Arzu Güneşli, İdil Ander Dede, Kristina Steinbüchel, Pınar Gökpınar ve Suna Özpar’ın kurduğu bu programı Kristina ve gönüllü gençlerle buluşarak dinledim.
BU PROGRAM İÇİN
3 YIL HAZIRLANDIK
- Renkli Kampüs fikri nasıl oluştu?
Farklı sektörlerde ve şirketlerde çalışıyoruz. Arzu, Boyner’de Kurumsal Gelişim ve Yatırım Kiralama Direktörü; İdil’in sürdürülebilirlik danışmanlık alanında Köprü Danışmanlık şirketi, benim The Big House adında mimarlık şirketim var. Pınar, BP’de Finansal Muhasebe ve Raporlama Müdürü, Suna insan kaynakları konusunda danışmanlık yapıyor. Yollarımız, ‘Yetkinin Ötesinde Liderlik’ adlı Meridyen liderlik programında kesişti. Gençler için böyle bir program uygulamaya karar verip paydaş gördüğümüz üniversitelerdeki engelsiz kampüs koordinatörlerine, farklı kurumlardaki insan kaynakları yöneticilerine, benzer konularda çalışan uzmanlara danıştık. 3 yıllık hazırlık döneminin ardından 2015’te ilk dönemimizi 17 üniversiteden 33 katılımcıyla başlattık.
FARKIMIZ EŞİT
FIRSAT VERMEMİZ
- Ne gibi eğitimler ve etkinlikler yapıyorsunuz?
Hatta eşiyle rolleri değişmiş; o ev işleri ve çocukla ilgilenmiş, eşi de yoğun iş hayatına devam etmiş. O dönemde el sanatlarıyla ilgilenmeye başlayan Murat Bey, ahşapta balık figürleri boyamaya başlamış ve Alaçatı’da gördüğü ilgiden sonra bunu iş edinmeye karar vermiş. Hakikaten çok isteyerek ve severek çalışınca insanoğlunun yapamayacağı bir şey olmadığına inanan Bildirici, ‘hobimden para kazandığım için her sabah şükrediyorum’ diyor.
EŞİMLE ROLLERİ DEĞİŞEREK BAŞARDIK
- Otomotiv sektöründen tahta balık boyama işine geçişiniz nasıl oldu?
- Biri Volkswagen, diğeri Mercedes’in içinde 50 personelim vardı. Bir personelimin hatasından dolayı Mercedes’teki sözleşmem feshedildi ve onurum kırıldı. Sonrasında tansiyon ve şeker hastalığı, panik atak başladı. İnsan kaynakları müdürü olarak çalışan eşim Ayşe Nur’un desteğiyle işlerimi devrettim. O dönemde yardımcımız evlendi ve yanımızdan ayrıldı. Ben de eşime ekonomi yapalım, ben ‘ev işlerini de yaparım’ dedim ve roller bir anda değişmiş olduk. Eşim “biraz kendini dinle rahatla, sonrasında mutlaka kendini iyi hissederek yapabileceğin bir şeyler bulursun” dedi. Gençlik yıllarımda beş yıl ablam ve eniştemin seramik atölyelerinde çalışmıştım. Bir ay kadar onların atölyesinde seramikler yaptım, ama sonra vazgeçtim. Çünkü, ilkokul 2’deki kızımı okula gönderip karşılamam gerektiğinden evde olmalıydım. Araştırma yaparken Amerika’da ahşap yapan bir kadını fark ettim ve o günden bu yana ilk günkü sevgiyle boyuyorum balıklarımı.
ALAÇATI SAYESİNDE HOBİM İŞE DÖNDÜ
- Tahta balık boyama hobinizin gerçek bir iş haline gelebileceğini ilk algılamanız nasıl oldu? Bu anlamda Alaçatı’nın sizin için nasıl bir anlamı var?
Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı Kadınlar Birliği üyeleri, Kiraz Cevizli Köyü’nde EBSO tarafından yapılan ilkokulu ziyaret ederek bu konuda etkinlikler düzenledi. Kız çocuklarıyla sohbetimizde çoğu ‘Başkan’ olmak istediklerini söyledi. Çünkü onlar için en önemli rol model, şu an Kiraz Belediye Başkanı olan Saliha Özçınar. Kiraz’ın ilk kadın belediye başkanı Özçınar ve kadınlara destek olmak için çalışan EBSOV Kadınlar Birliği Başkanı İpek Özçelik ile sohbet ettik.
BABAMIN VASİYETİYLE BAŞKAN OLDUM
- SALİHA ÖZÇINAR
Kiraz Belediye Başkanı
- Kiraz gibi bir ilçenin ilk kadın belediye başkanı olmanız çok anlamlı. Bu nasıl gerçekleşti ve Kirazlılar size nasıl tepkiler veriyor?
