu anda hala kullanılıyor mu, yaşatmak için çabalıyor musunuz?

Æ Üniversitedeyken bir radyo programında edebiyatı anlatmıştım. Çünkü bazıları, ’Antiller’de yazar yok, edebiyat yok’ diyordu. Onlara, ’Pardon’ dedim. Ödül almış bir sürü yazarımız var. Mesela Antilli Patrick Chamoiseau Fransa’da Goncourt Edebiyat Ödülü aldı. Benim ten rengimdeki insanların entellektüel olmadığı, sadece dans, spor ya da değişik yemekler konusunda başarılı olduğu düşünülüyor. Ben bu düşünceyle mücadele ediyorum.

Burada aileler hemen öğretmeni suçluyor

Æ Eğitimci olarak Türkiye’deki ailelerin çocuklarına yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Æ Bir, iki yanlış görüyorum. Bir çocuğun hayatında ailesi ve onların yönlendirmesi çok önemli. Ancak eğitimcilere de bırakmak gerek. Her konuya aile müdahalesi bana yanlış geliyor. Bir başka konu da ailelerin genelde kendilerini ve çocuklarını analiz etmeden suçu hep öğretmende araması.

Æ Genelde Türkiye’deki eğitim sistemi hakkında ne düşünüyorsunuz, yurt dışıyla arasındaki fark?

Æ Özel okulların zorluğu; çocukların OKS’ye hazırlanmak zorunluluğu nedeniyle özellikle son sınıflarda yabancı dile vakit ayırmaması. Ben Fransızca dersi verirken onlar zamanlarını çaldığımı düşünüyor. Çünkü OKS’ye hazırlanmak istiyorlar. Gerçi bu sene yabancı dilin de dahil olduğu SBS var, bakalım değişecek mi..

Æ Bu kadar çok sınav sizce çocukları nasıl etkiliyor?

Æ Çok sınavdan ziyade Türkiye’deki test mantığı iyi değil. Çocuklar sadece verilen seçenekler arasına sıkışıyor, düşünce alanlarını genişletmiyor. Fransa’daki eğitim sistemi farklı. Biz düşünür ve hep yazarız, neden-niçini araştırırız.

Türkçe’yi unutmamak için yatağımda bile sayıyordum

Æ Türkiye’ye gelişiniz nasıl oldu?

Æ Bir arkadaşım çalışmaya Türkiye’ye gideceğini ve bir kişilik kadro açığı olduğunu söyledi. Yeni evliydim, ama Türkiye’nin çok enteresan deneyim olacağını düşündüm ve arkadaşımdan bağlantı numaralarını alıp İzmir Saint Joseph Müdürü M. Lancelu’yü aradım. Bir saatte başvurum Fransızca öğretmenliğimin yanı sıra edebiyat mezunu olmamdan dolayı hemen onaylandı. Türkiye’de bir yıl çalışıp Fransa’ya eşimin yanına döndüm.

Æ Peki tekrar neden geldiniz?

Æ Türkiye’yi ve çalıştığım herkesi çok sevmiştim. Döndükten sonra unutmamak için sürekli Türkçe çalıştım. Hatta gece yatağımda Türkçe sayıyordum, eşim bile sonunda ’Ülkene geri dön’ dedi. Türkiye’deki arkadaşlarımı arayıp açık kadro olup olmadığını sordum. Bir hafta sonra Saint Joseph’in ilkokulu olan Piri Reis’te koordinatör açığı olduğu ve hemen başlayabileceğim söylendi. Böylece 31 yaşımda Türkiye’ye döndüm ve beş senedir aynı görevdeyim.

BUGÜN VE HER PAZAR TRT 2’DEYİM

Beni tanıyanlar bilir; temeli aynı olsa da bir kaç değişik iş yapmayı severim. Hepsini de çok ciddiye aldığımdan asıl mesleğimin ne olduğu sorusuna en yakınlarım bile kolay yanıt veremez. Ama ben her şeyden önce "Televizyoncu"yum. Bugün ve her pazar saat 13.25’de TRT 2 ekranlarında, çok iyi bir ekiple hazırladığımız "HAYATA DAHİLİZ" adlı programla, çok da önemli bir konuyla, yine ekranlardayım. Sizi de beklerim...

Fransa’daki bazı Türkler yanlış imaj çiziyor

Æ Türk kültüründe ya da yaşam tarzında sizi en çok şaşırtan ne oldu?

Æ Türkiye’ye ve İzmir’e ilk geldiğimde çok modern oluşuna şaşırdım. Çünkü beklemiyordum. Önyargılı değilimdir ama Fransa’da yaşayan bazı Türkler yanlış imaj çiziyor, herkesin aklında o kalıyor. Şimdi ben büyükelçi gibi görev yapıyor ve bu yanlış anlamayı düzeltmeye çalışıyorum.

