Rüya YELSALI MS hastalarını bir araya getiren ve onlara fizyoterapi dahil çok sayıda hizmet sunan Türkiye Multipl Skleroz Derneği Ankara Şubesi, son zamanlarda zor günler yaşıyor. MS’lileri bir araya getirmeye çalışan derneğin şuan en büyük sıkıntısı fizyoterapi alanı.
Ayda bir MS’liler için bilgilendirme toplantıları düzenleyen dernek, 15 günde bir de psikoterapi gerçekleştiriyor. Bu toplantılarda cinsel işlev bozukluğundan diğer sağlık problemlerine, hastalığın toplum düzeyinde algılanışından öfke kontrolüne kadar geniş bir konu yelpazesi bulunuyor. Hastalar arasında dar gelirli olanların daha ağırlıkta olduğunu söyleyen Nazire Özdem, dar gelirlilerin toplantılara "gelemediğini", geliri iyi olanların ise "gelmediklerini" ifade etti. "Koltukları dolu görmek istiyoruz" diyen Özdem, hastaların diğer gelmeme nedenlerini şöyle açıkladı:
"MS’in çeşitli aşamaları var. Kimi zaman bu hastalık, kendini fiziksel bozukluklar ve engeller olarak gösterebiliyor. Dar gelirli hastalarımız zaten gelemezken, fiziksel engelleri de onlar için büyük problem oluyor. Bir de hasta, daha ileri MS’leri görüp onlara benzeme korkusu yaşıyor. Fakat herkesin MS’i farklıdır. Kimse benzemesinden korkmasın. Aksine burada hem sorunları paylaşıyorlar, hem de birbirlerine destek oluyorlar." dedi.
Bugün kermesleri var
Yer sıkıntısı, derneğin şu an birinci problemi olarak yer alıyor. Hali hazırda bağış bir binada tutunmaya çalışan derneğin, fizyoterapilerini daha sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmek için daha geniş bir alana ihtiyacı var.
Aynı zamanda bağışların çok önemli olduğu derneğin ikinci problemi ise ekonomik sıkıntılar. MS’lilere destek olmaya çalışan dernek, hem hastalara yardımcı olmak, hem de keyifli bir gün geçirmek için bugün bir kermes düzenliyor. Starton Hotel’deki kermes, 10.00 ile 17.00 arasında MS’lilere destek olmak isteyen Ankaralılar için açık olacak.
Geçmişin hesabını kim verecek?
BAŞKENT, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in su faturalarının 30 günde bir düzenleneceği açıklamasıyla 18 yıllık bir hatadan geç de olsa dönmek üzere.
Gökçek, CHP adayı Murat Karayalçın’ın 30 günde bir fatura vaadini seçime yönelik bir "siyasi taktik" olduğunu söylüyor ve eleştiriyordu.
Ama ardından da şöyle diyordu:
"Biz seçimi de beklemeyeceğiz ve 10 Şubat’tan itibaren su tüketimini 30 günden sonra faturalandıracağız."
Okumayanlar için Gökçek’in bir başka gazeteye verdiği demeçte, satır arasına sıkışan bir ifadesine dikkat çekmek istiyorum.
Gökçek, bu demecinde 45 günde bir fatura kesilmesini "haksız uygulama" olarak niteliyor ancak bunun 1991 yılında, Karayalçın döneminde başladığını söylüyordu.
Gökçek’in, uygulamanın "haksız" olduğunu kabul etmesi çok sevindirici.
Ama kendi döneminde başlamamış olması bu uygulamanın sorumluluğunu Gökçek’in omuzlarından indirmiyor.
Gökçek 15 yıldır bu kentin yönetiminde. Diğer bir deyişle, bu "haksız uygulamayı" düzeltmek için koskaca 15 yılı vardı.
Ama o seçimlerden iki ay öncesini bekledi.
Siyasi bir taktik mi, yoksa hatayı kabullenmek mi bilmiyorum.
Ama bu durumda tüm Ankaralılara "Neden 15 yıl beklediniz de, seçimlere iki ay kala böyle bir kararı aldınız?" sorusunu yöneltmek düşüyor.
HHH
ASKİ de geçen haftalarda bu konuda yaptığı açıklamalarda sürekli basını ve tüketici derneklerini suçladı. Tasarruf nedeniyle 45 günde bir fatura kesildiğini, ayrıca fatura okumak için 30 günün yetmediğini söylüyordu. Şimdi ASKİ tasarruftan mı vazgeçti. Ya da zamanında fatura kesebilmek için yeni personel mi alıyor?
Yoksa bunlar zaten "sudan" bahaneler miydi?
Madem faturalar düzeliyor, bu belediye yönetiminin geçtiğimiz 15 yılın hesabını da vermesi gerekiyor. Eğer geçmişte bizlerden alınan fazla su parası doğru idiyse, bundan sonra alınmayacak olması bir kamu zararı doğurmuyor mu?
Yok eğer bugün yapılan doğruysa, o halde bizlerin ödediği fazla su paraları ne olacak?
Sanırım herkes geçmişte ne kadar fazla su parası ödediğini 30 günde bir kesilen su faturaları evlerine ulaşınca anlayacak. Toplam zararı anlamak için de Gökçek’in belediyenin BOTAŞ’a olan borcunda yapmayı sevdiği şu bakkal hesabını yapmak yeterli olacak:
18 yıl çarpı 12 ay, eder 216 ay.
