ESBAŞ'tan pişman değilim düşündüğüm kadar büyüyemediğim için üzgünüm

KAYA TUNCER, ülkemizin öncü işadamlarından. Uzun yıllar ABD ve farklı ülkelerde çalıştıktan sonra İzmir’de Türkiye’nin ilk özel serbest bölgesi olan Ege Serbest Bölgesi A.Ş.’yi kurdu. ESBAŞ sadece yabancı yatırımcıları değil, yurtdışında yaşayan Türk bilimadamları ile yüksek teknolojiyi de ülkemize getirmeye çalışıyor. ESBAŞ’ın kuruluşunun 20. yılında sohbet ettiğimiz Tuncer, yapılan bazı uygulamaların yatırımcıları ürkütüp ülkemizin ilerlemesinin önüne geçtiğini vurguluyor.

È Nerelisiniz?

È Anadolu’da büyüdüm. Doğum yerim Trabzon ama babam öğretmen olduğundan farklı şehirlerde okudum. Daha sonra Galatasaray Lisesi’nde yatılı okudum.

È Amerika’ya gidişiniz nasıl oldu?

È Teknik Üniversite’de okurken ABD’den burs kazandım ve mühendislik okudum. Yüksek lisans yaptıktan sonra Suudi Arabistan gibi farklı ülkelerde uluslararası şirketlerde çalıştım.

È İzmir’de bir serbest bölge kurma fikri nasıl oluştu?

È Merhum Turgut Özal, ’Serbest bölgeyi başlatalım, Mersin ve Antalya’da devlet olarak yaptık ama İzmir’de Ege Serbest Bölge’yi özel sektöre verelim’ deyince İzmir’e gelip baktım. Konumu, imkanları güzel, İzmir’in potansiyeli çok büyük. 1987’de Ege Serbest Bölge çalışmalarına başladım.

È Daha önce deneyiminiz olmuş muydu?

È İnşaat mühendisi olduğumdan organize endüstri merkezlerinin yapımlarında çalışmıştım. Arabistan’da endüstri merkezi ve organize sanayi kısmının yapımında önemli görevler aldım. Bu nedenle organize sanayi bölgeleri ve serbest bölgeler kurulmasının avantajlarını biliyordum.

È Serbest bölgelerin pratikteki yararları neler?

È Özellikle ihracat yapan firmalar için ideal. Çünkü vergisel avantajları var. Ürettiklerini ihraç eden firmalara yüzde 25 civarında gelir vergisi avantajı sağlıyor. Bunun yanında kurumlar vergisi yoktur. Türkiye’den buraya malzeme alıp işledikleri malzemede KDV yok, gümrük yok. Prosedürler aza indirgenmiştir. Bu bakımdan ciddi avantajları olan yerler.

İzmir’in en büyük eksiği tanıtım

È Ege Bölgesi’nde olmanızın nasıl etkileri var?

È Ege bölgesi tercih edilen bir yer. Mesela yabancı bir firma buraya gelmeden önce 9 ülkede 24 bize benzer yeri incelemiş, sonunda buraya karar vermiş. Çünkü İzmir rahat çalışılan ve yaşanan bir şehir. Ulaşım çok önemli. Avrupa’ya direkt uçuşlar olması büyük rahatlık.

È Eksikleri ne peki sizce İzmir’in?

È Tanıtım eksikliği bence önemli. Bazı projeler yapılabilir. İstanbul’daki Formula 1 deniz tekneleri yarışını getirdik ama arkası gelmedi. Çok ciddi ve kaynak gerektiren olaydı. Şimdi İZKA var, belki o zaman olsaydı böyle bir programı kabul edip arkasında olurlardı.

ESBAŞ’ta eski araba müzemiz var

È Esbaş’ın içerisinde eski araba müzeniz de var. İlginç öyküsü olan var mı bu arabaların?

