Paylaş
Çok kolay "istemiyorum" diyebiliyorsun ve bundan çok mutlu oluyorsun. Mesela, "güle güle" demekte bir o kadar kolay ve üzüntüsüz oluyor. Zamanın kıymetini de anlıyorsun, boşa harcamıyorsun. Kimi önemseyip önemsemeyeceğini belirlemekte çok kolaylaşıyor. Önemsediklerinin değerini daha çok biliyor daha sıkı sarılıyorsun onlara, önemsemediklerinse umrunda olmuyor çünkü yalnızlık korkusunu da aşmış oluyorsun.
Birilerinin dünyasına dahil olmak için enerji harcamıyorsun, aksine “isteyenler dünyama dahil olsun” düşüncesiyle çabasız arkadaşlıklar kuruyorsun. Galiba arkadaşlık denilen şeye de pek inanmıyor, arkadaş arayışına da pek girmiyorsun. Dostluk denilen şeyi daha gerçekçi buluyor ama "ondan da bir – iki tane olsun yeter" diyorsun.
Çok fazla kırılmıyorsun, “insanoğlu böyle bir şey” deyip olanı sorgusuzca kabul ediyorsun. Böylece içsel savaş yerine teslimiyetin ve sorgulamamanın getirdiği berraklığı yaşıyorsun.
Gereksiz sohbetlere, cümle kirliliğine de gelemiyorsun mesela. Lafları dolandırmayı sevmiyorsun.
Olanı kısa ve net cümlelerle ortaya koymayı öğreniyorsun. Koyamayanlarla vakit harcamıyorsun. Bunu yaparken karşımda ki kırılır mı, üzülür mü pek düşünmüyorsun çünkü herkesin kendinden sorumlu olduğunu da öğrenmiş oluyorsun.
Aldığın “hayır” cevapları seni üzmüyor. Çünkü her konuda sonuç elde edemeyeceğini idrak ediyor böylece hırslarını iç sesinle barışçıl şekilde söndürmeyi de öğreniyorsun.
“Özür dilerim, hatalıydım” demekten çekinmiyorsun. Çünkü özür dilemenin eziklik değil aksine olgunluk, kendini bilmek olduğunu kavrıyorsun. Özürün kabul edilmediğinde arkana bakmadan gitmekte eskisi gibi zor olmuyor artık.
"İstiyorum" demekten de çekinmiyorsun. Ruhunun, kalbinin sesini daha çok dinliyorsun.
Fazlalıkları da kolayca atıyorsun. Kıyafet, kitap, takı, ayakkabı vs. Daha basit, daha sade yaşıyorsun, biriktirmiyorsun.
Tartışmak yerine konuşmayı öğreniyorsun.
Özlüyorsan, sebep aramadan “özledim” diyebiliyorsun.
Çok zaman geçirmekten ziyade dolu dolu kaliteli zamanlar yaşamayı tercih ediyorsun.
Para pulda da pek gözün olmuyor. "Ayaklarımın üzerinde kimseye muhtaç olmadan durabileyim yeter" diyorsun çünkü paranın aslında köleleştirdiğini de idrak ediyorsun.
Hareketli yerler pekte cazip gelmiyor artık, kendinle olabileceğin ya da bir – iki samimi insanla kaliteli zaman geçirebileceğin sakin yerleri daha çok tercih ediyorsun. Eğlenceyi tercih ettiğinde ise senden başka kimse yokmuş gibi tadını sonuna kadar çıkarıyorsun çünkü “elalem” denilen şeyi takmamayı da öğrenmiş oluyorsun.
Evde tek başına da dans edebiliyorsun ve bundan büyük keyif alıyorsun.
Negatif, enerjini düşüren, mutsuz insanlara tahammül edemiyorsun.
Bir erkeğe mecbur olmamayı öğrendiğin için özgürlüğün en değerli şeyin oluyor.
İlişkilerinde önce “ben” sonra “biz” olmayı öğreniyorsun.
Çicekler, böcekler samimi gelmiyor mesela. Onun yerine “hazırla kahveyi, sana geliyorum” denilmesi çok daha mutlu edici oluyor.
30’lu yaşlarda gerçekten kendin olmayı öğreniyorsun, seni olduğun gibi seven insanlar biriktirmeye başlıyorsun.
Sevgilerimle
Ayça Akın
www.aycaakin.com
www.facebook.com/aycaakinofficial
www.twitter.com/aycakn
www.instagram/aycakn
Paylaş