Paylaş
Şimdi yine aynı ekiple çektikleri, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisi için Çeşme Ildırı’da çalışacak olan Nalçacı, kendi memleketini ekranlara taşımaktan büyük mutluluk duyduğunu söylüyor. İleride büyük şehirlerin sanat yönetmenliğini yapmak istediğini anlatan Nalçacı, özensiz ve zevksiz görüntülerin her türlü güzelliğin önüne çıkmasından son derece rahatsız...
- İzmirlisiniz değil mi?
- Almanya’da doğdum, ama İzmir’de büyüdüm, İzmir’de okudum. Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü’nde okudum. Sonra İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Dekor Kostüm Bölümü’nü bitirdim.
- Hangi dizi ve filmlerde sanat yönetmenliği yaptınız?
- Okuldayken çalışmaya başlamıştım. Asistan olarak birçok iş yaptım. Daha öğrenciyken Çılgın Bediş, Ruhsar gibi dizilerde, Kahpe Bizans filminde çalışmıştım. Sonrasında sanat yönetmeni olarak çalıştım. İlk sanat yönetmenliği yaptığım dizi, İkinci Bahar.
Sanat yönetmeni olmak için sadece eğitim yetmez
- Sanat yönetmeni ne iş yapar?
- Ekranda görünen resimden sorumlu kişi diyebiliriz. Renklerin, atmosferin, dekorun senaryodaki karaktere uygunluğu, karakterin maddi, sosyal durumu hatta ruhsal durumunun yansıtılması, yaşatılmasını sağlamaktır işi.
- Sanat yönetmeni olmak biraz göz ve bakış işi gibi geliyor bana. Yani sadece eğitim yeterli mi?
- Her işte olduğu gibi sadece eğitim yeterli değil. Deneyim, vizyon ve hayata bakış açısı çok önemli. Benim hayat tarzım o şekilde zaten. Herşeyi incelerim, detay, yaşanmışlık severim, bunları da yansıtmaya çalışırım. Bu iş, çok bilinmeyenli denklem gibi.
- Neler gerektiriyor?
- Çok şey gerektiriyor. Estetik bilgi, kültürel, sosyal, psikolojik bilgi gerekiyor.
Hangi döneme aitse o dönemin eğilimleri, atmosferini yansıtmak gerekiyor.
Sevişme sahnesinde strese giren ben değilim
- Siz karakterlerin kıyafetlerine de karışıyor musunuz?
- Normalde sanat yönetmeni hepsini birarada yapıyor. Ama artık sektör gelişmeye başladı. Ekip profesyonelleşiyor. İkinci Bahar’da, Yedi Tepe İstanbul’da hem dekor, hem kostümü yapıyordum, ama Aşk-ı Memnu’da dekorlara ancak yetişiyordum. Başta karakterlerin tarzını belirlemiştik onu devam ettiriyorduk.
- Seçtiğiniz kıyafetlere oyuncular hemen ‘tamam’ diyor mu yoksa problem çıkabiliyor mu?
- Yüzde yüz olmuyor belki ama tabii yönetmen, ‘Bu giyilecek’ deyince genelde itiraz olmuyor. Zaten hepimiz işin iyi olması için çabalıyoruz. Tabii oyuncunun da rahat olması çok önemli.
- Aşk-ı Memnu’da sizi en çok zorlayan, strese sokan sahne hangisiydi? Meşhur sevişme sahnesi mi?
- Yok, orada strese giren ben değildim(gülüyor). Beni daha çok yangın gibi aksiyon sahneleri strese sokuyor. Çünkü genelde tek şansınız oluyor, geri dönüş zor. Mesela İkinci Bahar’da bir yangın sahnesini 5-6 kere yaptık, çünkü unutulanlar oluyordu.
Kendi memleketimde çekim beni mutlu edecek
- “Fatmagül’ün Suçu Ne?” yeni dizi projeniz. Yine Aşk-ı Memnu ekibiyle çalışıyorsunuz değil mi?
- Evet, hatta Beren Saat başrolde.
- Çekimler ne zaman başlıyor?
- Bu hafta İstanbul’da 2 gün çekim yapıp, Kasım’a kadar Çeşme’de çekim yapacağız. Balıkçı kasabası kısımları Ildırı’da çekilecek. Kendi memleketimde dizi çekiyor olmak beni çok mutlu ediyor.
- ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisi için Ildırı Köyü’nün seçilmesi nasıl oldu?
- Ildırı çok güzel. Zaten çok sık gider, günbatımı seyrederdik. Bizim hikayemizdeki balıkçı kasabasına da çok uygundu. Yönetmenimizin burayı seçmesi beni de çok mutlu etti.
- Eyvah seneye de Ildırı’da mı turizm patlaması olacak?
