BUNDAN iki yıl önce bir yaz ayında kapattı kapılarını Kavaklıdere Sineması.
Sinemanın işleticisi İrfan Demirkol çok direndi ama sürekli artan zararı karşılayamaz noktaya geldi. Öyle çok büyük büyük tepkiler de yaşanmadı Kavaklıdere kapandığında. Sadece bazı Ankaralılar’ın içlerinde kopan fırtınalar vardı. Bir kaç internet blogunda sönüp gitti onlar da. Ama geride bıraktığımız hafta içinde çok önemli bir gelişme yaşandı. Kavaklıdere Sineması, semtin en önemli dinamik gücü olan Kavaklıderem Derneği’nin girişimleriyle kapısını araladı. Açıkçası, iki yıl önce sinema salonu kapandığında “tatilde olan” Kavaklıderem’e biraz içerlemiştim. Kuru bir açıklama almak için uğraşmamız gerekmişti. Gereken tepkiyi ortaya koymadığını, pasif kaldığını düşünmüştüm. Ama önceki gün derneğin bu konuda çok çaba harcadığına şahit oldum. Salon şimdilik bir sergi için araladı kapılarını. Ama makinelerin yeniden çalışması konusunda umut sağlayan bir çok gelişmeyle birlikte. Kavaklıderem’in yanısıra Nergis ailesi, AGE Şirketler Grubu ile Kültür ve Sanat Kulübü’nün büyük katkıları var bu gelişmede. Salonun sahibi Ayhan Nergis, neredeyse hayatının tamamını bu sektörde geçirmiş bir isim. Eskinin meşhur Menekşe, Nergis ve Kavaklıdere sinemalarının sahibi. Nergis de ailesinin sonraki kuşak temsilcileriyle birlikte önceki gün Kavaklıdere Sineması’ndaydı. Tam iki yıldır bu salonun bir alışveriş merkezi, pasaj yapılmasına direniyor. Bir çok cazip teklifi geri çevirdiğini tahmin ediyorum. Emektar sinemacı, önceki gün bu sektöre ve kente on yıllardır gösterdiği fedakarlıklara bir yenisini ekledi. Salonun yeniden açılması için çaba harcadı, harcayanları geri çevirmedi... O gün, Kavaklıderem Başkanı Hale Bandik, Yönetim Kurulu Üyesi Oktay Berkkan, Ayhan Nergis ve Nergis ailesinin fertleri ile sohbet etme imkanı buldum. Salon için umutlandım. Ama o gün, serginin açılışı öncesinde konuşmaları dinlemek için Kavaklıdere Sineması’nın salonuna girdiğimde bir hüzünle birlikte suçluluk duygusu da yapıştı yakama. Açık olduğu günlerde en son ne zaman orada bir film izlediğimi düşündüm, ne yalan söyleyeyim hatırlayamadım. Üzerime düşen neydi ve ben neleri yapmadım üzerime düşenlerden diye düşündüm. O günkü konuşmalarda “Salonunu özleyen sinema” sloganı dillendirildi. Türkiye garip memleket. Başka ülkede olsa mahalle halkı ayaklanır, “Salonumuzu istiyoruz” diye bağırır. Bizde, sinema salonunun, seyircisini özlemesi, onun için ayaklanması gerekiyor. Üstelik kent yaşamına hep kaliteli filmlerle katkı sunmuş, festivallere kucak açmış böyle bir sinema salonunun. O gün yakama yapışan utanma duygusunu yazmamın nedeni, belki bu kentte başka birilerinin daha utanmasını sağlamak. Kimlerin mi? Herkesin. Öğrencisinden memuruna, belediye başkanından bürokratına, sanatçısından siyasetçisine herkesin. Ankara’daki son semt sinemasını yeniden canlandırmak için belki de bu utanç itici bir güç olur. Hani Murathan Mungan aşk için diyor ya: “gün gelir bir gün/başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide/o eski ağrı/ansızın geri teper. Dilerim geri teper. Yoksa gerçekten Bitmişsinizdir” diye. Dilerim ki hep beraber utanırız. Yoksa gerçekten bitmişizdir.