Her ay ödediğiniz fazla parayı da 216’yla çarpın...
İşte cebinizden boş yere çıkan para.
Meme kanseri tanısında önemli adım
MEME kanseri tanısında önemli katkı sağlayan "Dilon-sintimamografi" cihazı, Türkiye’de ilk kez Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde hizmete girdi.
Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Ünlü, "Sintimamografi cihazı Türkiye’de bir ilk. Henüz başka bir merkezde bulunmuyor. Avrupa’da bu cihazı kullanan üçüncü merkez olduk" dedi.
Cihazın, "özellikle meme kanserinde, diğer inceleme yöntemlerinde şüpheli bulguları olan hastalarda tanıya yardımcı olduğunu ifade eden Ünlü, "Uygulama, Sosyal Güvenlik Kurumu’nca belirlenen Sağlık Uygulama Tebliği’nde (SUT) yer alıyor. Bu nedenle hastalar, herhangi bir ücret ödemek zorunda değiller" diye konuştu.
Ünlü, cihazın özellikle meme kanseri gibi önemli bir sağlık sorununa özgü geliştirildiğinin altını çizerek, şunları kaydetti: "Mamografide gördüğümüz anatomik detayların hücresel aktivite yönünden değerlendirilmesi sağlanıyor. Yani, metabolik olarak aktif olan kanser dokularının ayırt edilmesini sağlıyor. Mamografide kimi zaman lezyonların kötü huylu olup olmadığı konusunda şüpheye düşebiliyoruz. Ama bu cihaz, yüksek bir çözünürlüğe sahip olduğu için sağladığı ek bilgilerle bize daha doğru tanı koyma olanağı veriyor. Mamografiye çok benziyor. Aynı o yöntemde olduğu gibi dedektörler arasına meme dokusu sıkıştırılarak çekim yapılıyor" dedi.
Krizden işçi çıkartarak değil tasarrufla çıkacak
ÖZEL Lokman Hekim Hastaneleri Genel Müdürü Nazım Bilgen, tüm dünyayı sarsan küresel ekonomik krizde işten çıkartma yöntemine başvurmayacaklarını ifade ederek, "Bunun yerine çalışan arkadaşlarımızı çalışma ortamlarında tasarrufa yöneltiyoruz. Personelimizi sıkıntıya sokmadan alınabilecek her türlü önlemi almaya çalışıyoruz" dedi.
Bilgen, yapılan çalışma ile kurum içerisindeki aksaklıkların daha net bir şekilde tespit edilerek, sorunların çözümü için İnsan Kaynakları biriminin daha etkin adımlar atacağını söyledi. Bilgen ayrıca "Kurumumuzun, personelimizle ilgili politikaları arasında açık aramak, hata bulmak, cezalandırmak yoktur. Aksine gelişmeye açık yönlerimizi, beklentilerimizi, alt ve üst birimler arasında paylaşarak ve bunu kurum içi eğitimlerle destekleyerek daha verimli ve başarılı çalışmalar yapabilmeyi, sorunları bu şekilde aşmayı hedefleriz" dedi.
Tüketici için yeni laboratuvar
REFİK Saydam Hıfzıssıhha Merkezi’nin (RSHM) Tüketici Güvenliği ve Sağlık Etkileri Araştırma laboratuvarları ile Kuş Gribi ve Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) gibi hastalıkların analizinin yapılabileceği P3 laboratuvarı açıldı.
RSHM Başkanı Doç. Dr. Mustafa Ertek, laboratuvarların açılış töreninde yaptığı konuşmada, söz konusu laboratuvarları kurmadan önce AB ülkelerindeki benzer kuruluşların yapılarını titizlikle incelediklerine belirtti.
Tüketici Güvenliği ve Sağlık Etkileri Araştırma laboratuvarlarının tüketici sağlığına olan etkileri nedeniyle çeşitli ürünleri inceleyen çalışmalar yapacağını anlatan Ertek, bunların başında su, gıda, pestisitler, biyosidal ürünler, insektisitler, dezenfektan ürünler, su ve gıda ambalaj materyali, tıbbi amaçlı mamalar, enteral beslenme ürünleri ve oyuncakların geldiğini söyledi.
Ertek, yeni laboratuvarlardaki ekipmanla Türkiye’de bugüne kadar yapılamayan analizlerin yapılabileceğini bildirdi.
Tüketici güvenliği ve sağlık etkileri araştırma laboratuvarlarında içme, kullanma ve kaplıca suları, atık suları, enteral beslenme ürünleri, mamalar analiz edilebilecek. Burada aynı zamanda gıda zehirlenmeleri ve halkın rasyonel bir şekilde beslenmesi konularında çalışmalar yapılacak. İnsan sağlığıyla ilgili dezenfektan maddelerin biyo etkinlik testleri yapılabilecek, havuç kimyasalları gibi bazı aktif kimyasalların etkinlik ve zararları araştırılabilecek.
En yüksek güvenlik düzeyine sahip laboratuvar anlamına gelen P3 laboratuvarında ise mikrobiyoloji alanında bulaştırıcılığı yüksek ve ciddi hastalık etkeni olan mikro organizmalarla ilgili gerek tanıya gerekse araştırmaya yönelik incelemeler yapılacak.