- Babamın vasiyetini yerine getirdim. Babam, 30 yıldır aktif siyasetin içindeydi. En son belediye başkan adayı olmuştu. Adaylığının açıklanmasına bir hafta kala kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi. Kalp ve damar hastalığı bulunan babamla her konuştuğumuzda, ‘Benim yerimi devralacak sen varsın. Benim görevimi sen yürüt’ diyordu. Ben de ona uygun bir evlat olarak vasiyetini yerine getirdim. Bu vasiyet benim için çok önemliydi. Benim yerime erkek kardeşim de bu göreve soyunabilirdi. Ben cesaret ettim. ‘Ben babamın kızıyım’ dedim. Onun yolunda ilerlemek istedim. Babamın siyasi olarak ilçemizde oyu çoktu. Manevi borcunu ödemek isteyen çok insan vardı. Ben de partizanlık yapmadan, herkesi kucaklayarak bu göreve soyundum ve kazandım. Babamın adına bu görevi yapacağım. İlçede, özellikle kadınlar hep yanımdaydı. Onların çoğunun oyunu aldığımı biliyorum.
ÇOCUKTAN EŞ OLMAZ
- Kiraz’ın adı kız kaçırma ya da erken evlendirilme olaylarıyla gündeme geldi. Şimdi ilçede durum nasıl?
Biliyorsunuz, Kiraz bir süre önce kız çocuklarının erken evlendirilmesi yönündeki haberlerle gündeme gelmişti. Kiraz’ın ilk kadın Belediye Başkanı Saliha Özçınar ve EBSOV Kadınlar Birliği Başkanı İpek Özçelik ile yaptığım röportajı pazar günü okuyabilirsiniz. Ama şunu söyleyebilirim ki, Kiraz’da belediye, kaymakamlık gibi yerel yönetimler ve burada bir ilköğretim okulu yaptıran EBSO Vakfı bu yönde müthiş çalışmalar yapıyor. EBSOV Kadınlar Birliği ile yaptığımız ziyaret ve kırtasiye desteği hem yöre halkını hem de çocukları çok mutlu etti. Sivil toplum ve yerel yönetim işbirliğinin bu güzel çalışması umarım başka yerlere de örnek olur ve ‘Kız Çocukları Günü’ne ihtiyaç duymayacağımız günlere ulaşırız.
EĞİTİM İÇİN PEDALLAYACAKLAR
Çağdaş ve bilimsel eğitime dikkat çekmek, farkındalık ve kaynak yaratmak amacıyla Ege Çağdaş Eğitim Vakfı tarafından düzenlenecek olan Eğitime Pedalla Bisiklet Turu, 21 Ekim Pazar günü Bostanlı İskelesi’nden başlayıp İnciraltı’nda bitecek. Sizler de hem spor yapıp hem de eğitime katkı sağlamak isterseniz www.egitimepedalla.com sitesinden kayıt yaptırabilirsiniz.
Yonca Temizocak O’Mahony ve Avustralyalı eşi Ryan O’Mahony eğitim sisteminde bunu engelleyecek yeni bir uygulama başlattı. Jump Start Türkiye ile çocuklara ‘Avustralya usulü’ sportif ve hareketli bir eğitim programı sunan O’Mahony çifti, ‘çocuklara aktif olmanın eğlenceli olduğunu gösterirken, İngilizcelerini de geliştirmeyi hedefliyoruz’ diyorlar.
ÇOCUKLARA ÖZEL FİZİKSEL PROGRAM
- Jump Start nasıl bir eğitim sistemi? Amacı nedir?
- Jump Start Türkiye, temelleri Avustralya’da atılmış ve ana dili İngilizce olan, çocuklara özel bir fiziksel aktivite programı. Çok küçük yaştan itibaren çocukların hareket becerilerini geliştirmeyi, onlara güncel ve yeni sporları tanıtmayı, çocukları fiziksel aktivite ile mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri için teşvik etmeyi hedefliyor. Bunun yanı sıra Jump Start çocuklarının bu program sayesinde üzerlerinde baskı olmadan İngilizce konuşabilmeleri için özgüvenlerini geliştirmek istiyoruz.
‘SAĞLAM KAFA SAĞLAM VÜCUTTA BULUNUR’
- Nereden esinlenerek bu modeli oluşturdunuz?
- Avustralya’da küçük yaşlardan itibaren spor yapmak ve her an aktif olmak bizim için bir yaşam tarzı. Farklı spor dalları ile eğlenirken aynı zamanda sağlıklı ve aktif olmanın önemini yaşayarak öğrendim. Eşim Yonca da ben de tüm çocukluğumuzu spor yaparak geçirmişiz ve bunun hayatımız üzerindeki etkisine çok inanıyoruz. Programımız, hayal gücüne dayalı hikâye anlatma ve müzik gibi eğlenceli, yaratıcı temellere dayanıyor. Olumlu ve öğrencilerin kendini rahat hissettikleri bir ortamda fiziksel aktivitenin kıymetini ön plana çıkaran “Avustralya usulü” bir ortam yaratmaya çalışıyoruz.
