BUGÜN sizlere İzmir’de doğup büyüyen ve Londra’da başarılı organizasyonlara imza atan genç bir işkadınından bahsedeceğim. Feraye Özfesçioğlu, birkaç yıl önce İstanbul’da başlattığı etkinlik yönetimi şirketini Londra’ya taşıyarak, Dünya İnsaniyet Forumu gibi önemli zirveleri gerçekleştirmeye başlamış. İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, eski Dışişleri Bakanı Jack Strow gibi konuşmacıların katıldığı zirvede 2 İzmirli buluşup sohbet ettik.
* İzmir’den İngiltere’ye gelişiniz nasıl oldu?
- İzmir Özel Türk Koleji mezunuyum. Sonrasında İstanbul Üniversitesi Mütercim Tercümanlık bölümünü bitirip çalışmaya başladım. Hayatımda hep hedeflerim oldu. Üniversite sonrasında da organizasyon işine girip kendi istediklerimi yapmaya odaklandım. Şu anda da aynı sekilde çalışmaya hem İstanbul’da hem İngiltere’de devam ediyorum.
* Londra’da tam olarak neler yapıyorsunuz?
- Etkinlik yönetimi yaptığımız için İngiltere’de şu andaki ortaklarımızla bağlantılarımız vardı. Birlikte yapı fuarları gibi çeşitli organizasyonlar yapıyorduk. Bundan 4 yıl önce Londra’da da ofisimizin olması yönünde karar aldık. Hem profesyonel anlamda ticari etkinlikler yapıyoruz hem de insani yardım anlamında kar amacı gütmeyen etkinlikler düzenliyoruz.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER AJANSI OLDUK
Her birimiz kendimizi, iletişime açık sanırken, acaba kaçımız bunu gerçekten uygulayabiliyoruz? Uzman Psikolog ve Aile Danışmanı Ayşe Çolakoğlu Özgener, bu konuya en güzel yanıtı yeni kitabı ‘Sonra Konuşuruz’ ile veriyor. ‘Dağa küsen tavşan olmamak için duygu ve düşüncelerimizi ifade etmeyi öğrenmeliyiz. Sonuçta hayat kısa, anlatacak vaktimiz varken kendimizi anlatalım’ diyen Özgener’i can kulağı ile dinleme zamanı...
- ‘Sonra Konuşuruz’ kitabın yayınlandı. Seni bu kitabı yazmaya teşvik eden ne oldu?
- Sanırım hayata ve insanlara dair gözlemlerim oldu. Aslında iletişimin önemini vurgulamak istedim. Söylemek istediklerimizi söyle(ye)mediğimizde hem kendimiz hem de çevremizdekiler neler yaşıyor, bunu vurgulamaya çalıştım. Söylemek istediklerimizi içimizdeki kumbarada biriktirmeden sağlıklı bir şekilde ifade edersek iletişimi etkili kullanmış oluruz. Ve iyi bir iletişim ilişkilerimizin can damarıdır. Hayata, sevdiklerimize ve en çok da kendimize nasıl bağlanıyoruz? Çekim gücümüz kuvvetli mi, zayıf mı? Bu sorular üzerine sıklıkla kafa yordum ve bu kitabı yazma fikri böyle doğdu.
EN BÜYÜK İLETİŞİM SORUNU DİNLEMEMEK
- Neleri ‘sonra’ya erteliyor ve böylelikle neleri ıskalıyoruz? Özellikle aile ilişkilerimiz bundan nasıl etkileniyor?
Bunu da İzmir’in yedi başarılı kadını tarafından kurulan Ege Engel Siz Yaşam Derneği sağlayacak. Dernek Başkanı İnci Sancak ve Aynur Şahin hem projeyi anlattı hem de destek beklediklerini söyledi. Hadi, gelin, ‘Sevginin Önünde Engel Yoktur’ diyen bu güzel gönüllü kadınları ve güzel çocuklarımızı birlikte alkışlayalım…
ÖZEL ÇOCUKLARIMIZ SAHNE ALACAK
- 9 Nisan’da nasıl bir etkinlik düzenliyorsunuz?
Ege Engel Siz Yaşam Derneği olarak Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde 9 Nisan 2019’da özel bir konser düzenliyoruz. Şef Hakan Şensoy yönetiminde ,solist Burhan Öcal eşliğinde, özel çocuklar İzmir Devlet Senfoni Orkestrası işbirliği ile konser verecek. Gecenin sanat yönetmenliğini ise Sinan Olcay yapacak.
