Paylaş
Gerçekten de denizleri, gökleri çağrıştırıyor gözleri... 1932 yılında Keriman Halis dünya güzeli seçildikten sonra 1933’deki yarışma dönemin son Türkiye Güzellik Yarışması olmuş. Bundan sonra 1950’ye kadar yarışma yapılmamış. Ve 1950’de öğretmen anne-babanın kızı Güler Arıman, Türkiye Güzeli olmuş ve ülkemizi İtalya’daki Avrupa Güzellik Yarışması’nda temsil ederek 5’nci olmuş. Cumhuriyetin kurulmasından 27 yıl geçmesine rağmen Avrupa’daki yarışmada yabancı jüri üyelerinin, “Türk kızı böyle modern olamaz” sözlerine, hatta Fransız üyenin bayrağı yüzüne peçe yapmaya çalıştığı Arıman, gerek tavırları, gerekse yorumlarıyla böyle düşünenleri susturmuş. Türk basını bu olayı, “Güler, İtalya’da Türk kızlarını yaşmaklı, feraceli zannedenlere iyi bir ders verdi” diyerek duyurmuş. Son derece zarif ve kibar bir cumhuriyet kadını olan Güler Arıman Toron anılarını bakın nasıl anlatıyor...
BABAM ÇOK MODERNDİ, KIZLARINA HER SPORU YAPTIRTIRDI
-1950’de Türkiye Güzellik Yarışması’na katılmaya nasıl karar verdiniz?
-Keriman Halis Ece’den sonra neredeyse 13-14 yıl ara verilmiş. 1950’de Cumhuriyet Gazetesi ilan etmişti. Biz zaten İstanbul’daki yazlık evimizdeydik.
-İstanbullu musunuz?
-Ankaralıyım. Babam Siyasal Bilgiler Okulu’nda Almanca, annem ise ilkokul öğretmeniydi. 5 kız kardeştik.
-Küçüklüğünüzde de hep güzel olduğunuzu duyar mıydınız?
-Evet, hep söylenirdi, duyardım. Annemle yarışmaya katılmama karar verdik ama ben yine de babamdan çekiniyordum.
-Nasıl karşıladı babanız?
-Bir şey söylemedi, çünkü çok modern biriydi. Fakat anneme, ‘Kızımın güzelliği denizde bir damla, kazanamazsa üzülmesinden korkarım’ demiş. Babam çok modern bir insandı. Biz yüzerdik, kürek çekerdik, bisiklete binerdik, bahçeyle uğraşırdık. Hatta 9 yaşımda ritmik jimnastiğe başlamıştım. Hatta beni Almanya’ya göndermek istemişlerdi ama babam istemediğinden gitmedim.
SAHNEYE İKİ KEZ ÇAĞRILINCA KAZANACAĞIMI ANLADIM
-Etrafınızda ters tepki verenler oldu mu?
-Çok iyi karşılandı. Hiç ters tepki almadım. Hatta İtalya’ya giderken beni geçirmek için havaalanına binlerce insan gelmişti. Dünya güreş şampiyonlarımız bile gelmişti.
-Peki o yıllarda yarışmaya nasıl katılınıyordu?
-Önce fotoğrafları gönderdik. Metin Toker ilgileniyordu müsabakayla. O zamanlar yarışma büyük olaydı. Annemle Tarabya Oteli’ne giderken yolda herkes, “Keşke yarışmaya böyle kızlar girse” diyordu. Bunları duymak güvenimi kazandırdı. Zaten beni sahneye iki kere çağırdılar. O zaman kazanacağımı anladım.
İSTANBUL’UN EN ÖNEMLİ 99 KİŞİSİ TARAFINDAN SEÇİLMEK GURUR VERDİ
-Türkiye Güzeli seçilince ne hissettiniz?
-Çok sevindim ama benim öyle heyecanlarım yoktur ya da belli etmem. Daha soğukkanlıyım. 99 jüri üyesi vardı. İstanbul’un bütün doktorları, heykeltraşları, akademisyenler, bilim adamları, gazeteciler jürideydi. Onlar tarafından seçilmek beni gururlandırdı.
-Ne kazanmıştınız?
-Küçük bir radyo, bir seccade, bir halı kazandım. Tacımız defne yaprağındandı. İstanbul’un ünlü terzisi Sevim Emre’ye kıyafet diktirdiler.
-Sarışın ve mavi gözlüsünüz. Aslında bu tipte kadınların tüm Türk kadınlarını temsil etmediği söylenir.
-Evet, bir gazeteci yazmış, ‘Fenerbahçe renklerinde Türkiye Güzeli’ diye yazmış. Baba tarafım Yugoslav göçmeni, ama annem Ankaralı, ben de Ankaralıyım.
AVRUPA’DA BİKİNİ GİYMEM İSTENİNCE RAHATSIZ OLDUM, DERECEM DÜŞTÜ
-O yıl güzellik yarışmalarına ilk defa mayolu çıkılmaya başlanmış. Bu konuda endişeleriniz olmadı mı?
-Hayır, mayolu çıkmaktan endişelenmedim çünkü İstanbul’da yazlık evimiz deniz kenarındaydı, mayoya alışkındık. Hatta kız kardeşlerimle bisikletle gezerken bazen bizi garipseyenler, ters bakanlar olurdu ama ailemiz modern bir olduğundan bizi çağdaş yetiştirdiler. Fakat İtalya’daki Avrupa Güzellik Yarışması’na gittiğimde bikiniyle çıkılacağını öğrenince biraz rahatsız oldum. Çünkü hiç bikini giymemiştim.
-Giydiniz mi?