Bu amaçla Rotary 9. Grup kulüpleri Dokuz Eylül Kulübü organizasyonuyla bir proje başlatmış. Metropolis Antik Kenti’nin yaygın tanıtımını sağlamak ve köy kadınlarının üretimlerinin, el emeklerinin satılarak gelir elde etmek için yöreye turlar düzenliyorlar. Ayrıca 7 Ekim Pazar günü Metropolis Antik Anfi Tiyatrosu’nda Olten Filarmoni sponsorluğunda bir klasik müzik konseri gerçekleştirilecek, hem antik kentin tanıtımı hem de gelir sağlanması amaçlanıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Kazı Başkanı Prof. Dr. Serdar Aybek’in de desteklediği konserin geliri de Yeniköy’ün kalkınması için kullanılacak.
- Psikiyatriste gitmek birçok insan için korkutucu olabiliyor. Bunun nedenini neye bağlıyorsunuz?
- Psikiyatristler her zaman ilk başvurulacaklar listesinde yer almıyor. İnsanlar bize gelme konusunda tereddütler yaşıyor. Hemen ilaç vereceğimizi düşünüyor. Aslında birçok psikiyatrist ilaç tedavisi ve tanı koymadan önce konuşma terapisiyle tedavi etme yoluna gidiyor. Hatta bazen aslında çok olağan ve kendisinde bir sorun olmadığını bile anlamak için psikiyatriste gelebilirler. İnternete bakınca herkes kendisini hasta olarak tanımlıyor. Oysa biz konuşarak o kişinin aslında bize ihtiyacı olmadığını açıklıyoruz.
YANLIŞ İLİŞKİLERİ BİTİREMİYORUZ
- Size en çok hangi alanlarda başvurular oluyor?
- İstediğiniz kadar ‘benim kimseye ihtiyacım yok, ilişkilerimi en azda tutacağım’ deyin, yine de hayatınızdaki ilişkiler sizi her zaman etkileyecektir. Ben hem aile hem de cinsel sorunlar konusunda uzman terapistim. O nedenle bu konularda çok danışanım var. İkili ilişkiler, partner edinememe ya da yolunda gitmeyen ilişkileri bitirememe, cinsellik bizde tabu olduğundan tamamen yanlış bilgilerden doğan cinsel sorunlar en çok rastladığım konular.
Cevabınız ‘hayır’sa, kesinlikle izlemelisiniz. O büyülü atmosferde sanki zaman ve mekan kavramı yok oluyor, ruhunuz besleniyor. Hele bir de Efes Opera ve Balesi’nde olduğu gibi birbirinden değerli sanatçılar sahne alıyorsa... Bölge kültürel hayatına tartışmasız büyük katkısı olan ve çok başarılı geçen festival hakkında İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürü Aytül Büyüksaraç ile sohbet ettik.
- Efes Opera ve Bale Festivali’nde bu yıl ne gibi etkinlikler yapılıyor?
- Çok güzel şeyler yapıyoruz. Öncelikle şunu söylemeliyim: Bakanlığımız ve genel müdürlüğümüz çok çok doğru bir kararla Efes gibi dünya harikası bir yapıda, bir opera bale festivali yapılmasını uygun buldu. Bize düşen de bu etkinliği en iyi şekilde hem Türk hem de ülkemizi ziyaret eden konuklarımızın beğenisine sunmak oluyor. 1. Uluslararası Efes Opera ve Bale Festivali, 7 Eylül’de gerçekleşen Zorba balesiydi. Şef Bujor Hoinic yönetiminde Ankara Devlet Opera ve Balesi’ni konuk ettik. Harika bir gösteriydi. Binlerce sanatsever Efes’in o büyülü atmosferini bizlerle paylaştı, dakikalarca alkışladı. Balenin final bölümü, emin değilim ama sanırım beş kez yinelendi. İkinci gösterimiz gala konseriydi. Dünya starımız tenor Murat Karahan, konuk İspanyol soprano Carmen Solis, konuk Rus mezzosoprano Yulya Mazurova ve yine ülkemizi dışarıda başarıyla temsil eden bas-bariton Burak Bilgili, solist olarak görev aldı. İzmir Devlet Opera ve Balesi Orkestrası eşliğinde sunulan konser, yine olağanüstü bir ilgi ve beğeniyle izlendi. Siz de gördünüz, alkışlar dinmek bilmedi. Konseri izlemeye gelenler hem girişte hem çıkışta yüzlerce metre kuyruk oluşturdu. Konser bitiminde izleyiciler çıkmak istemedi tiyatrodan. Üçüncü gösteri Tosca operası, İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelendi. Bu eseri de konuğumuz dünyaca ünlü İtalyan şef Alberto Veronesi yönetti. İki konuk solistimiz vardı: Soprano Carmen Solis ve İspanyol tenor Enrique Ferrer. Festivalimizi 18 Eylül’de sunacağımız Carmina Burana balesi ile sonlandırıyoruz. Bu bale de İzmir Devlet Opera ve Balesi’nin prodüksiyonu, Robert North’un koreografisiyle sunulacak.
TÜRKİYE’Yİ VE BÖLGEYİ
ÇOK İYİ TANITIYOR
- Bu etkinliğin hem ülke hem de bölgemizin kültürel yaşamına nasıl bir katkısı oluyor?