- Ege Engel Siz Yaşam Derneği nasıl kuruldu?
İşte bu konuda fırsat eşitliği yaratmak için çalışan harika bir oluşumdan bahsedeceğim size. ‘Kültür İçin Alan’, İzmir, Diyarbakır ve Gaziantep’teki yerel kültürel ortamı ve sivil toplumu destekleyip ulusal ve uluslararası alanda varolabilmelerini hedefliyor. Özellikle görsel sanatlar ve bu alandaki projelere destek verirken, yerel kurumlar ve sanat alanında üretim yapan profesyonellere de eğitim ve gelişim olanakları sunan Kütlür İçin Alan’ın İzmir Proje Koordinatörü Recep Tuna ile güzel bir sohbet yaptık.
- Kültür İçin Alan nasıl ortaya çıktı? Kimler tarafından oluşturuldu?
- Projemiz Avrupa ve Türkiye arasında, İstanbul ve Ankara’da yoğunlaşan kültürel ve yaratıcı işbirliklerini İzmir, Diyarbakır ve Gaziantep’e taşıyabilmek amacıyla oluştu. Alman Kültür Merkezi (Goethe-Institut) öncülüğünde Hollanda Büyükelçiliği, İsveç Başkonsolosluğu ve Fransız Kültür Merkezi’nin de dahil olduğu bir konsorsiyum tarafından yürütülüyor. Türkiye’den ana ortaklarımız Anadolu Kültür ile İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı. Her üç ilde de yerel yönetimler, kültür ve sanat kurumları, sanatçı inisiyatifleri ve kültür yöneticileriyle yakın iletişim içindeyiz.
- Kültürel anlamda nasıl projeleri destekliyorsunuz? Ne gibi destekler sağlıyorsunuz?
- Projemizin üç temel bileşeni var. İlki ‘mikro-finansman’ dediğimiz hibe programı. Üç ilimizi merkez almak üzere buralardaki projelere maddi kaynak sağlıyoruz. Her yılın başında bir açık çağrı yayınlıyoruz. Başvuru süremiz bu geceyarısı doluyor. Geçen yıl İzmir’den 24 olan başvuru sayısı bu yıl 50’yi aştı. Bundan çok memnunuz. Zira projelerin yeterliliği, gerekliliği ve kalitesi artıyor. Projemizin daha çok karşılıklı öğrenme ve kapasite geliştirme amaçlarına odaklanan diğer iki bileşeni ise ‘Kültür Yönetimi Eğitimi’ ve ‘Kültürlerarası Karşılaşmalar Uluslararası Ziyaret Programı’. Yerelde değerli fikirlere sahip olan, fakat bunları gerçekleştirmek için sistematik bir bilgi ve uygulama tecrübesine ihtiyaç duyan kültür-sanat girişimci ve çalışanlarını Kültür Yönetimi Eğitim programımıza dahil ediyoruz. Geçen yıl IKSV ile İstanbul’da düzenlediğimiz programa İzmir’den de 7 kişi davet edildi. Kasım ayında üç ilden seçtiğimiz 15 kişiyi Berlin ve Amsterdam’daki bir öğrenme ziyaret programına gönderdik.
Tıpkı Ege Bölgesi Sanayi Odası Vakfı Kadınlar Birliği’nin yaptığı gibi. Her yıl 500’den fazla lise ve üniversite öğrencisine burs sağlayan EBSOV Kadınlar Birliği, bu yıl Kadınlar Günü’nü 9 Mart’ta düzenleyecekleri Fatih Erkoç-Kerem Görsev konseriyle kutluyor.
Konserden elde edilecek tüm bağışı öğrencilere verilecek burs havuzuna aktaran kadınlar, Bergama Dereköy ve Kiraz Cevizli köyündeki okullara da maddi yardımların yanı sıra bu köylerdeki kadınların el emeği ürünlerini de satarak destek veriyor. Sadece sözle değil, insanların hayatına dokunan eylemlerle de Kadınlar Günü’nü kutlayan EBSOV Kadınlar Birliği’ne büyük alkış...
23 - 24 Şubat’taki etkinlikte 200’ü aşkın eser sanatseverle buluşacak. Sergiye ‘İkili Bakış’ adlı eserleriyle katılan Türkiye’nin en önemli sanatçılarından Devrim Erbil ile İzmir’de sanatı konuştuk.
10-15 RESİMLİK BİR KOLEKSİYONLA KATILIYORUM
- Büyük Efes Sanat Günleri bu yıl 5. kez sanatseverlerle buluşuyor. Bu etkinlikte yer alan sanat eserleriniz ve gerçekleştireceğiniz söyleşide neler olacak?