È Ben çocukluğumdan beri araba meraklısıyım. Ufak ufak arabalarım, kendi yaptıklarım vardı. Burada yerimiz olunca hepsini topladık. Bunlar daha

ziyade benim geçmişimle bağlantısı olanlar. Mesela ilk aldığım arabalardan biri benimle, diğeri eşimle yaşıt. Biri gençliğimde otomobil kullanmayı öğrendiğim. Biri, komşumun kullanmadığı evin önünde tuttuğu. Yani hepsinin benim için anıları var.

1930’da gelen Ford, ilk serbest bölge kapanınca gitti geri getirmek 50 yıl aldı

È 2000’lerde değişen bir şey var mı?

È Maalesef var. Bizim çok güzel bir kanunumuz vardı. 2001’de kanunun değişeceğine dair söylentiler çıktı ve 2004’de kanun değiştirildi. Teşvikler hakikaten çok kötü bir şekilde baltalandı. Bunların hepsi hem bölgeye, hem de Türkiye’ye yatırım yapmak isteyen firmaları ürküttü.

È Burada yatırım yapmış bazı firmaların da gidişine sebep oldu mu bu?

È Tabii. Bakın, 1930’larda İstanbul Tophane’de bir serbest bölge kurulmuş. ABD’den gelen Ford otomobil parçalarını monte edip Ortadoğu pazarına sunuyormuş. Modern zamanlarda ilk serbest bölgemiz. Gayet güzel çalışan o serbest bölge bürokratik nedenlerle kapanmış ve Ford terk etmiş. Rahmetli Vehbi Koç anılarında, "Ford çekti gitti, geri getirmemiz 50 yıl aldı" diye yazmış.

È Yanlış uygulamaların sonuçlarını hesap etmek bu kadar zor mu?

È Başbakanımız hep ’oyunun ortasında kural değişmez’ diyor, ama serbest bölgelerde oyunun ortasında kural değiştirildi. Çünkü bizim hesaplarımıza göre burada 14 bin değil 25 bin kişi olmalıydı. Bize gelmeye hazır olan birkaç ciddi firma buradaki yatırımlarından vazgeçip Romanya, Polonya’ya gitti. Türkiye çok önemli bir şeyi kaybetti. 1995-2005 arası dünyada yabancı yatırım eğrisi hızla büyürken biz onları çekemedik. Şimdi çekmeye çalışıyoruz ama şimdi de o eğri çok aşağıya düştü.

20 yıl önce

öngördüğümüz

yerden gerideyiz

È İzmir’de Türkiye’nin ilk özel serbest bölgesini kurarken neler yaşadınız?

È 9 ay devletle oturup bölgenin kurallarını yazdık. Özel sektörle devletin çalışmasını belirleyen Ege Serbest Bölgesi yönetmeliğini hazırladık. 1990 yıllarında sözleşmemizi bitirip ESBAŞ’ı kurduk. Neredeyse 20 yıl sonra ESBAŞ 14 bin çalışanı olan bir bölgedir.

È 20 sene sonrası için öngördüğünüz yerde misiniz?

È Hayır, gerideyiz.

È Bunun sebepleri ne?

È Kanunsal, bürokratik sebepler. 90’larda Türkiye’de ciddi politik ve ekonomik istikrarsızlık vardı. Ayrıca Irak savaşı, Ortadoğu’ya güvensizlik, iki Almanya’nın birleşmesi sonucu bazı yatırımların oraya yönelmesi, Çin’in yabancı sermayesi, SSCB’nin yıkılıp ülkelerin serbest olarak bir sürü girişimlerde bulunması hepsi olumsuz etkiledi.

Böyle bir yerin

yapılıp, başarılı olunabileceğini gösterdik

È Bir işadamı olarak böyle bir yatırım yaptığınız için pişman mısınız?

È Pişman değilim; ülkede böyle bir yerin yapılabileceğini, başarılı olunabileceğini gösterdik. Bizden sonra bir sürü serbest bölge açılmak üzere teşebbüse geçti. Fakat yeterli büyüyememesinden dolayı, istediğimiz yere varamadığımız için üzgünüm.

