KARS Belediye Meclisi, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın gözüne “ucube” gözüken heykellerin yıkılmasına karar vermiş.
Erdoğan, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ı tekzip ettiği konuşmasında ne demişti hatırlamakta -hatta hiç unutmamakta- fayda var: “Heykelin ne olduğunu az çok bilirim. Heykel ile ilgili takdir yetkisi kullanmak için illa güzel sanatlar mezunu olmak şart değil. Şarkı türkü için yoldan geçen vatandaşa ‘Beğendin mi?’ diye soruyorlar. Konservatuar mezunu musun diye sormuyorlar. O arkadaş (Kars Ak Parti eski Belediye Başkanı) neden yeniden aday yapılmadı? Çünkü aradığımız vasıflar o arkadaşta yoktu. Muhafazakâr demokrat anlayışımıza uymadığı için bir daha aday gösterilmedi.” * * * Hemen söylemek gerek. Bir şarkıyı beğenmezseniz, ya eseri satın almazsınız ya dinlemezsiniz. Radyoda karşınıza çıkarsa kanalı değiştirirsiniz olur biter. Ama o şarkının çalmasını yasaklamazsınız. En azından demokratik rejimlerde. Ama bir heykeli, sergilenmesi için hazırlandığı yerinden kaldırırsanız bırakın heykeltıraşına saygısızlığı, en azından benim, diğerlerinin, o esere bakmak isteyenlerin hakkını gasp etmektir. Erdoğan’ın eski belediye başkanında bulamadığı “vasıfları” özetlerken kullandığı iki ifadeden (muhafazakar ve demokrat) vurgunun muhafazakar kelimesinde olduğu çok açık. Aslında bu heykel tartışmaları, bazılarına yeni geliyor olabilir. Ama bir Ankaralı olarak biz bu yaklaşımlara karşı şerbetliyiz. Hatırlatmakta -hatta hiç unutmamakta- fayda var. Erdoğan’ın Belediye Başkanı Melih Gökçek de kendisinde takdir yetkisi görmüş, görevindeki ilk icraatlarından biri olarak “Ahlaksızlığın adını sanat koymuşlar” diyerek bir heykele tükürüp ortadan kaldırmıştı. O heykel ancak yargı kararıyla yerine dönebildi. Su perilerilerinin gördüğü zulümü ise çok taze olduğu için detaylı anlatmaya gerek yok. * * * Erdoğan ile Gökçek’i aynı noktalarda buluşturan en önemli örnekler sanata yaklaşımlar konusunda. Çok genç olanlar belki hatırlamaz ama Erdoğan da 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda baleye “belden aşağı” diyerek sanatla ilgili takdir yetkisini kullanmıştı. Gökçek de 1994’te sözlerini savunurken, kalabalık halk kitlelerini arkasına alabilmek için popülist cümleler kurmuştu. Sanata yönelik “kolaycı saldırıların” temelinde genelde müstehcenlik, muhafazakarlık kavramları yatar. Basittir çünkü bu düzeyde tartışmak, asgari sanatsal beğeni oluşturmak gerekmez. Bilgi veya sanat okurluğuna da ihtiyaç duymaz bu yaklaşım. Sanata saldırı en kolayıdır. Çıplak, savunmasız, korumasızdır sanat. Hele bir de heykel gibi geniş kitlelerle irtibatı yüzyıllarca hiç kurulmamış, ardından kurulan kısmi bağ da yıllar öncesinde kopartılmış, üst düzey sanatsal beğeni gerektiren bir alansa söz konusu olan, “ayakta kalması” çok güçtür. Muhfazakar yönetimlerin gereken savunmayı yapmasının mümkün olmadığını bilmek için de alim olmaya gerek yoktur. Umarım Kültür Bakanı Ertuğrul Günay da bunu farkındadır.