SEMA Karahan, fotoğraf ve insan hikayelerine tutkun bir kadın. Bu ikisi birleşince ortaya 'Hikaye Fotoğrafçılığı' çıkmış. Bizde pek bilinmese de, yurt dışında ayrı dal olmuş. Fotoğraf kareleriyle, makinesiyle anlattığı hikayeler Karahan’ı çok etkilemiş, hatta bazılarının kahramanları yakın dostları olmuş.
Hikaye fotoğrafçısı ne demek?
Türkiye adına yeni bir kavram ama yurt dışında çok biliniyor. Amerika’da fotoğrafçılıkta ayrı bir uzmanlık olarak sayılıyor. Biraz belgesel fotoğrafçılığı kapsamında, hikayesi, süreci olan insana ya da doğaya dair bir portfolyo çalışması aynı zamanda.
Nelerin hikayesini anlatıyorsunuz?
Evlilik hikayesi, çocukların değişik yaş gruplarında gerçekleştirdiği hareketler, varoluş yani bebeğin dünyaya gelişi.. Benim hikayelerim fotoğraf makinesiyle, fotoğraf kareleriyle yazılıyor.
Bir olayın hikayesini fotoğraflamak için ne kadar önceden başlamanız gerekiyor?
Bebeğin hikayesini anlatırken mümkün olduğunca erken başlamaya çalışıyorum. Hatta bazen 3,5 aylıkken daha karnı bile çıkmamışken çekime başlıyorum. Onlarla bebek odasının hazırlanması sürecini çekiyorum. Doktor kontrollerine gidiyorum, ay ay kilo değişikliklerini bile çekiyorum.
Doktor garip karşılamıyor mu sizi? "Bir fotoğrafçınız eksikti" demiyor mu?
Çok keyif alıyorlar. Ben de başta endişeliydim. Ama doktorlarımız çok olumlu yaklaşıyor hatta "Oo, ünlü olacağız sayenizde" diyorlar.
Babalar stüdyoda çekilmiş düğün fotoğrafları mağduru
Farklı bir eğitim alıp sonradan fotoğrafçı olmuşsunuz..
Ben aslında sosyoloji eğitimi aldım ama hep fotoğrafla ilgilendim. Önceleri öğretmenlik yaptım ki o zaman öğrencilerime hep, "Sevdiğiniz işi yaparsanız mutlaka başarılı olursunuz, başarılı olduğunuz zaman maddi olanaklar da kendiliğinden gelir" derdim. Fotoğrafla ilgili her türlü kursu, semineri aldım. Atölye çalışmalarına katıldım. Sonunda kendi işimi yapmaya başladım.
İşinizle ilgili nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Aslında işim bence çok çabuk kabul gördü. İlk başta "Ne hikayesi, nasıl yani" gibi tepkiler alıyordum ama şimdi daha rahat kabul ediliyor. İnsanlar çektiğim fotoğraflarda sadece çıplak bir ten değil, onun ötesinde duygular, ifadeler olduğunu anlıyor.
Babalarla birlikte çekimler de yapmışsınız. Babalar gerilmiyor mu fotoğraf çekilirken?
Evet. Özellikle stüdyo çekimlerine karşı çok tepkililer çünkü evlilik fotoğrafları çekilirken poz verme teknikleri nedeniyle çok sıkılmış oluyorlar, aynısı olacak zannediyorlar. Kesinlikle çok mutsuz bir şekilde sadece eşlerini mutlu etmek için geliyorlar ama, "Aaa süperdi, çok eğlendik" diye gidiyorlar. Ben onlardan poz değil, duygularını ifade etmelerini istiyorum.
Benim çocuğum yok. Bu işe başlamadan hep, "Dünyanın kaynakları hızla tükeniyor, bu dünyaya nasıl çocuk getirilebilir ki" diye düşünüyordum. Ama ne zamanki anne ile bebeğin ilk göz göze geldiği o çok özel anda annelerin gözünde o ışıltıyı görünce her şeye değeceğini anladım. Annenin bebeğiyle karşılaştığı andaki o ışıltıyı ben hiçbir canlıda görmedim.