È Egeliler ve İzmirliler’den beklentiniz var mıydı? Yeterince sahiplendiler mi ESBAŞ’ı?

È İlk başlarda vücuda yeni konulan bir parçanın reddedilmesi gibi bir dönemden geçtim ama sonra alışma, ılımlılık oldu. İzmirlilerin bu bölgeye daha fazla yatırım yapmış olmasını, bölgeyi daha fazla kullanmasını, tanıtımında daha aktif olunmasını isterdim. Sanki biraz Ege Serbest Bölgesi’nden uzak durma yaklaşımı var. Gerçi doğrudan yabancı yatırımlara hazırladığımız için İzmirli işadamlarının burada iş kurmaları çok beklenmiyor. Çünkü onlar zaten bu işleri AOSB’de, Manisa’da gerçekleştiriyor. Benim gayem ESBAŞ olarak yabancı sermayeyi getirip rahat ettirmek.

Amerika’dan gelen Türk bilimadamları hep küstürülüp dönmüşler, ben Esbaş’ta imkan vermek istiyorum

È Özellikle yüksek teknoloji alanında da çalışmalar yapıyorsunuz değil mi?

È Ancak yüksek teknolojinin gelmesiyle istihdamı artırabiliriz. Yüksek teknolojiyi getirmek için çok çaba gösterdik. Son çalışmalarımız yüksek teknoloji ve bilimi kullandığımızı gösteriyor. Yazın üniversitelerle, ’Sürdürülebilir Bilim ve Teknoloji Köprüsü’ projesi yaptık. ABD’de Türk-Amerikan bilim adamlarının kurduğu TASA diye kuruluş var, onlar da gelip bir şeyler yapmak istiyor. İdeallerimden biri de Ege Serbest Bölgesi gibi yerde bu bilimadamlarının rahatça çalışıp ülkeye katkıda bulunabilmeleri.

È Yüksek teknolojinin ülkemizde gelişmemesinin sebebi ilgi gösterilmemesi mi, yer sıkıntısı mı?

È Yer değil çünkü imkán ve rahatlık sağlıyoruz. Ama Amerika’dan bildiğim buraya birşeyler yapmak için gelen arkadaşlarım var seneler önce fakat buraya gelip mağdur edilmişler. Onları rahat ettirecek ortamı sağlamak gerekli buraya. İnşallah bu TASA grubunun ve İzmirli Prof. Dr. Banu Onaral’ın çalışmalarıyla bu sağlanır.

Dünyadaki 4 uzay kampından biri İzmir’de

È Uzay Kampı mesela İzmir’e kazandırdığınız önemli bir olgu. Uzay Kampı fikri nasıl doğdu?

È 1990’ların ortasında teknoloji transferi için çalışıyordum. NASA’da da uzay teknolojilerinin ticari alanlara döndürülmesi için proje transfer çalışmaları vardı. Araştırma yaparken ünlü roket bilimci Dr. Wernher Von Braun ile çalışmış ve NASA’dan emekli, Amerika’da Teknoloji Transfer Dairesi Başkanı olmuş İsmail Akbay ile tanıştım. Uzay Kampı’nda şu an müzesi var. Teknoloji transferinde belki o kadar başarılı olamadık ama uzay kampı doğdu.

È Dünyada kaç tane var?

È İlki ABD’de, ikincisi Kanada’da. Sonra da bir tane Belçika’da ama orası kamptan ziyade Uzay Disneyland’ı gibi. Dörtten biri olsak da Ortadoğu’da tekiz. Birçok ülkeden buraya geliyorlar. Haftada 160 civarı çocuk oluyor. Birçok değişik ülkeden gelip kaynaşıyorlar. ABD’den astronotlar geliyor, hepsi ülkemizi tanıyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları