PaylaÅŸ
HerÅŸeyin, doÄŸduÄŸumuz ailenin bile bir sebebi var
- Aile dizimi nedir ve nasıl bir sistemdir?
- Aileler ve bireylerde bağımlılık, evlilik ve ilişki problemleri, bedensel ve ruhsal hastalıklar, evlat edinme, elem-keder, iş ilişkileri, parasal sorunlar, içsel boşluk, mutsuzluk gibi konuları ve bunların nedenlerini daha iyi anlamaya yarayan bir ruhsal görüntüleme aracı ve düzenleyicisidir. Aile diziminde zihnin ötesinde yaşamımızı etkileyen güçlere ve bağlara bakılır.
- Her şeyin bir anlamı var mı yani?
- İnsanın en büyük travması, ‘Başka türlü de olabilirdi’ imkansızına sarılmasıdır. Aile dizimleri, bu imkansızlığı tüm açıklığıyla kişinin gözleri önüne serer. Açık yürekle bakılarak, arzu edilen dünyadan gerçek dünyaya gelinir. Yaşamda olan hiçbir şey anlamsız ve gerekçesiz değildir. Hangi aile içine doğacağımız ve ne zaman öleceğimiz gibi yaşamın iki temelini yani başlangıcı ve sonunu bizler seçmiyoruz. Bir aileye, daha doğrusu bir aile matrisinin içine, kadere doğuyoruz. Aile matrisi, içine doğduğumuz ailede kan bağı ile bağlı olduğumuz insanlar ve onlara ait yaşamda var olan ilişkiler ve yaşanmışlıkların bütünüdür. Bizler özde önce bir aile matrisine, ama bütünde çok daha büyük olana yaşam’a aidiz.
Kanser kendisini değersiz hissedenlerde çıkıyor
- Travmaların kanser gibi fiziksel hastalıklarla ilgisi için neler söyleyeceksiniz?
- Öncelikle burada kısaca epigenetik biliminden bahsetmeliyim. Epigenetik, özellikle yaşamımızın üç döneminde belki de ileride tümör oluşumuna bile sebebiyet verecek genlerimizin olumlu yönde değişebildiğini gösteriyor. Birinci dönem fetüs olarak anne karnında oluştuğumuz süreç, ikinci dönem 0-3 yaş içinde ve üçüncü dönem de 14-18 yaş arasında. Nasıl? Beslenme, alkol tüketimi, madde kullanımı, çevresel faktörlere maruz kalıp kalmadığımız ve psikoloji açıdan da annenin ve kişinin tüm bu dönemlerdeki davranış ve duygu hallerinin genlerimizi değiştirdiği yönündedir.
Sorunuza dönersek; kanser genelde kendisini değersiz hissedenlerde çıkıyor. Kendini değersiz hisseden, kendisine bir türlü sıra gelmeyen, hep başkaları için didinip duran, geçmişten gelen yükleri süresiz ve sınırsız taşıyan insanlarda oluşuyor. Gerçi holistik yaklaşımda, hastalıkları çok korkulacak şeyler olarak görmüyoruz. İnsanlığın ve gelişimin bir parçası olarak değerlendiriyoruz, sistem yok saydığımız şeyleri kendimiz de dahil bize böyle hatırlatıyor.
Aile sisteminizde daha önce yaşanmış bilmediğiniz acılar bile sizi etkiler
- Endişelerin, korkuların, travmaların kuşaktan kuşağa aktarıldığını söylüyorsunuz.
- Hangi aile içine doğacağımız ve ne zaman öleceğimiz gibi yaşamın iki temelini, yani başlangıcı ve sonunu bizler seçmiyoruz. Aile matrisi, içine doğduğumuz ailede kan bağıyla bağlı olduğumuz insanlar ve onlara ait yaşamda var olan ilişkiler ve yaşanmışlıkların bütünüdür. Geçmiş nesillerde yaşanan hiçbir şey kaybolmuyor ve aksine aile büyüklerimizin yaşadığı travmalar matrisimizde kayıt altına alınıyor ve tekrar ediyor. Sistemde yaşanmış her şey, acı, mağduriyet, haksızlıklar, küçük yaşta ölümler, düşükler, göçler, evlat verilmeler, hatta cinayetler. Hayat, onlara ne getirdiyse, hepsi o matriste yer alıyor. Genlerimiz kalıtımsal yolla nasıl geçiyorsa, geçmişte aile matrisimizde vuku bulan, cinayet, göç, kayıp ve diğer travmalar da sonraki gelen nesillere devroluyor. Farkına bile varmadan, kaderi kötü bir dayıyı, amcayı, halayı, hatta bir büyükbabayı bir şekilde temsil ediyoruz.
- Hangi aile üyesine denk geleceği neye bağlı, karakter yapısındaki zayıflıklara mı?
- Hangi aile üyesine denk geleceği ise meçhul, bilinmiyor, piyango usulü sistemde sonraki nesilden herhangi birisi olabilir. Geçmişte aile sisteminde vuku bulmuş haksızlığı, unutulmayı, yok sayılmayı giderecek olan, görülmeyi sağlayacak olan siz olmayabilirsiniz, ama çocuğunuz olabilir. Yani illa şuna ya da bunu isabet edecek diye bir şey yok, ama adını koyamadığımız bir denge, düzen var. Ailedeki en küçük çocukların genelde daha ağır bir ruhsal mirası ve yükü taşıdıklarını görüyoruz. Ama bunu da genelleştirmekten yana değilim. Terapist tüm tecrübesiyle bütüne bakarak hareket temelidir.
- Neden uzun süre Almanya’da yaşamayı seçtiniz?
- Almanya benim için bilinçli bir tercihti çünkü bu ülke psikoloji, felsefe, sosyoloji ve daha birçok bilimin doÄŸduÄŸu ve geliÅŸtirildiÄŸi bana göre dünyadaki en önemli ülkedir.Â
Pozitif bilimlerin kalesi addedilen Berlin Teknik Ãœniversitesi’nde psikoloji, pedogoji ve sosyoloji eÄŸitimlerimi tamamladım. Öğrenim hayatım çok uzun sürdü, neredeyse yaşımın yarısı kadar! Master, doktora derken bir süre Berlin Ãœniversitesi’nde öğretim üyeliÄŸi yaptım. Sonra terapi eÄŸitimleri baÅŸladı, doktora sonrası 12 yıl. 90’lı yıllarda ‘Aile Dizimi’ metoduyla tanıştım ve Berlin’de Bert Helinger önderliÄŸinde binlerce kiÅŸiyle çalıştım. Ve sonra bir gün ansızın Türkiye’ye dönmeye karar verdim ve baktım ki Almanya’da hiç fark etmeden 20 yılım geçmiÅŸ.Â
Otizm, eşcinsellik gibi ailedeki her farklılığın geçmişe dönük açıklaması var
- Kürtaj, otizm, eşcinsellik gibi konuların aile dizimi sisteminde çok önem taşıdığını nasıl açıklıyorsunuz?
- Aile geçmişinde birini öldürmek, ya da öldürülmek sonraki nesillerde otizm olarak karşılık buluyor, psikozun oluşumunda da benzer bir yapı var. Yani katil ya da maktul enerjisi taşıyan sistemlerde sonraki nesillerde psikotik yapılı kişilik bozuklukları (bipolar, şizofren, mani vb..) oluşabiliyor. Ailede bu travmayı üstlenen kişi yapısında her ikisini de canlandırıyor. Dizilerde eşcinsellik için bilinen dinamik şu; erkek çocuk, erkeklerden yoksun bir ortamda büyüyorsa, sürekli anneyle, anneanneyle, ablalarla haşır neşirse, yani etrafı kadın enerjisiyle çevriliyse homoseksüel eğilimler gösterebiliyor. Ama aile matrisine bakarsak, başka bir dinamikle karşılaşıyoruz: O erkek çocuğunun karşı cinsten bir akrabasının, halasının, teyzesinin, ya da büyükannesinin, çok büyük bir haksızlığa uğradığını görüyoruz. Ve rezonans işliyor:
O erkek çocuk, o kadın kimse, yaşadığı haksızlık dile getirilmediği için, o haksızlığı çözümleyebilmek için, istem ve bilinç dışı kendi cinsiyetinden vazgeçip, karşı cinsin davranış biçimini benimsiyor. Böyle çok vaka gördüm.
Travmalar nesiller boyu kendisini gösterene kadar aktarılıyor
- Hiç bir şey gizli kalmıyor diyorsunuz ama kuşaklar önce bir aile bireyimizin yaptığı bir şeyi biz nasıl hissediyoruz?
- Evet, sistemde yaşanmış olan her şey, morfik rezonansa kaydoluyor ve bizden bağımsız olarak, istesek de istemesek de sürekli ‘sistem’i etkisi altında tutuyor.
Eğer geçmişine dönüp bakmıyorsan, büyük resmi bilmiyorsan, görmüyorsan, sistemdeki kayıtlı bilgilerden habersizsen, ilgisizsen, dile getirmiyorsan, anlatmıyorsan, konuşmuyorsan, bu mekanizma çalışıyor ve çok kuvvetli bir şekilde, aile büyüklerinin kaderleri yeni nesillere sirayet ediyor. Yani endişeler, korkular, özellikle bağlanma travmaları, kayıp travmaları, sistemik bağlanma travmaları ve bireysel travmalar nesiller boyu kendisini gösterene, görünene kadar aktarılıyor. Problem ne zaman ortaya çıkıyor biliyor musunuz, aileden biri dışlanmışsa, herkesi acıtan, utandıran bir şey yapmışsa ve bu olay gizleniyorsa işte o zaman bu durum, gelecek nesillerden birinde muhakkak bir hastalık olarak beden buluyor. Bu söylediğim yüzde yüz. Bir şey saklanıyorsa, dile getirilmiyorsa, küçümseniyorsa, yok sayılıyorsa, morfik rezonans, birilerinin illa ki bunu görmesi için çok büyük bir güçle sistemi zorluyor. Hastalıklar aracılığıyla, psikolojik bozukluklarla ya da başka olumsuzluklarla sistemin o geçmişteki haksızlığı telafi etmesi için ortaya çıkıyor. Aile diziminin özü budur.
- Bu bizde bir travma yarattıysa nasıl tedavi edilebilir?
- Herkes kendi sorumluluğunu alır, görmesi gerekeni yaşar ve içselleştirirse, problem teşkil edecek, hastalık oluşturacak dinamiğin önüne geçilmiş oluyor. Bilmek, sebebini kavramak bile geçmişte yaşananların, senin üzerindeki etkisini azaltıyor. Ama yüzleşmek gerekiyor. Neyle yüzleşeceğini de sen her zaman bilmiyorsun, dizimi gerçekleştiren psikoterapist, bunu ortaya çıkarıyor. O bir orkestra şefi gibi, dizimdeki olayları görmeni ve anlamanı sağlıyor. Yüzleşiyorsun, kabul ediyorsun, yoluna devam ediyorsun.
PaylaÅŸ