Çin’de doğdu Pekin’de eğitim gördü ve o bir İzmirli

PEKİN’de ekonomi eğitimi alan Çinli Lin Lin, İzmir’de Çince öğretmenliği ve tercümanlık yapıyor. Sadece Çince’yi değil Çin kültürünü de tanıtmak isteyen Lin, çocukların sadece birkaç Çinli pop kültür figürünü bilmesinden, ya da Çin mallarının kalitesiz diye nitelendirilmesinden son derece rahatsız. İzmir’i çok seven Lin, soranlara İzmirliyim diyecek kadar kendini buralı hissediyor.

Nerede doğdunuz?

Tibet yakınında Sichuan’da Chengdu şehrinde. Dünyada sadece benim şehrimde panda vardır. Bu nedenle çok özel bir yer.

Eğitim ve tüm yaşamınız orada mı geçti?

Evet. Pekin’de ekonomi üzerine üniversite eğitimi aldım.

Türkiye’ye gelişiniz nasıl oldu?

Altı yıl önce bir arkadaşım Türkiye’ye gideceğini söyledi. Türkiye’yi duymuştum ama hakkında birşey bilmiyordum. ’Neden Türkiye’ye gidiyorsun’ deyince ’İstanbul çok güzel’ dedi. Ben de gelmeye karar verdim.

Hiç zorluk çekmediniz mi?

İstanbul’a ilk geldiğimde kimseyi tanımıyordum. İlk başlarda zor oldu. Ama sonra Türkçe öğrenmeye başlayınca kolaylaşmaya başladı.

È Aileniz gitmenize ne dedi?

È İlk başta, ’Olmaz, sen orada ne yapacaksın’ sonra, ’Kimseyi tanımıyorsun, dil bilmiyorsun geri gel’ dediler ama ben dinlemedim, denemeye karar verdim.

È İzmir’e gelişiniz nasıl oldu peki?

È Bir arkadaşım bana ’İzmir İstanbul’dan daha güzel’ dedi. Ben de buraya geldim ve doğru söylediğini anladım. Hava güzel, İstanbul gibi kalabalık değil. Burada bir Japon ile tanıştım o bana tercümanlık yaptı, iş ve okul bulmama yardım etti. Yavaş yavaş arkadaşlarla tanıştım, hayatım daha iyi olmaya başladı.

Ben kadere inanırım

Türkiye’de evlenip çocuk yapabilirim

È Çin’de Türkiye hakkında neler düşünülüyor?

È Aslında ben çok şey bilmiyordum. Ama genel kanı çok iyi olmayabiliyor. Bir tek 2002’de dünya güzeli olan Türk kızını duymuştum. Bir de 2002’de Dünya Futbol Şampiyonası’nda Türk Milli Takımı 3. olmuştu. Türkiye hakkında duyduğum iyi şeyler bunlardı. Bir de Türk hamamı diye bir şey duyuyordum ama nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum açıkçası.

È Bundan böyle İzmir’de mi yaşamak istiyorsunuz?

È İnşallah... Burada yaşamayı düşünüyorum. Ayrıca buradaki Çin ile iş yapmak isteyen firmalarla da part-time çalışıyorum.

È Aileniz neler diyor buraya yerleşmenize?

È Artık itiraz etmiyorlar, ama merak ediyorlar. Arkadaşlarım, akrabalarım daha önce Türkiye hakkında bir şey bilmiyorken şimdi gelip görmek, tanımak istiyor. Tarihi eserlerini görmek, sıcak insanlarını tanımak istiyorlar. Geçen sene Çin’e giderken Efes, Afrodisias gibi Türkiye’nin tarihi güzelliklerini içeren bir kitap götürdüm. Tanıdığım herkese gösterdim hepsi hayran kaldı. Ben İzmir’de Çin kültürünü, Çin’de ise Türk kültürünü tanıtıyorum.

È Türkiye’de evlenip çocuk sahibi olmayı düşünür müsün?

È Bilmiyorum. Biz kadere inanırız. Birkaç sene önce bana İzmir’de yaşayacağımı söyleselerdi inanmazdım. Oysa şimdi bana nereli olduğumu sorduklarında ’İzmirliyim’ deyiveriyorum. Herkes şaşırıyor. Hatta bana sokakta ’Japon, Çin’ diye bağırıyorlar bazen. Ben de, ’Hayır hayır ben İzmirliyim, Türküm’ diyorum.

Bizim kültürümüzde güneşte şemsiye açılır ama burada herkes gülüyor

È Çün ve Türk kültürleri büyük farklılık gösteriyor. Sizi neler şaşırttı burada?

È Yemekler, kıyafetler, düşünce şeklimiz çok farklı. En basiti, ben hava çok güneşli olduğunda şemsiyeyle geziyorum. Bizde, Japonya’da, Kore’de şemsiyeler sadece yağmur için kullanılmaz. Ama burada sokakta şemsiyeyle yürüdüğümde herkes garip garip bakıyor ve devamlı ’Yağmur var mı’ diye soruyor.

È Güneşten sakınmak çok önemli mi sizin için?