- Şu açıdan faydası olabilir, Ildırı tarihi bir yer ve sit alanı. M.Ö. 7 bin gibi bir tarihi var. Kazı yapılıyor ama yeterli değil. Zaten çoğu da yağmalanmış, elde az şey kalmış. Ildırı ilgi çekerse, belki bu çalışmalar daha ciddi yapılır.
Kordon genişletildiğinden beri İzmir’e kırgınım
- İzmir’i sanat yönetmeni gözünüzle nasıl buluyorsunuz peki?
- İzmir’i güzel buluyorum, ama Kordon yapıldığından beri biraz kırıldım diyebilirim. Çok üzüldüm çünkü Kordon’un atmosferi değişti diye. Ama tabii şehirler de büyümek zorunda, katlanmamız gerekiyor.
- Çeşme, Alaçatı hakkında ne diyeceksiniz?
- Alaçatı çok güzel, ben yapılaşmasından korkuyorum. Taş evler yapılıyor ama onlar gerçek değil. Tuğla yapıp üzerini taş ile kaplıyorlar, eskisi gibi değil. Ama yine de Marmaris, Kuşadası gibi kötü bir yapılaşma olmaması iyi. Umarım korumayı başarırız, çünkü çok kalabalıklaştı. Zaten İstanbullular gelince bir yerin büyümesini engellemek kolay değil.
Başlangıçta zor sponsor bulurken sonra boğulduk
- Aşk-ı Memnu ilk başladığında siz bir fenomene dönüşeceğini tahmin edebiliyor muydunuz?
- Az çok tahmin ediyordum, çünkü senaryo çok iyiydi. Ama çalışma sırasında tahmin edemediğim şeyler de oldu. Mesela biz çok paraya dayalı bir iş yapıyoruz. Sponsorluk bizi çok zorluyor. Ben koskoca bir yalıyı fazla para harcamadan döşedim. İlk başlarda dizi tanınmadığından sponsor olmak istemeyenler vardı. Ama sonrasında sponsora boğulduk.
- Sponsorluklar diziler için çok mu önemli?
- Evet, Aşk-ı Memnu ile sponsorluk bilinci gelişti. Çünkü insanlar artık sponsor sözünü duymak istemiyordu. Geri dönüşü olmayan işlerden bıkmışlardı. Ama Aşk-ı Memnu ile nasıl getiriler olabileceği görüldü. Ben artık daha rahat çalışabiliyorum.
- Aslında bütün Türkiye sonuçta sizin gözünüzden baktı ve gördüğünü beğendi. Hatta kıyafetler, dekor, atmosfer ayrı bir karakterdi. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Tabii bunda yönetmenin de etkisi çok. Çünkü istediğiniz kadar güzel dekor yapın kötü bir ışık ve çekimle herşey kötü görünebilir. Ekibin önemi burada öne çıkıyor.
Oyuncu yazın bronzlaşıyor, devam hatası oluyor
- Tiyatroda da sanat yönetmenliği yapıyorsunuz değil mi?
- Ben tiyatroyu para almadan da yapabilirim, çok keyifli. Zaten tiyatro eğitimi aldık. Birşeyi sahnede görmek, sahne büyüsü bambaşka. Tiyatroda çalışmayı bazen ben teklif ediyorum.
- Dizi ya da filmlerde sanat yönetmeni var, görüntü yönetmeni var, yönetmen var. Her sahne üzerinde bütün yönetmenler konuşup görüş birliğine mi varıyorsunuz?
- İlk başta bunu yapıyoruz. Ama her sahne için tek tek yapmıyoruz. Her karakterle ilgili onun evi, ofisi nasıl olmalı yazar ve yönetmenler biraraya gelip ortak karara varıyoruz. Ama zaten ekip birbirinin dilinden anlıyorsa herkes aynı şeyi görüyor.
- Bazen inanılmaz devam hataları oluyor. Sizi de yakalayanlar oluyor mu?
- Oluyor ama bazıları saçma şeyler. Mesela diyorlar ki, ‘Bihter şu ayakkabıyla evden çıktı, ama tango yaparken başka ayakkabı vardı.’ Çünkü tangoda tango ayakkabısı giyilir. Gerçi benim ekibim çok profesyonel, böyle hatalar yapılmıyor ama bazen de elimizde olmayan şeyler oluyor. Mesela çiçekli bir sahnenin devamı 3 gün sonra çekiliyor ama o çiçekten hiçbir yerde kalmamış ya da oyuncu bir haftada zayıflamış oluyor. Mesela Aşk-ı Memnu yazın sezon arası verdi, dönüşte bütün oyuncular güneşten bronzdu. Oyuncuya da ‘Bütün yaz evden çıkma’ denmez, yapacak birşey yok.
Paylaş