Æ Gelecekte neler yapmayı düşünüyorsunuz, Türkiye’de kalmayı düşünür müsünüz?

Æ Anneannem biraz yaşlandı, bana soruyor, ’Ne istiyorsun arsa mı, ev mi?’ Ben diyorum ki, ’Türkiye’den bir yer olabilir.’ Şimdilik burada iyiyim. Sadece altı ay, bir sene İngilizcemi geliştirmek için Amerika’ya gitmek istiyorum. Ama mutlaka dönmek istiyorum.

İzmir’de büyük bir proje gerçekleştiriyoruz

Æ Türk öğretmenlerle uyum sorunu yaşadınız mı?

Æ Çok iyi ekibimiz var. Beş senedir birlikte çalıştığım arkadaşlarım var. İnsanları işe ben alıp ben çıkarmıyorum. Ama bir ekip ruhu yarattığıma inanıyorum. Ne zaman zorluk olursa, tabii ki var, birlikteyiz. Sadece okulumdaki değil diğer öğretmenlerle İzmir için önemli bir çalışma yapıyoruz.

Æ Nasıl bir çalışma bu?

Æ İzmir’de 16 Fransızca öğretmeni grup oluşturduk. Yaz üniversitesi yapılandıracağız. Milli Eğitim’in sponsor olacağı bir proje. Türkiye’deki Fransızca öğretmenlerini yazın bu üniversiteye bekliyoruz. Akdeniz’e açmayı da planlıyoruz. Ekonomi Üniversitesi’nde Fransa’dan gelecek 12 profesörle üç günlük formasyon yapılacak. Dersler atölye şeklinde olacak, çocuklarla arkadaş olmak, çok küçüklere Fransızca öğretmek için neler yapılabilir öğretilecek. Bu yaz gerçekleştireceğiz.

Türkiye’ye gelirken tek çekincem ten rengimin nasıl karşılanacağıydı

Æ Türkiye’ye gelmek konusunda hiç çekingenlik yaşadınız mı?

Æ Türkiye’ye geleceğimi aileme açıkladığımda, ’Niye Amerika, Avrupa değil’ gibi tepkiler aldım. Oysa ben her şeye adapte olabileceğimi düşünüyordum. Bir de Türkiye’de siyahi bir kadının Fransızca öğretmesinin özel anlamı olduğunu düşünüyorum. Geldikten hemen sonra fotoğraflar yolladım aileme, hepsi şaşırdı modern yer olduğunu görünce. Gelmeden önce beni korkutan tek şey ten rengimin Türkiye’de nasıl karşılanacağı idi.

Æ Nasıl karşılandı peki?

Æ Kötü karşılanmadı. Hatta öğrencilerime bazen daha sempatik geldiğine inanıyorum. Sebebi de öğrencilerin benim gibileri genelde televizyonda, kliplerde görmesi. Hatta bana ’Bayan Çikolata, Bayan Karamel’ diye sesleniyorlar, çok hoşuma gidiyor. Okul dışında da sorun olmadı. Beş senedir buradayım ve artık varlığım kimseye değişik gelmiyor, sizlerden biri oldum. Burada yalnız yaşayan bir yabancı olduğum için herkes çok yardımcı olmaya çalışıyor. Buradaki çoğu arkadaşım Türk.

Ayrımcılığın üzerinden ancak eğitimle gelebiliriz

Æ Avrupa’nın çeşitli yerlerinde ayrımcılığın olduğunu duyuyoruz kimi zaman.

Æ Olmadığını söyleyemem. Ama ben eğitime inanıyorum. Büyükannem hayatta önemli üç şeyin, eğitim, ilişkiler ve tabii ki para olduğunu söylerdi. Hangi ülkeden, renkten olursan ol aldığın eğitimle ilişkilerini sağlarsın. İnsanlara nasıl davranacağını ve saygılı olmayı bilirsen gerisi gelir.

Æ Fransa’da yaşarken bu tür sıkıntı yaşadınız mı?

Æ Fransa’da siyahi arkadaşlarıma bu durumlardaki tutumlarını sordum. Çünkü ben, bu tarz olaylarda çok sert tepki veririm. 10-12 yıl önce pazarda alışveriş yaparken herkes gibi sıraya girdim. Benden sonra gelen iki kişi önüme geçmeye çalıştı. Satıcıya, ’Özel bir kural mı var, herkesin kuyruğa girmesi gerekmiyor mu’ diye sordum. Herkes bu tepkime şaşırdı, korkup tepki vermememi bekliyorlardı. Bu tepkim karşısında önüme geçmeye çalışanlar gitti.
Yazarın Tüm Yazıları