- Son dönem resimlerimi getireceğim bu etkinlikte, eserlerimde bu güne denk gördüklerinizin dışında “İkili Bakış” diye adlandırdığım, yeni bir bakış yöntemimle dünyaya ve yapılara baktığım bir anlayışın örneklerini vermekteyim. Bu ikili bakışın dışında yine özel bir teknik ile yaptığım siyah beyaz resimlerim var. Bu eserlerin İzmirli sanatseverlerin ilgisini çekeceğine inanıyorum. 10-15 resimlik bir Devrim Erbil koleksiyonu hazırladım. Büyük Efes Sanat Günleri’nde kendi içinde bir takım yenilikler içeren bir sergi göreceksiniz. Bakalım sizler nasıl bulacaksınız?
- İzmir sanat hayatına verdiğiniz destekler ile sizin hayatınızda İzmir’in farklı bir yeri var gibi görünüyor. Gerçekte de öyle mi?
Uzun iş seyahatlerinde bir dönem yaşanan uçakta laptop yasağı onu daha fazla kitap okumaya hatta sonrasında el yazısı ile kitap yazmaya itmiş. Sonuçta geleceği kurguladığı romanı 2048 ortaya çıkmış. Büyükada Yayıncılık’tan çıkan kitabının sonunu ise her bir okuyucunun kendine göre bir son yazacağı şekilde interaktif hale dönüştüren Sayer, yurtdışına daha fazla eser ihraç etmemiz gerektiğini söylüyor.
- Kitap yazma fikri nasıl oluştu? Sizi motive eden ne oldu, kitap yazma isteği mi, geleceği kurgulama isteği mi?
Kitap yazma fikri tamamen bir tesadüfler silsilesi sayesinde oldu. Bir buçuk sene evvel başlayan ve bir süre devam eden İstanbul çıkışlı uçuşlardaki elektronik cihaz yasağı bana yazarlık kapısını açtı diyebilirim. İşim icabı sürekli seyahat ediyorum ve normalde bilgisayarımda iş yaparken yasak zamanı seyahatlerde kitap okumaya başladım. Konu zaten benim detaylı araştırmalarımın olduğu bir mevzuydu. Kendi kendime neden ben de bir kitap yazmıyorum dedim ve serüven başladı. Bugün bize çok uzak gelen bazı gelecek teknolojilerini en iyi harmanlayacağım kitabın bir kurgusal roman olacağına kanaat getirdim ve bu şekilde yazmaya başladım. Aslında başta pek motivasyonum yoktu ama romanı yazmam ilerledikçe bu uğraşın çok keyifli bir hobiye dönüştüğünü farkettim. Başlarken bitirir miyim kestirememiştim ama ilerledikçe o kadar büyük bir keyif aldım ki kısa sürede tamamladım. Çocuklarımın ve ailemin gurur duyacağı bir eser bırakmak ta benim için önemli bir motivasyondu tabi.
GÜNÜMÜZ İNSANININ HEM ÇOK VAKTİ VAR HEM HİÇ VAKTİ YOK
- Bir sanayici ve işadamısınız. Kitap yazmaya nasıl zaman ayırdınız?
Bunu değiştirmek için yeni politikalar geliştiriliyor, yeni girişimlere başlanıyor. Bu yönde atılmış en anlamlı adımlardan biri, benim de içinde olduğum yeni bir kooperatif. ‘Döngü Tarımda Kadim Bilgiler, Yeni Fikirler Kooperatifi’ ile biz bir grup kadın, tarımı canlandırmak için harekete geçtik. Akademisyenden mühendise, iletişimciden finansçıya farklı mesleklerden gelen ama aynı amacı ve heyecanı paylaşan bu kadınlarla ‘köylünün tarımdaki kadim bilgisini, yeni fikirlerle birleştirip yeni pazarlar oluşturabiliriz’ diyerek yola koyulduk ve ilk üretimimize başladık.
Şehirli, yüksek eğitimli, kalbi doğa ve Anadolu topraklarına büyük bir sevgiyle bağlı kadınlar olarak diyoruz ki, ‘Madem tarımda son noktaya gelindi, o zaman biz de baştan başlarız’...
ZEYNEP DERECE (Endüstri Mühendisi)
BURCU KARACA UĞURAL (Tekstil Mühendisi)
- Tarımda üretimin geçmişe göre daha zor olduğu bugünlerde sizi tarımsal üretime iten ne oldu?