È Evet. Siz, Avrupalılar hep yanmak, bronzlaşmak istiyorsunuz. Oysa biz Asyalılar beyaz ten seviyoruz, yanmaktan hoşlanmıyoruz. Özellikle kadınlarda beyaz tenin daha güzel olduğunu düşünüyoruz. Ama artık bizim gençlerimiz de değişiyor. Bonzlaşmak isteyenler oluyor.

È Çin yemeği yapıyor musunuz?

È Çok sevdiğim için yapıyorum burada. Hatta benden tarif alanlar oluyor.

È Burada en çok yadırgadığınız, değişik gelen şey ne?

È Artık her şeye alıştım. Ben kendimi İzmirli olarak görüyorum.

Çocuklar Çince’yi değil Jackie Chan’ı soruyorlar

È İlk nerede çalıştınız?

È İlk, Çin Lokantası’nda iş buldum. Biraz çalıştıktan sonra bıraktım, sonra özel ders vermeye başladım. İki yıl da Çağdaş Koleji’nde ilkokul öğrencilerine Çince ders verdim. Şimdiyse özel dershanede Çince dersi veriyorum.

È Çocuklar istekli miydi peki Çince öğrenmeye?

È Aslında istekliydiler ama ilgi alanları farklıydı. Bana habire, ’Jackie Chan’i tanıyor musun’, ’Kung-Fu’yu tanıyor musun’, ’Çin Seddi’ne gittin mi’ diye soruyorlardı. Yani aslında neden Çince öğrendiklerini bilmiyorlardı. Kıyafetlerimle, benimle ilgileniyorlardı. Ama Çince şarkı, Çin danslarını bile öğrendiler.

È Kimler Çince öğrenmek istiyor?

È Üniversite öğrencileri ve işadamları öğrenmek istiyor. Çünkü Çin ile ticaret yapmak istiyorlar. Çin’de herkes İngilizce bilmiyor. O nedenle Türk işadamları Çince öğrenmeyi tercih ediyor.

È Bu kadar talep olmasına şaşırdınız mı?

È Evet bu talep beni şaşırttı. Böyle olacağını bilmiyordum. Ama iyi öğrenmek için zaman gerekli.

È Türkler Çince’yi kolay öğrenebiliyor mu?

È Hayır, zor öğrenebiliyor. Ben sadece dilimizi değil, yemeğimizi, kültürümüzü de öğretmeye çalışıyorum.

Hızlı ekonomi zengini daha zengin fakiri daha fakir yaptı

È Çin mallarına kalitesiz diye tepki verilmesi sizi üzüyor mu?

È Evet. Her şeyin kalitelisi olmalı diye düşünüyorum. Ama birçok insan çabuk ve hızlı para kazanmak istiyor. Bu nedenle kalitesiz mallar ortaya çıkıyor. Ama artık kısa zamanda para kazanmak isteyenler bunun devamını sağlayamıyor, o fabrikalar kapanıyor.

È Hızlı gelişen ekonomi Çin’i çok değiştirdi mi?

È Ben 2 seneden sonra Çin’e gittiğimde çok şaşırdım. Çok değişmişti. Şehirler büyümüş, ekonomi farklılaşmış, her şey çok çabuk değişmişti.

È Halk zenginleşiyor mu yani?

È Türkiye gibi, zengin insan çok zengin, fakir insan çok fakir. Aradaki fark daha da büyümüş.

È Daha önce nasıldı?

È Eskiden herkes aynı seviyedeydi, her şey aynıydı. İşçi de olsa, profesör de olsa herkesin şartları eşitti. Şimdi çok farklı. İnsanlar daha modern, daha çok yurt dışına çıkıyorlar.

Çin’de olsam her günüm aynı geçerdi oysa  İzmir çok sürprizli

È Yeni nesil Çinliler daha farklı mı yetişiyorlar?

È Evet yeni nesil bizden farklı. Çünkü bizim nesil İngilizce’yi bile zor konuşurken, gençler iki dil konuşabiliyor. Herkes üniversiteye gidiyor. Özel okullar var. Zenginlerin çocukları yurtdışında eğitim görüyor. Ama şu var ki biz Çinliler, Türkler ve Avrupalılar’dan her zaman daha çok çalışıyoruz. Okullarımız daha ağır, çok fazla ödev verilir. Oysa burada biraz daha rahat.

È Çin’de olsanız şu anda ne yapıyor olurdunuz?

È Büyük ihtimalle devlet memuru olurdum. Daha sıradan bir hayatım olurdu. Zaten benim Çin’den ayrılmamın en önemli nedeni de bu. Orada her gün aynı geçecekti. Oysa burada her anım sürprizli.

È İzmir’in en çok neyini seviyorsunuz?

È İzmirliler çok modern, açık görüşlü. Şehir harika, hava hep güzel. Özellikle göğün mavisi beni büyülüyor. Çünkü Çin’de hava genel olarak gri mavidir. Oysa burada hemen her gün masmavi. Bu inanılmaz. İlk geldiğim zamanlar arkadaşlarım yoktu, kendimi yalnız hissettiğimde deniz kenarına gelip, mavi gökyüzüne baktığımda sıkıntım hemen geçerdi. Ben Çin’deyken İzmir’i çok ama çok özlüyorum. Evim İzmir galiba diyorum.
Yazarın Tüm Yazıları