Paylaş
Ama itiraf ediyorum, Marmaris Hisarönü Körfezi’nin, Bozburun Yarımadası’nın koylarında bulduğum huzuru hiçbir yerde bulamıyorum.
Yoğun sezonda, tamamen dolu olmasına karşın sessizliği, sadeliğiyle etkileyen Selimiye, bakir doğasıyla Söğüt, farklı bir zaman dilimindeymiş gibi hissettiren Bozburun, müthiş manzarasıyla Taşlıca Köyü, keşfedilmemiş güzelliğiyle Serçe Koyu.. Gerçi yabancı tekneler keşfetmedik yer bırakmamış. Dünyanın her yerinden gelen, her çeşit tekneyi görmek mümkün buralarda. Nasıl gelmesinler, alıp götüren bir doğal güzellik, huzur veren bir sessizlik, bağımlılık yaratan bir rahatlama hissi..
Yüksek müzik yok
Biliyorsunuz, bu yaz birçok yazlık yerde bir müzik problemidir gidiyor. Selimiye’de dikkatimi çeken, sanki anlaşmışlar gibi hiçbir mekan sahibinin yüksek sesle müzik çalmaması oldu. Hatta çoğu hiç çalmıyor. Baktım, isteyen takmış kulaklıkları, müziğini dinliyor kimseyi rahatsız etmeden. Yanındaki de kitabını okuyabiliyor sessizce. Böyle olunca da, huzurlu tatilin hakkı veriliyor. Sohbet ettiğim Kırmızı Balık Pansiyonu’nun sahibi Fikret Bey aralarında sesli bir anlaşma olmasa da Selimiye’deki her mekan sahibinin bu konuda çok hassas davrandığını anlatıyor. Darısı, her yazlık yörenin başına...
Ege yolları daimi şantiye mi?
EN son 23 Nisan’da Fethiye’ye giderken geçmiştim Güney Ege yollarından. Neredeyse tüm yol boyunca çalışma nedeniyle iş makinaları ve işçiler arasından ilerlemiştik. Yaza hazırlık yapılıyor herhalde, ne güzel diye düşünmüştüm. Ama bu hafta yine aynı yollardan geçerek Marmaris, Hisarönü tarafına giderken yanıldığımı anladım. Bu sefer daha beter çalışma vardı her yolda. Transformers benzeri koca iş makinalarıyla burun buruna gelerek ilerliyorsunuz yolda. Birçok yerde duble yollar tek şeride düşüyor, ama çoğu zaman yol işaretlerinin yarattığı karmaşadan tek şeritte misiniz çiftte mi anlamak zor. Hatta bir geçişte, önümüzdeki araba yanılıp karşı şeritten gitmeye başladı da hem bizim, hem de karşıdan gelenin uyarısıyla son anda attı kendini sağa...
Tamam, bu çalışmalar bizim için yapılıyor, yollar genişleyecek, güzelleşecek ama neden nispeten hafif geçen kış aylarında yapılıp yaza kadar bitirilmiyor? Ekim’de başlasa Haziran’a kadar tamamlansa da herkes rahat rahat tatil yörelerine ulaşsa. Hadi bitmedi, en yoğun sezon olan Temmuz-Ağustos’ta ara verilemez mi? Bu planlamayı yapmak ve uygulamak bu kadar mı zor? Zaten, hemen her yıl bu yollar sil baştan yapılıyor ya, o da ayrı. Sanırım daimi şantiye olmak bu ülkenin kaderi..
Dünya nereye gidiyor?
ASLINDA, hemen her gün, dünyanın bir köşesinde, gençler hatta çocuklar ölüyor, öldürülüyor. Ama yer; dünyada demokrasi ve insan haklarının en yoğun korunduğu bir ülke, en güvenli şehirlerden biri olunca anlamak zorlaşıyor.
Oslo’da yaşanan katliamlardan herkes dersler çıkarıyor belki, ama şurası kesin ki Avrupa bundan böyle bu konulara daha fazla kafa yoracak, kalıplarını kırmak zorunda kalacak. Avrupa’ya çoğu gidişimde karşılaştığım “siz gerçekten Müslüman mısınız, böyle giyinen Müslüman kadın olur mu?” ya da “Türk müsünüz, nasıl yani mavi gözlü Türk olur mu? Yok canım bir yerde mutlaka yabancı bir atanız vardır” tarzı, kibarlık kılıfı altındaki ırkçı yaklaşımlar, çoğu Avrupalı’nın kendisine 2 saat uzaklıktaki bir ülke hakkında ne kadar bilgisiz ve ilgisiz olduğunu gösteriyor. Yoksa, Haçlı seferi hayali kuran hasta beyinli bir manyak masum çocukları katlederken kendisini bu kadar haklı görebilir miydi?
Rachid Taha söylemişti
Oslo katliamını düşünürken 5 yıl önce röportaj yaptığım Rai müziğinin öncüsü Cezayir asıllı Fransız müzisyen Rachid Taha’nın söylediklerini anımsadım. Sanki bugünleri görmüş gibi bakın ne yanıtlar vermişti sorularıma;
“- Şarkı sözlerinizde özellikle ırkçılığa ve hoşgörüsüzlüğe karşı mücadele var. Müziğe başladığınız ilk yıllara göre yani 25 – 30 yıl öncesine göre Fransa’nın ve dünyanın ırkçılıkla ilgili yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz?
- Göç her zaman sıkıntı yaşadığımız bir sorun. Aslında biliyoruz ki Avrupa’da her şartta göçe ve göçmenlere ihtiyaç var. Bundan vazgeçmeleri mümkün değil. Bunu iki taraflı bir sorun olarak ele almak gerekli. Avrupa’da, o coğrafyada doğan bütün sorunların göçmenlerden kaynaklandığı düşünülüyor. Onların bilinçaltında göçmenler, dünyanın drakulalarıymış ve her an gelip kanlarını emecekmiş gibi yer etmiş. Böyle bir şey yok.
- Resmi internet sitenizde müziğinizin Boğaz Köprüsü gibi Doğu ve Batı arasında bir köprü olduğundan bahsediliyor. Sizce Türkiye, Doğu ve Batı arasında nasıl bir konumda bulunuyor?
- Türkiye Avrupa’nın canını sıkıyor. Batılılar Türkiye’den rahatsızlık duyuyor. Çünkü siz modernsiniz ama aynı zamanda müslümansınız. Onlara göre müslüman olmak kötü olmak, sakallı olmak demektir. Bu da tehlikeli bir görüntü verir. Ki onlara normal gelen müslümanlığın tehlikeli olmasıdır” Sanıyorum, bu katliamdan çıkarılacak en önemli ders; içeriği ne olursa olsun aşırılıkların insanlığa asla hayır getirmeyeceği...
Paylaş