Şimdi bebek sahibi olmayı düşünüyor musunuz?
Vallahi evlenince hiç beklemem.
Kim çekecek sizin fotoğraflarınızı?
Benim çekmeyeceğim kesin. Şaka bir yana gerçekten o anda akraba olmayan yani o duyguları yaşamayan birinin çekmesi daha doğru bence. Çünkü ya o duyguları yaşayacaksınız, ya da o duyguları yakalayacaksınız. Yani, "Kardeşim, babam, annem, teyzem çeker" diyebilirsiniz ama onlar da aynı heyecanı yaşayacaklarından iyi fotoğraflar çekemeyebilirler.
Artık hamileler göbeğiyle, bebeğiyle varolduğunu göstermekten çekinmiyor
Mayolu hatta bikinili hamile fotoğrafları çekmişsiniz ki bence çok estetik. Bunu özellikle mi talep ediyorlar?
Hayır. Mesela geçen sene hikayesini fotoğrafladığım bir anne adayının son ayları yaza denk geldi. O yüzden son ayını deniz kenarında çektik ve çok da güzel oldu. Hamileliği sırasında sorun yaşamayan her anne adayı fotoğraflanmaya sıcak bakıyor.
Eskiden hamileler karınlarını saklamaya çalışırdı, şimdi gururla fotoğraf çektiriyorlar. Bir şeyler değişti galiba?
Artık 9 ay hayattan kopmuyor anneler, çok daha bilinçliler. Mümkün olduğu kadar göbeğini saklamak yerine, göbeğiyle, bebeğiyle varolduğunu göstermekten çekinmiyor anneler. Ben de o zaman çok rahat çalışıyorum. Hatta mümkün olduğunca onlara varlığımı unutturup rahat hareket etmelerini sağlayarak doğal pozlar yakalamaya çalışıyorum.
İKİZLERİN DOĞUMUNDA ANNE "ELİMİ TUT" DEYİNCE FOTOĞRAFI ZOR ÇEKTİM
İlginç olaylar yaşadınız mı?
Kötü bir olay yaşamadık çok şükür. Ama tabii ben o gerilimi her seferinde yaşıyorum. Umuyorum hiçbir zaman olmaz, hep mutluluklar olur. Unutamadığım bir buluşma, Zeynep bebek ve anne-babası arasında oldu ki onların resimlerine baktıkça hala ağlıyorum. Zeynep biraz zor geldi çünkü kordon dolanmıştı ama her şey bittikten sonra babayla buluşmaları, birbirlerine karışmış gözyaşları unutulmazdı. Anlatırken bile gözlerim doluyor.
Fotoğraf çekmeyi kesmeniz gereken durumlar oldu mu?
Bir keresinde ikizleri olan bir annenin doğumunu çekiyordum ki anne, "Sema lütfen elimi tut" dedi. Mecburen hemen yanına gittim ve elini tuttum. Ama bir yandan da tek elimle çekim yapmaya devam ettim. Tabii uzun süredir birlikte olduğumuzdan ilişkimiz dostluğa dönüşmüştü ve o an bana ihtiyacı olmuştu.
Kadınların en hassas olduğu durumları fotoğraflıyorsunuz. Siz duygularınıza hakim olabiliyor musunuz?
Bir doğum çekince iki gün kendime gelemiyorum. Çünkü hislerim hala çok amatör, büyük heyecan yaşıyorum. Kesinlikle bir doktorla anlaşmayı düşünmüyorum çünkü ben o kişileri mutlaka önceden tanımayı, yakınlık kurmayı istiyorum. Sadece "merhaba" deyip ameliyathaneye girmek olmuyor.