-Mecburen giydim ama koşa koşa çıktım, koşa koşa döndüm. Zaten uzun elbiseli geçişte puanım birincilikti ama bikinili geçişteki tavrımla beşinciliğe düştüm. Gerçi bazı gazeteciler bana, ‘iffet timsali’ demişler..
FRANSIZ JÜRİ ÜYESİ BAYRAĞIMIZI YÜZÜME PEÇE YAPMAYA KALKTI
-Türkiye’yi İtalya’daki Avrupa Güzellik Yarışması’nda temsil ederken ne hissettiniz?
-Çok hoşuma gitti. İnsan kendini kaybediyor, hem heyecan, hem istek hepsi var. O zaman her şey farklıydı. İlk defa uçağa bindim. Annem de benimle İtalya’ya geldi. Ben modern olmama rağmen diğer ülke güzellerinin yanında bayağı kapalı kaldım.
-Sizin Türk olduğunuza inanmayanlar olmuştur Avrupa’da…
-Oldu, ama en büyük tepkiyi Fransız jüri üyesi gösterdi. Türkiye’yi yarışmada istemiyordu. Hatta Metin Toker’le münakaşa etmişler. Geldi ve bizim bayrağımızı yüzüme tuttu, ‘Türk kadınları peçelidir, bu yarışmada ne işiniz var’ dedi. Bunun üzerine Metin Bey de, ben de itiraz ettik. Zaten benim amacım, Avrupa Güzeli olmaktan ziyade Avrupalılara Türk genç kızlarını tanıtmaktı.
-Nasıl bir derece aldınız?
-Avrupa 5. oldum. Türkiye’yi temsil etmek benim için önemliydi. Zaten halkımızın gösterdiği ilgi ve sevgi bana yetmişti. Annem de gelmişti ve 15 gün kaldık ve Roma’yı gezdik.
-Güzellik kraliçesi seçildiğinizde ne üzerine eğitim alıyordunuz?
-Konservatuvarın piyano bölümünde okuyordum. Ama bitiremedim çünkü evlendim. Şimdi gençler çok çabuk evlenmiyor bence iyi yapıyorlar. Öncelikle mutlaka eğitimlerini bitirmeliler.
-Hemen mi evlendiniz?
-Evet, ama önceden biliyorduk birbirimizi. Ailemin doktoruydu, zaten tanıyordum sonradan başka şekle dönüştü ilişkimiz. İstanbul’da Beyoğlu’nda annemle yürürken rastlaştık. Sonradan Ankara’da da görüştük ve evlendik.
-Peki yarışmayla ilgili yapmanız gerekenler yok muydu?
-O zamanın Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’i makamlarında ziyaret ettim. Basında bolca yer aldım. Sonra da evlendim. 10 yıl Eskişehir’de kaldık, bir kızım ve ikiz oğullarım oldu.
SİNEMA TEKLİFLERİ GELDİ AMA BEN HİÇ DÜŞÜNMEDİM
-Sinema ya da reklam teklifleri gelmedi mi?
-Sinema teklifleri oldu. Hatta teklifler mektupla geldi. Babama mektup yazdılar, ciddi bir firmayız kızınızla çalışmak istiyoruz diye ama ben hiç düşünmedim, istemedim.
-‘Güzellik başa bela’ derler. Siz hiç güzel bir kadın olmanın sıkıntısını yaşadınız mı?
-Hiçbir sıkıntı yaşamadım. Zaten çok hareketli, ele avuca sığmaz bir çocuktum. Türkiye Güzeli olmaktan hayatım boyunca hep gurur duydum. Çok güzel ahbaplarım oldu.
-Güzel kadınlar için yaşlanmak zordur derler. Siz bu zorluğu hissettiniz mi?
-Farkına bile varmadım. Ekstra bir bakımım da olmadı. Sanıyorum bazı şeyler genetik.
-Şimdi gençler yarışmalara katılıyor. Onlara ne tavsiye edersiniz?
-Bir kere yurtdışında Türkiye’yi temsil edecek olanların yabancı dil bilmeleri şart. Gerçi şimdi yapılıyor ama daha hazırlıklı ve profesyonel bir şekilde hazırlanmalı.
CHP’LİYİM DEYİNCE DP İKTİDARI BABAMI HEMEN EMEKLİ ETTİ
-Eski röportajlarınızı okuyunca Atatürk’e olan sevginizi sık dile getirdiğiniz dikkat çekiyor…
-Beni İtalya’ya uğurlarlarken Doğan Nadi de dahil bütün gazeteciler geldi. Bana hangi partiden olduğumu sordular. Ben de, ‘CHP’liyim’ dedim. Çünkü ben öyle büyüdüm. CHP’lilik aile geleneğimizdi, bakanlar evimize gelirdi. Atatürk’ten başka lider de tanımamıştım. Hatta Atatürk’ün katafalkı önünden annem beni ve kardeşlerimi 6 gece boyunca yürütmüştü. Kalbimde bir tek Atatürk var dedim.
-Dönemin iktidarı Demokrat Parti’nin tepkisi ne oldu?
-Ankara’ya dönünce bakanlar ve başbakanla görüştüğümde zamanın Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri bana, ‘CHP’liyim demişsiniz, bunu tekzip edip değiştirin’ dedi. Ben de akşam babama söyledim, ‘ne yapmalıyım’ dedim. Babam, ‘Sakın ha, biz düşüncemizi değiştirmeyiz’ dedi. Değiştirmedim ama emekliliğine daha 1 yıl kalan babamı bunun üzerine hemen emekli ettiler. Yani o zaman siyasetin nasıl döndüğünü anladım.
Paylaş